Malta İzlenimleri-1 Maltalılardan öğreneceğimiz çok şeyler var - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Malta İzlenimleri-1 Maltalılardan öğreneceğimiz çok şeyler var

Bayram tatilinden yararlanarak üç günlük bir Malta gezisi yaptık. Bu kadar kısa bir süre yeterli miydi? Belki de yeterli değildi ama daha fazlası da çok gelebilirdi.
Malta birçok küçük adadan oluşan bir ülke. Ancak üzerinde insan yaşayan ada sayısı üç. Ötekileri kayalık. Toplam nüfusu 400,000 dolayında. En büyük ada olan Malta adasının uzunluğu 28 km, genişliği de 15 km. Üzerinde insan yaşayan öteki adalar ise Gozzo ve Comino adalarıdır.
Malta dili Arapça’ya dayanmakla birlikte dile pek çok sayıda İtalyanca, İspanyolca, Fransızca ve İngilizce kelime girdiği için bir Arap’ın Maltaca’yı anlaması çok zordur. Gene de konuşmaları dinlerken tanıdık kelimeler kulağınıza çalınabilir. Medina (Medine), Rabat, Zeytun gibi kasaba isimleri vardır. Sami bir dil olmasına rağmen kullanılan alfabe Latin harfleridir. 
Malta, suyu kıt bir ülkedir. Su ihtiyaçlarını denizden gideriyorlar. Lokantalarda gördüğüm şişe suları Fransa, İtalya, Rusya ve Türkiye’den ithal ediliyor. Ülkede susuzluğa dayanıklı zeytin, harup ve bağ yetiştirilir. Bunlardan da zeytin yağı, harup pekmezi ve yerli şarap üretilir. Belli ki zeytin yağı kendilerine yetmiyor çünkü lokantalarda gördüğüm zeytin yağları İtalyan malıydı. Etrafta ağı (zakkum), mine, kadife ve çardella çiçekleri görülebilir.
Maltalılar ürettikleri balı çok övüyorlar. Onu ateş pahasına satmayı da beceriyorlar. Rivayete göre, ilk Malta adını kullananlar Romalılar idi. Romalılar Malta adını Yunanca “meli” (bal) kelimesinden “Melita” ve ondan da “Malta” kelimesine dönüştürmüşler. Bu efsane sayesinde ballarının 250 gramını 10 Avro’ya satabiliyorlar. Halbuki tarih bize Romalılardan çok önce Finikelilerin bu adaya “Malet” dediklerini söylüyor. Bu kelimenin şekil değiştirerek “Malta” olması o kadar da zor olmasa gerek.
Malta’nın hiçbir doğal zenginliği yoktur. Doğal kaynak olarak kullanabildikleri tek şey, bizim “buri” dediğimiz sarı taşa benzer bir taştır. Bu nedenle kentlerin surları, kiliseler, saraylar, konaklar ve evlerin çoğu bu taş kullanılarak inşa edilmiştir. Bu da kentlere bir sadelik ve bir harmoni kazandırmıştır. Görüp de hayran olmamak elde değil. Kıbrıs’ı “batmayan bir savaş gemisi”ne benzeten ünlü Britanya Başbakanı Disraeli; Malta’nın başkenti Valletta için, rivayete göre, şöyle demiş: “Beyefendiler tarafından beyefendiler için kurulmuş bir şehir.” 
Maltalıların geçim kaynağı turizmdir. Bu işi de iyi organize etmişler. Uçak alanında minibüsler bekliyor. 11 Avro’ya sizi otelinizin kapısına götürüyor, anlaştığınız günde ve saatte de gelip sizi otelin kapısından alıp uçak alanına götürüyor. Herkes turiste karşı kibar ve saygılı. Tipik ada insanları; eski Kıbrıslıları andırıyorlar.
Kent içi ve kentler arası yolculuklar otobüslerle yapılıyor. Sabahleyin 2.60 Avro’ya satın aldığınız bilet veya kart ile akşam saat 11:00’e kadar istediğiniz yere seyahat edebilirsiniz. Bir otobüsten inip ötekine binin, dilerseniz bütün bir gün otobüsten inmeyin. Yeter ki kontrolör geldiği zaman ona biletinizi gösterin. Biletiniz olmadığı zaman da sorun olmuyor. Kontrolör bileti kesip parasını alıyor, teşekkür edip gidiyor. “Niye bilet almadıydın?” gibi sorgulama yok. Ne sinir ne kavga, gürültü. Sokaklarda taksi görmek nadirattandır.
Yayalara büyük saygı gösteriliyor. Karşı tarafa geçmek için ayağınızı yola attınız mı, gelen vasıta ister özel araç olsun, ister otobüs veya kamyon, muhakkak durur, yol verir. Bizim gibi bu türden uygulamalara alışkın olmayanlar, vasıtanın geçmesini bekleyip bel bel bakanlar için bile şoför durup eliyle geçmelerini işaret eder. Sahi, onların trafiği de bizimki gibi soldandır, bu nedenle sağa bakmanız gerekiyor.
Malta’nın iklimi aynı bizimki gibi. Bu nedenle otellerin çoğunun en üst katında havuz ve güneşlenme yerleri var. Kışta bile güneşli bir günde, güneşe hasret Kuzeyliler, dama çıkıp güneşlenebiliyorlar. Arzu edenler suyu ısıtılmış havuzda yüzebiliyor. Bu adada “turizm mevsimi” diye bir kavram yok. Yıl on iki ay turist eksik olmuyor.
Malta deyince akla ilk gelen şey, Malta şövalyeleridir. Aslında beni Malta’ya çeken neden de bu şövalyelerdi. (Ne var ki orada aradığımdan fazlasını buldum.) Bugün “Malta Haçı” olarak bilinen sekiz köşeli haç, Malta’ya St. John tarikatına bağlı şövalyelerden miras kalmıştır. Bu tarikata bağlı olan şövalyeler pelerinlerinin önünde ve arkasında bu haçı taşırlardı. Her tarikatın bir “Büyük Üstadı” (Grand Master) vardı. Benzetecek olursak bir şeyhleri vardı. Ne var ki St. John tarikatının Büyük Üstadı aynı zamanda Malta şövalyelerinin tümünün de üstadıydı. Bu şövalyeler genellikle yedi-sekiz tarikata ayrılırdı.
Gelen yazıda Malta adasının ve Malta şövalyelerinin Kıbrıs’la ve Türklerle olan ilişkilerini irdelemeye çalışacağız. İnşallah canınız fazla sıkılmaz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar