MALTA - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Seyahat

MALTA

Bugünkü destinasyonumuz Akdeniz’deki bir ada ülkesidir. Tarih boyunca Kıbrıs gibi birçok medeniyetlerin ilgi odağı olmuş ve adamız gibi 2004 yılında Avrupa Birliğine girmiş olan bu ülke MALTA’ dır.

Malta’ya ilk gidişim 2010 yılı Aralık ayında 2 gece-3 gün olarak denk gelmişti. Ancak 2017 yılının  Mayıs ayında 3 gece-4 gün Sliema’ da kalarak Malta adasının her bölgesini adım adım gezmiştim. Hatta ve hatta Malta’dan feribot ile Sicilya ‘ya geçerek sürekli ertelediğim bu yolculuğu da böylece gerçekleştirmiş oldum. Bugün Şirin’ce GEZİyorum’ da sizlere sadece Malta’yı anlatıp Sicilya ile ilgili anılarımı ise bir başka yazı dizimde paylaşacağım. Emirates Hava Yolları ile Malta Air’in ortak yaptıkları uçuşla Larnaka havalimanından Malta’nın Luqa havalimanına 2 saat 50 dakikada uçmuştum. Bu destinasyon için €100 aldığımız uçak bileti gayet uygundu. Ben transferimizi önceden ayarladığım için havalimanından karşılanıp doğrudan otelimize gittik. Ancak siz havalimanı transferinizi önceden ayarlamamış olsanız bile alandan merkeze kadar giden shuttle veya taksiler ile ulaşımınızı rahatça yapabilirsiniz. Eğer taksi ile gitmek istiyorsanız alandan ayrılmadan içeride bulunan bilet satıştan taksi ücretini ödeyip şoföre makbuzunuzu veriyor böylece de para diyaloğu yapmadan gideceğiniz noktaya ulaşıyorsunuz.  Malta bir dönemler İngiliz sömürgesi ülkeler arasında olduğu için trafik Kıbrıs trafiği gibi direksiyonlar sağda seyir ise yolun solundan yapılmaktadır. O nedenle Malta’da kaldığınız sürede trafiği hiç yadırgamazsınız. Malta’ya ilk gidişimde adanın St. Julien bölgesinde kaldığımdan bu kez farklı bir bölge olan Sliema’ yı seçmiştim. Alandan otele olan uzaklığımız 9 km idi. Otelimiz,  sahil şeridi üzerinde olup Malta gecelerinin en canlı yeri olan St. Giljan’a 20 dakikalık yürüme mesafesindeydi. St. Gilljan; barlar, kafeler, restoranlar ve gece kulüplerinin kısaca eğlencenin kalbinin attığı yerdir.


Malta ‘nın iki resmi dili var. Bunlar Maltaca ve İngilizcedir. Ancak ülkede yaygın olarak İtalyanca, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Arapça dilleri de konuşulmaktadır. Adanın başkenti Valetta olup nüfusu 8.000 civarındadır. Ülkenin ilk sakinleri Fenikelilerdi. Ada daha sonra Roma ve Bizans imparatorluklarının yanı sıra Arap ve Normandiya egemenliklerine de girmişti. 1565 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı adayı Turgut ve Uluç Reis komutasında kuşatmış ancak Turgut Reisin yaralanıp ölmesinden ve askerlerin kaybının büyümesinden sonra Osmanlılar adadan tamamen çekilmişlerdir. Daha sonraları ada 18.ci yüzyılda Napolyon Bonaparte’ ın idaresine geçmişse de halkın isteğiyle ülke Comonwealth Topluluğuna katılmış ve 1964 yılında ise bağımsızlığını ilan etmişti. Malta’ya, St. Jean Şövalyeleri veya bir başka deyişle Malta Şövalyelerinin katkıları çok büyüktür. Valletta şehri, ismini şövalyelerin büyük komutanı olan Jean Parisot De La Vallette’ den almıştır.

Malta bir ada ülkesi olup 3 adadan meydan gelmiştir. Bu adalar arasında her adımda karşınıza tarihin çıktığı ada Malta; peynir, dantel ve nakışların bulunduğu Gozo; çok az kişinin yaşadığı ancak ‘Blue Lagoon’ olarak bilinen pırıl pırıl berrak denizin olduğu üçüncü ada ise Camino adasıdır. Eskiden Gozo adasında yaşayan kadınlar günümüzde Lefkara köyünde olduğu gibi kapılarının önlerine çektikleri sandalyede oturup dantel işlemekteydiler. Böylece bu adaya gelen turistler dantellerin nasıl işlendiklerini görürler ve ona göre alırlardı. Gozo ayrıca yürüyüş, tırmanma ve dalış sporları için idealdir. Bu adanın ismi ile çağrışan ’Gbejniet’ peyniri keçi ve koyun sütünden yapılır. Bu küçük peynirlerin taze veya salamura, biberli veya kekikli gibi çeşitleri vardır. Başta açık pazarlarda olmak üzere, marketlerde de bu peynir çeşitleri satılmaktadır. Malta’dan bu adalara ulaşım feribotlarla yapılır. Bu seferler yıl boyu aralıksız devam eder.

Her zamanki gibi programımızı yapmış gezilecek yerlerin listesini ise çok önceden hazırlamıştık. Otelden bir taksi alıp doğrudan Valetta’ya geçtik. Valetta şehri yüksek sur ve duvarlar ile çevrilidir. Bu surlar bana gerek yapısı gerekse denize yakınlığından dolayı Mağusa surlarını çağrıştırdı. Şehri çevreleyen surlar Osmanlı kuşatmasından sonra yapılmıştır. Eski şehri en güzel gezmenin yürüyerek yapılması gerektiğini bildiğim için sur kapısında taksiden inip yürümeye başladık. Karşımıza daracık sokakların içerisinde adanın pe kçok yerinde olduğu gibi kum taşından yapılmış binalar karşımıza çıktı. Biz hem gezmeye hem de bol bol resim çekmeye başlamıştık bile. Şehir kapısından eski şehire girdiğiniz zaman karşınızda Auberge Castille (Kastilye Hanı) görürsünüz. Bu bina günümüzde başbakanlık binası olarak kullanılmaktadır.  Ülkede bir Devlet başkanı, başbakan ve iki ana siyasi partiden seçilen 65 sandalyesi olan meclis vardır. Seçimler her 5 yılda bir yapılmaktadır. Yine burada bulunan bir başka görülmeye değer yer ise Manoel Tiyatro Salonudur.Aslında 1731 yılında Rokoko tarzında inşa edilmiş küçük bir müzedir. Yine şehir merkezinde St. John Katedrali, Trilton Çeşmesi gezilip görülebilecek tarihi yerlerdendir.  Osmanlı kuşatması sırasında şehit olanların anısına yapılmış bir anıtta yine burada bulunur. 1980 yılında UNESCO tarafından tüm eski şehrin merkezi kültürel mirası koruma altına alındı.

Malta’da muhteşem güzellikte yapılmış Barok kiliseler birer sanat eseridirler. Bu kiliselerin iç ve dış cepheleri grifiti ve kutsal sembolleri olan azizler ve melekler ile süslüdür. Nitekim günümüzde, Kıbrıs’ta Lefkoşa ve Mağusa’da da sur içinde eskilerden kalma Kilise ve Katedralleri dolaşırken duvarlarına kazınmış grafitileri hala görebilirsiniz. Malta turumuz sırasında rehberimiz sorumu doğru cevaplayan kişiyi bedava ‘Marsaxlokk’ turuna götüreceğini söyleyip

– ‘Malta’da kaç tane kilise var’? diye sordu

– ‘20, 30 kilise var ‘diyenler oldu.

– ‘365 kilise var’ diye cevapladım.

Ve böylece de bedava ‘Marsaxlokk’ turunu kazanmış oldum. Neden 365 diye düşünebilirsiniz. Ancak tarihe dönüp baktığımız zaman Mağusa surlar içinde her ne kadarda günümüze kadar ayakta kalan kilise sayısı bu rakamın çok altında olsa bile eskiden 365 tane kilise olduğu bilinmektedir. Yani her gün bir kiliseye gitseniz ayni kiliseye ancak 1 yıl sonra giderdiniz. Hatta bir dönemler Mağusa’ya ‘Kiliseler Şehri’ de denmekteydi. Eskiden varlıklı kişiler kadın veya erkek dinin ağır bastığı Orta Çağ’da Cennete daha yakın olmak için kilise yaptırırlarmış. İşte ayni inançla Malta’da kimilerine göre 359 kimilerine göre ise 365 tane kilise yapılmış.

Marsaxlokk adanın güney doğusunda ve Valetta’dan yapılan düzenli otobüs seferleri ile 30 dakikalık yolculuk ile gidebileceğiniz küçük bir balıkçı kasabasıdır. Bu kasabanın en büyük özelliği ise burada bulunan ve adına ‘Luzzu’ denilen renkli balıkçı tekneleridir. Ayrıca, bu kasabanın bir başka özelliği ise balıkçı teknelerinin yanı sıra geleneksel mimarisinin hiç bozulmamış olmasıdır. Burada günümüzün modern binalarını göremezsiniz. 4.000 civarında yerleşik nüfusu olan bu kasabanın her köşesini yürüyerek gezmeniz mümkündür. Deniz kıyısında kurulan pazardaki balık çeşitlerinden tutunda hediyelik eşyanın yanı sıra zeytin, peynir, şapkalar satın alabilirsiniz.

Malta’nın %98 ini Hristiyan Katolikler oluşturur. St. Paul MS 60 yılında tutsak olarak Roma’ya götürülürken gemi kazasından kurtulur ve Malta’ya da Hristiyanlığı getirmiş olur. Tıpkı St. Paul’un Kıbrıs’ın Baf şehrinden geçişi gibi St. Paul’un ayak izleri Rabat ve Mdinada’ki tarihi yapılarda görülür. Sessiz Şehir olarak bilinen Mdina, UNESO Dünya Mirası listesindedir. Ayrıca, dünyanın en eski dini merkezlerinden sayılan Hagar Qim ve Mnajdra Tapınakları da Malta’dadır.

Mellieha deyince hemen akla 1980 yılında inşa edilmiş olan ‘Popeye Village’ (Temel Reis Köyü) gelir. Bu köy Robin Williams’ın başrolünü oynadığı müzikal film için yapılmış film setidir. Film çekiminin tamamlanmasından sonra da bu set bozulmamıştır. Eğlence merkezi konumunda olan bu yerde düğün ve karnaval gibi çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.’Popeye Village’ de yürürken karşınıza her an bir köşeden Safinaz veya ağzında piposu ile Temel Reis çıkabilir. €16 ödeyerek gireceğiniz bu yerde sabahtan akşama kadar güzel vakit geçirebilirsiniz.

Malta ‘nın ekonomisinde gemicilik, transit taşımacılığı ve finans pazarı ve balıkçılığın payı büyüktür. Yılda 3.200.000 civarı turistin ziyaret ettiği ülkede turizmin katkısını da unutmamak gerekiyor. Özellikle Avrupa’dan düzenli yapılan uçuşların yanı sıra, cruise gemileri ile gelen turistler de bu katkıyı artırır. Ayrıca Malta ile Sicilya arasında sürekli yapılan feribotlar ile gelen turistleri yabana atmamak gerekir. Nitekim ben de Malta’ya kadar gitmişken Sicilya’ya da feribot ile geçerek bu adayı da gezmiştim. Sizler ile Sicilya gezi notlarımı bir başka yazı dizimde paylaşacağım. Malta’nın doğal kaynakları arasında kumtaşını ve tuzu sayabiliriz. O nedenledir ki yine tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi adadaki yapıların büyük kısmı kumtaşından yapılmıştır. Malta, eğitim sisteminin kalitesi ile İngilizce öğrenimi konusunda dünyanın en çok tercih edilen ülkeleri arasına girmiş bulunmaktadır. Malta serbest limanı Akdeniz’in transit konteyner taşımacılığında başı çekmektedir. 2017 yılında Kıbrıs’ın Baf şehri, 2018 yılında ise Malta Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmişti.

Birçok yönden ülkeme benzettiğim bu ülkeyi siz hala gezmemişseniz yılın 300 günü güneşli olan bu adayı bir gezgin olarak tarihini yaşamak ve eğlenmek için gezmenizi tavsiye ederim.

Haftaya bir başka Şirin’ce GEZİyorum’ da buluşuncaya kadar sağlıkla kalın….

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar