MARAŞ’LA EŞDEĞERİ BİRLİKTE ELE ALMIŞLAR… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

MARAŞ’LA EŞDEĞERİ BİRLİKTE ELE ALMIŞLAR…

Mehmet MoreketMehmet Moreket

“Yaptık” dediklerini bir türlü bulamadık…

Hani 20 Temmuz’da Maraş’ı askeri bölge statüsünden çıkarttık demişlerdi ya, medyada da “nerede o karar” diye sorgulanmıştı.


Ersan Saner geçen hafta Maraş’ı ziyaretinde “16 Temmuz’da aldığımız karar” diyordu.

Dün ise “12 Temmuz 2021’de aldığımız karar” dedi.

Bir aylık Resmi Gazeteleri karıştırdık, böyle bir karar görmedik.

“Yayınlanmamak üzere aldık” diyebilirler şimdi.

Oysa Haziran’da Lefke’de bir bölgeyi askeri statüden çıkarttıklarında Resmi Gazete’de bal gibi yayınlamışlar.

Böyle bir kararın gizlenecek tarafı var mıdır? Ya da açık açık söylediklerine göre, yayınlamaktan neden çekindiler acaba?

Bunu dinlerken, “neyinize inanayım ben sizin” diyordum ki, Ersin Tatar baklayı ağzından çıkarttı.

Elinde puan olup da eşdeğer alamamış insanlar varmış, bunun da gündeme getirilmesi gerekirmiş…

İlave ediyor, “Başbakan’la bu konuyu da konuştuk, Maraş’la da alakası yoktur”…

Madem alakası yoktur, Maraş’tan bahsederken, niye bundan bahsediyor?

Konuşmalarını dinleyen içinden “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” der.

Öyle yapacaklar, böyle yapacaklar, tazmin edecekler, takas yapacaklar, iade yapacaklar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyacaklar…

Sonuç; “eşdeğere kaynak”la birlikte mi konuşulacak Maraş?

Yeni siyaset, yeni siyaset derken ne kastettiğini bile doğru anlatamayan bir siyaset.

Tam da seçim öncesi, arayıp da bulamadıkları.

Dipsiz kuyu, hazine buldular…

Şuyuu vukuundan beter derler ya; aynen öyle…

Bu konjonktürde yapamazlar, bunu en az benim kadar kendileri de biliyor. Yapamayacaklarını bile bile, ima yoluyla birilerinin iştahını kabartırlar, o da yeter…

Memleket perişan, harap, dökülüyor, insanlar işsiz, parasız, üretim durmuş, vakalar düşeceğine yükseliyor, bunlara çare üretmek zor iş. Beceremedikleri de ortada. Ama kendi ülkesini yönetemeyenler, dünyaya kafa tutuyor.

Rantçıya göz kırp, gelsin oylar…

Aynı anda, bütün dünya bir ağızdan tekrar tekrar “dokunamazsın” diye bağırıyor. Her saat yeni bir açıklama… Amerikası, İngilizi, AB’si, en üst yöneticisinden en küçük memuruna sıraya girmişler günde beş vakit açıklama üstüne açıklama. Çin’i, Rusya’sı ha keza… KKTC’nin ilanında bile bu kadar çok kınama görmedik.

Yaptığın işin doğruluğuna inanıyorsan, karşı çıkanları ikna etmeye çalışırsın. Diplomasi yaparsın… Yok böyle bir yandan “yabancı zenginler” bir taraftan “eşdeğer” lafları falan…

Aksine bir de üstüne üstlük, “BM kararları vardır ama, biz onları tanımıyoruz, biz bildiğimizi yapıyoruz” diyor Tatar. Atmakta oldukları adımlar fevkalade önemliymiş… İstikrar yaratacakmış, istikrar…

Nedir istikrar? Bütün dünyayı karşına almak pahasına, hamasetin dalına asılmak mı?

Maraş’la ilgili bir gaileleri yok aslında, gayeleri seçim kazanmak; Maraş da seçimin mezesi…

 

 

 

YERİN KULAĞI VAR

 

“KUVVETLİ BİR SES ÇIKMASI LAZIM”:

Aysu Basri Akter güzel bir gazetecilik örneği veriyor Yenidüzen’de. Türkiye’de Kıbrıs Türk demokrasisine, halkın iradesine ve çözüme inanan aktörlerle konuşuyor. Olaya, önyargısız dıştan bakanların görüşleri önemli. İki devletli çözümün mümkün olmadığına inanan Prof. Dr. Levent Köker güzel söylemiş; “Kıbrıslı Türkler çok kuvvetli bir sesle, siyasiler bunu yapamayabilir ama örneğin sivil toplum örgütleri yapabilir, dünyaya bunu söyleyebilir. Biz federasyon istiyoruz diyebilir. Toplu bir çıkış lazım…”. Yalan mı? Bu sessizlik, kabullenmenin yarısı değil mi?

 

“KOLTUĞU BIRAKMAYACAKSIN DEDİM, GÜLDÜ”:

UBP kurultayında hakkının yendiğini iddia eden, buna rağmen kuzu kuzu çekilen Hasan Taçoy, Ersan Saner’e koltuğa oturacağı gün “Siz buraya oturacaksınız ama bırakmayacaksınız” dediğini, onun da kendisine gülümsediğini söylüyor. Böylece Saner’in atandığı koltuktan kalkmamak için her şeyi yapabileceğini daha ilk günden bildiğini ima ediyor.

 

“DANIŞIKLI DÖVÜŞ”:

YDP’den istifa ederek Millet Partisini kuran Bertan Zaroğlu, UBP’nin, Meclis’teki sandalye sayısı 1’e düşen ortağı YDP’ye bağlı daire ve kurumları geri istemesiyle patlak veren hükümet krizinin, “danışıklı dövüş” olduğunu iddia ederek Saner’in UBP Kurultayından kaçtığını, bu nedenle bir “baskın seçim” talep ettiğini, Arıklı’nın ise, “Millet Partisi’nin seçime girmemesi adına baskın seçim talep ettiğini” öne sürdü. Aslında üçünün de aklında, “diğerine nasıl madik atarım” düşüncesi hakim. Birbirlerinden farkları yok. Onun için birbirlerini çok iyi tanıyorlar.

 

AŞIKOĞLU’NUN İDDİASI DOĞRU DEĞİL:

Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı, siyasileri suçlayacak diye, basına da taş atmış. “Kıbrıs sorununun yüzde 10’u 15’i kadar sosyal-ekonomik sorunlara enerji harcasalardı hiçbir sorunumuz olmazdı” diye iddia ediyor. Siyasiler için doğru, hamasetten başka bildikleri yok. Ama basın için hiç de doğru değil. Çok manidar olmuş bu sözler. Basının önceliği her zaman ekonomi. Gazeteciler için ülkenin dertlerinden Kıbrıs sorununa sıra gelmiyor ki. Basın yazmıyor değil, yazıyor ama neye yarıyor, siyasiler umursamadıktan sonra. Taşları doğru koyalım lütfen…

 

AŞIYI REDDEDENLER BEDELİNİ ÖDESİN:

Toplumun belli bir kesiminde özellikle ev kadınlarının aşı  ya da test yaptırması gereksiz görülüyor. Gittiğim mekanlarda erkek çalışanlara soruyorum, aldığım cevap “onlar çalışmıyor ki, gereksiz”… Ama aramızda rahatça dolaşıyorlar. Kendileri de çoğunlukla mecburiyetten yapıyor. Ödül mü olur, ceza mı olur her neyse bir şeyler yapılmalı. Güney’deki gibi “Markete aşısız ya da testsiz giremezsin” deyin bakalım ne yapacaklar. Aşı olmayı reddeden de testin parasını cebinden ödesin. Aşıdan kaçanlar bunu bilinçli yapıyorsa, kamu sağlığını da korurken siz bilinçli olacaksınız…

 

HASTANELERDE GÜVENLİK SORUNU VAR:

Hastanelerin güvenlik görevlileri yok mu? Benim bildiğim ihaleyle hizmet alımı var. Nasıl oluyor da sağlıkçılar sürekli saldırıya maruz kalıyor? Demek ki güvenlik açığı var. En azından yoğun olan yerlere polis görevlendirilemez mi? Onca özveriye karşı bir de kendini bilmezlerle mi uğraşsın bu insanlar…

 

KEŞKE ASKERLİK FOTOSU PAYLAŞABİLSEYDİ:

Ersin Tatar sosyal medya hesabından 5 yaşındayken asker selamı duran bir fotosunu paylaşmış. Herkes böyle günlerde ya 1963 veya 1974 yıllarına ait hatıra fotolarını, olmadı askerde çekilmiş fotolarını; askerlik görevi yapmayanlar da Tatar gibi askercilik fotolarını yayınlar. Komedi resmen.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar