Marifet ‘’ümmetin’’ bölünme arzusunda - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Marifet ‘’ümmetin’’ bölünme arzusunda

Cenk UzunoğluCenk Uzunoğlu

Federasyonu savunanların yolundan gitmeyi peşinen kabul etmek Crans Montana’dan sonra geçen 2 yılı aşkın sürenin bir 5 yıl daha devamı olur.

Farklı bir şey beklemeyin.


Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü bizim için hastalık ise artık yeni bir tedavi yöntemini denemek bu hastalıktan en basit ifade ile kurtulup kurtulmama isteğimizle direk ilişkilidir. Önümüzdeki seçim de bu iradenin toplumda olup olmadığının testi olacak.

‘’Son şans’’ denilen Crans Montana’dan sonra bile hala daha masada ‘’ille de yalnızca federasyona dayalı anlaşma’’ diye elinizi açık etmeyi marifet sayıyorsanız bunun dışında başka bir yolu denemeyeceğinizi de tasdiklemiş oluyorsunuz. Bu naif kararlılık bu topluma bir şey kazandırmaz ama karşınızdakini rahatlatır.

Crans Montana’dan sonra ne olduğunu, zamanın nasıl dur kalk ile sonuçsuz sıfır elde var sıfır ile akıp gittiğini bir düşünün.

Başka alternatif denemek varken hastanın ölümü bir köşede hareketsiz oturup beklemesi gibi bir şey.

 

Bu mu istediğimiz?

Daha geçen hafta BM de Rum liderin yaptığı konuşma ortada.

Adam anlamamız için daha ne yapsın ne söylesin?

***

İnsanoğlu var olduğundan beri en iyi öğrenme şekli deneme ve yanılma yöntemi olmuştur.

Siyasi eşitliğe dayalı federasyonu yıllardır farklı liderlerle denedik ve her seferinde pek çoğumuz yanıldık.

Olmadı. Niye olmadığına artık girmeye bile değmez.

Olacak gibi de bir emare de yok.

Olsa bizim yerli erik ağaçları en ufak ısı artışında vakitsiz bile olsa çiçek açmaya razı.

Ortadaki ayan beyan bu görüntüye rağmen Nisan’daki seçimde federasyona alternatif yolun denenmesini isteyen adayın kazanmama ihtimali var mı diye sorduğumda, adadaki dostlar dışarıdan gözüktüğü gibi değil diyorlar.

Anlamayınca da yıllardır ada dışında olduğum için artık şimdiki Kıbrıs Türkü gibi olmadığımı söyleyip ‘’anlamaman normaldir, takma kafanı’’ diye kahkahayı basıyorlar.

Söylenenlerden aklım söylenmeyen başka düşüncelere dalıyor.

Acaba diyorum Kıbrıs Türküne hâkim başka bir psikoloji mi var?

Ters psikoloji.

Bir nevi Stockholm sendromu gibi.

Anlatılmaz yaşanır bir durum.

Kıbrıs Türkü Kıbrıs sorununun çözümünde iplerin her bakımdan zaten Türkiye’nin elinde olduğunu bilerek hareket ediyor.

O elde var bir diyor.

Garantörlüğün ve siyasi eşitliğin ve hatta toprak konusunun esas savunucusu olarak kendi seçtiği görüşmeciyi değil de TC’ni görüyor.

Ankara’yı yeri geldiğinde Denktaş ve hayal ortağı arkadaşlarının başardığı gibi yönlendirebileceğine inanmıyor.

Eskisi gibi kendine vazife çıkarmıyor.

Bu gücü ve yetkinliği kendinde görmüyor.

Kim seçilirse seçilsin Türkiye’yi dış ve iç şartlar oluşsa bile zor durumda bırakacak sürpriz bir hareketin içinde olabileceğine ihtimal vermiyor.

Bundan dolayı kendisine görüşlerini paylaşmasa da çok daha yerli olacağını düşündüğü içeriğe sahip bir ‘’sigorta poliçesi’’ arayışına giriyor.

Ne olur olmaz siyasi geçmişinde Ankara’ya karşı doğru ya da yanlış sebepten dolayı alerjisi oluşmuş olan birini seçeyim diyerek konuya yaklaşıyor.

Kraldan kralcı olmayacak, Ankara’nın zaman zaman amacını aşmış söylem ve taleplerine karşı vereceği demeçlerle batıya karşı Türkiye’yi tabiri caizse aklı selime davet edecek biri de bu siyaset denklemin içinde olsun diyor.

Kendince bir denge siyaseti güdüyor.

Bu noktada da Akıncı ve Erhürman ilişkili oldukları partilerinin oy tabanlarının ötesinde bu ters psikolojinin etkisi altında oy verme meyilli kümeden beslenme ihtimali kendiliğinden artmış oluyor.

Bu temelin üstüne sağ kesimin en büyük zafiyeti olan kişisel çıkar ve egolar ekleniyor.

O da yetmiyor Kıbrıs sorunun geldiği yol ayırımdaki görüş ayrılığının olmamasının bile yeterli olmadığı bir ruh ve intikam alma duygusu da harç olarak eklenince kırılgan bir fay hattı kendiliğinden inşa edilmiş oluyor.

Sağ kesimin hakkını verelim.

Maharet görüldüğü gibi Akıncı’dan ziyade federasyona karşı ‘’ümmetin’’ dayanılmaz bölünme arzusuna gelip dayanıyor.

Bunun da önünde demokrasi adına saygı duymaktan başka bir seçenek kalmıyor.

Zor ile değil ya.

İkna olup aday olan memnun, ona destek vereceğini söyleyip ikna eden memnun olduktan sonra.

Tek beklenti federasyona alternatif yol haritasının tartışıldığı referandum niteliğinde içerik olarak kaliteli bir seçim sürecinin olması.

Bunun için bu seçimde kişisel nefret ve küfür noktasına varmış duygularımızı bir kenara koyup sağduyu ile konuya yaklaşmakta fayda var.

Bu seçimden sonucu ne olursa olsun çıkacak en hayırlı sonuç bunun sağlandığı bir seçim sürecinin sonunda sandığa gitmektir.

Seçimi kimin kazanacağından bu çok daha önemlidir.

En son tahlilde bu seçimi kimin kazanacağından ziyade, benim derdim de budur.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar