Malta İzlenimleri-2 “Malta Şövalyeleri” Kıbrıs’a geliyor - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Malta İzlenimleri-2 “Malta Şövalyeleri” Kıbrıs’a geliyor

Malta’nın başkenti Valletta’nın kalbi, Cumhuriyet Caddesi’nde atmaktadır. Bu caddede bir insan seli sürekli akıp gitmekte. Surların hemen dışında bulunan otobüs terminalinden başlar, Valletta’yı uzunlamasına ikiye bölüp deniz kenarındaki Elmo kalesine kadar uzanır. Ortasında bir yerde “Saray Önü”  meydanı var. Meydanın bir tarafında, şimdi Cumhurbaşkanlığı olarak kullanılan Büyük Üstat’ın sarayı, öteki tarafında da Parlamento bulunmaktadır.
Bu meydandan Elmo kalesine doğru yokuş aşağı yürürseniz 40-50 metre sonra merdivenlere gelirsiniz. 160 merdiven inince deniz sahilindesiniz. (İnişi kolay da çıkışı biraz zor oluyor.)
Ordan sağa bükerseniz önce kentin ikinci önemli sokağı olan “Tüccarlar Caddesi’ne gelirsiniz. Sonra da karşınıza küçük bir mahalleyi kaplayacak büyüklükte sarı taştan inşa edilmiş büyük bir bina çıkar. Bu bina Hospitallier şövalyelerinin hastanesidir.
Dışarıdan baktığınız zaman bir hastaneden çok, bir hapishaneye benziyor. Yüksek kalın duvarlar ve küçük pencereler. İçinin nasıl olduğunu bilmiyorum çünkü sadece binanın giriş salonunu görebildim. İşte, bu bina yüzyıllar boyu Maltalılara ve Kudüs’e hacca giden Hristiyanlara şifa dağıtmıştı. Şimdilerde “Akdeniz Konferans Merkezi” olarak kullanılıyor.
Bu Maltalılar anadan doğma “hastabakıcı” galiba. Birinci Dünya Savaşı sırasında ada “Akdeniz’in Hastanesi” olarak anılıyordu çünkü adada yaralı askerleri tedavi etmek için 25,000 yatak kapasiteli hastaneler bulunuyordu. 
Birinci Haçlı seferinden sonra Kudüs ele geçirilince Filistin kıyı şeridi boyunca uzanan Kudüs Krallığı oluşturulmuştu. Kısa sürede burada iki güçlü tarikat kuruldu. Biri Templar tarikatı ki bunun mensupları hacca gelen Hristiyanlara bekçilik (Bodyguard) yaparlardı. Diğeri de Hospitalier tarikatı ki bunun üyeleri hasta ve fakir hacılara yardımcı olurlardı.
Zamanla bu tarikatlar işleri geliştirdiler ve tefecilik ile bankacılık hizmeti de vermeye başladılar. Kaybolmasın diye hacıların paralarını bir senet karşılığında alır, korurlar; parası eksilenlere de borç para verirlerdi.
Müslümanların Kudüs Krallığı üzerinde baskıları artınca tarikatlarını genişletip güçlendirmek ve kutsal toprakları Müslümanlara karşı korumak için yardım toplama yetkisi aldılar. Ayrıca Papa’nın onayı ile bu şövalyeler, izin almadan Hristiyan ülkelerden rahatlıkla geçip gidebilecekler ve vergilerden de muaf olacaklardı. Bu sayede de tarikatlar azımsanmayacak servetler biriktirdiler.
1187 yılında Salahattin Eyyubi, Kudüs’ü geri alınca şövalyeler Akra ve Trablus’a çekildiler. (Libya’daki Trablus – Tripoly – ile karıştırılmasın. Biri Trablus-u Şark, diğeri de Trablus-u Garp’tır.) Kutsal kentin kaybı, Avrupa’da şok dalgaları yaydı ve hemen üçüncü Haçlı seferi hazırlıklarına başlandı.
İngiltere kralı Arslan Yürekli Richard’ın önderliğinde Almanya ve Fransa kralları Orta Doğu’ya birer ordu gönderdiler. Richard yolda Sicilya’ya uğrayıp Messina’yı ele geçirdi ve orada hapiste bulunan kızkardeşini kurtardı.
Bu arada nişanlı olduğu Fransa kralının üvey kızkardeşi ile nişanı bozdu ve Navarre’li Berengaria ile nişanlandı ki bu durum Fransa kralını çok kızdırdı. İkisini de yanına alıp yolculuğuna devam etti. Hem “Aşk Gemisi” ile Akdeniz turuna çıkmış gibi yanına iki kadın aldı hem de onları kendi gemisine değil de başka bir gemiye yerleştirdi.
Girit ile Rodos adasında filo, fırtınaya yakalandı ve Richard’ın gemileri dağıldı. Bunlardan iki tanesi Limasol’da karaya oturdu. Aksi gibi, gemilerin birinde kadınlar, ötekinde de Richard’ın hazinesi bulunuyordu.
Sahte belgelerle önce Kıbrıs’a vali olan sonra da krallığını ilân eden Bizans imparatorunun yeğeni İsaac Komnenos, mal bulmuş mağrubi gibi gemilere el koydu. Artık kadınlar da onundu, paralar da. Kıbrıs’ta zaten soymamış varlıklı insan, bakire kız bırakmamakla ün salan Komnenos, kadınlara karşı hiç de nazik davranmadı.
Richard olan biteni duyunca, her şeyi iade etmesi halinde Komnenos’u demir prangalara vurmayacağını söyledi. Önce Limasol’da bir kilisede Berengaria ile evlendi sonra da Komnenos’un peşine düştü.
Komnenos’u en sonunda Apostolos Andreas burnunda yakaladı ve sözünde durarak onu gümüş prangalara vurdu. Onu Sur kentine götürüp St. John şövalyelerine teslim etti. Yıllarca Suriye’de bir kalede hapis kaldı. (Hikâyenin sonu şöyle biter: Richard seferden ülkesine dönerken tekrar fırtınaya yakalanır ve çıktığı sahilde esir alınarak Avusturya imparatoruna teslim edilir. Daha sonra gerekçeleri izah edileceği gibi, Avusturya imparatoru Richard’a öfkeliydi. Bu nedenle onu hapse attı ve 150,000 altın fidye toplanıncaya kadar birkaç yıl hapiste kalır. Aslında Müslümanlara karşı gösterdiği kahramanlık ünü olmasaydı oradan zor çıkardı. Şansa bakın ki Avusturya imparatoru uzaktan Komnenos’un akrabasıydı ve imparator onu serbest bıraktırdı. Anadolu’ya geçen Komnenos, Bizans’a karşı savaşmak amacıyla bir ordu oluşturması için Selçuklulardan yardım istedi. 1195 veya 96 yılında orada zehirlenerek öldürüldü. 40-41 yaşlarındaydı.)
Paraya ihtiyaç duyan ve Kıbrıs’ta sorunların artması üzerine Richard, adayı Templar şövalyelerine sattı. (Bize de bu alış verişten Templos (Zeytinlik) adı miras kaldı.) Böylece Templar ve Hospitalier şövalyeleri Kıbrıs’a yerleşmiş oldular.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar