Lanetlediğimiz terör: (Şükür ki 41 yıldır barış içindeyiz.) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Lanetlediğimiz terör: (Şükür ki 41 yıldır barış içindeyiz.)

Başımızı sırtımızda taşıdığımız  kendi içimize kıvrık kabuğumuzdan çıkarıp değil dünyaya, kendi memleketimize bile bakacak  uyuzluğun ataletini üzerimizden silkeleyip atamazken; bizi  ancak Türkiye’deki o korkunç terör olayı uyandırabilirdi!  En azından dışımızda 41 yıldır bize çok uzak olan artık unuttuğumuz kanlı olayların olduğunun farkına varmak yönünden! Ve galiba Ankara’da 95 kişinin teröre kurban gitmesi karşısında insanlık adına büyük üzüntülerle yas tutarken, bir yandan da şükretmeliyiz. Çünkü o terörü yaşayan da bizdik! Kitleler halinde toplu mezarlara gömülenler, evlerimiz köylerimiz yakılıp yıkılırken göç yollarında savrulanlar da bizlerdik…
41 YILDIR BARIŞ İÇİNDEYİZ: Türkiye’de, Orta Doğuda, dünyada süregelen terörü ve her türlü şiddet hareketini nefretle karşılarız.  Ve her zaman  çok üzülürüz: Çünkü 1974’de Rum emperyalizminden beslenen  terörü, şiddeti, saldırılarını sonlandırarak barışı bahşeden Türkiye,  ayni yıl Abdullah Öcalan’ın  kurduğu PKK terör örgütü ile tanıştıydı! Tanışmakla kalmadı, Halfeti, Siirt, Hilvan çıkışlı terör olayları ile de bugünlere kadar gelecek iç savaşı andıran kanlı olaylarla sarmalandı. Otuz bini aşkın insan şehit oldu… Hâlâ terör devam ediyor. Bu sonuncusu ise dünya terör olayları tarihine “kapkara cinayetler serisinin en karası en gaddarı en insafsızı ve Allahsızı olarak kazınacak! Hiç suçu günahı olmayan insanları bombalar patlatarak öldürmekle hangi dava kazanıldı ki? İşte Rum tarafı!
YERİ GELDİ YAZALIM. Rum halkı bugünlere Türk kanı akıtarak geldi! Buna karşın adada ne yarattı? Hangi barışı hangi çözümü sağladı? Adayı ikiye bölmekten, Türk halkını kıymaktan, göçe zorlamaktan, otuz yıllık istikbalini çalmaktan, ambargolara mahkûm etmekten başka! Bu muydu Hz. İsa’nın nasihatı? Ki ne diyordu: “Akıllı o kişidir ki yaşanan  belalar nedeniyle dostların  ölmesinden ibret alır!”  Oysa ki Rum halkı komşusu Türklerin kanı ile beslendiydi! Sonuç ortadadır ama: Ne kendine yar oldu bu ada ne Türk’e yar etti! Böldü, doğradı, parça körçe etti!  Şimdi de masa başında bu kez de terörle, kıyımlarla, saldırılarla başaramadığını başarmaya çalışıyor, Türk halkını Kuzey’e mahkûm ederken tabası durumuna geçirecek bir siyasi çözümü gözlüyor! Terörü lanetliyoruz ve ekliyoruz: Uyanalım ve dünyada neler oluyor görüp ibret alalım! 
     **********   

DEVLET DURDU: (İCRAAT DA EYLEMLER DE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN İNİSİYATİFİNDE .)         Geçen hafta da Koalisyon hükümetinin elle tutulur bir “icraatı” yoktu! Buna karşın dışındaki   kesimlerin uyarıları, tehditleri,   eylemleri vardı. Devleti çalıştırmamak üzerine kurgulanmış “örgütlü sendikalarla Birlikler” artık sorunlarını ilgili Bakanlarla medya önünde tartışırlarken, uzlaşmak yerine “kavgayı” yeğliyorlar! Mesela:
KTÖS’ÜN TAVRI: Bir süre önce “KKTC Eğitim Bakanlığı ile TC arasında Eğitim Denetmenlerinin Mesleki Yeterliliklerinin Geliştirilmesi Projesi” içerikli bir protokol imzalandı ve  TC’li Eğitmenler de KKTC’ye geldi. KTÖS her zamanki gibi bu “eğitmenlik projesine” şu iddia ile  karşı çıktı       “Türkiye bu tip ikili ilişkilerle Kıbrıs Türk’ünü asimile etmeye çalışıyor!” (Yani “nadide Hollanda lalesi esamesindeki Kıbrıs Türk halkının beyni ile oynayarak genleri değiştirilmek istenirken,  damarlarında akan temiz Kıbrıs kanını bulandırmak istiyor!) Dolayısıyle ne oluyor? Nasıl ki “parasını, memurunu, askerini, imamını, işçisini, yatırımcısını, otelcisini, hatta karıncası ile havada uçan kuşunu bile istemiyorsa… Tabi ki Eğitmenini de istemiyor!
AMMA VE LAKİN SUYUNU İSTİYOR:  Kendi gelmesin, yönetmesin, karışmasın ama “suyunu Kıbrıs Türk halkının  yönetimine bıraksın!” Çünkü bu çok nadide Hollanda lalesi esamesindeki Kıbrıslı Türk’ün  kendi devletinden gayrı yönetemeyeceği hiçbir  “teknoloji”  hiçbir “iş” hiçbir “kurum kuruluş” yoktur!
Mesela: Devletin Sosyal Sigortalarının Kamu Bankaları ile diğer kurumlara 450 milyon TL borcu vardır! Ve tümden öteki belediyeler de borç batağında çırpınmaktadır! Ayni S.S.ların 17 Belediyeden de 79 milyon TL alacağı vardır!

Mesela: Kıb-Tek’in borcu 450 milyon TL’dir!
Mesela: Lefkoşa Belediyesinin Bankalara 29 milyon TL borcu vardır! (Uzar gider.)
Ne demektir bu? Suyu yöneteceğim diyen devlet demektir! Ki  borç batağında yüzerken daha dün çiftçilerinden Müteahhitlerine varıncaya kadar eylem tehdidi savurmayanı kalmadıydı!
HEDEF TÜRKİYESİZLİK. Artık ayan beyan ortadadır: Rum liderliğine paralel bir siyasi tutumla hedef  “Türkiyesizleştirilecek” dolayısı ile “garantörlüğü lağvedilecek” bir Türkiye denklemi kuruluyor! Yoksa KTÖS bu tip eğitimle ilgili uluslar arası ilişkilerin çok yararlı olduğunu, bilgi alışverişlerinin her zaman her ülke ile hatta Güney’deki Rum’la bile yapılabileceğini bilmez mi?
TALAT DA AYNİ GÖRÜŞTEDİR: Dolayısıyle  ayni politikanın parçasıdır! Nitekim suyu yönetmek iddiasına, “zaten çözümde federal devlet tarafından yönetilmesi için Hristofyas’la anlaşmaya vardıktı”  diyen Talat, şimdi bir adım daha atarak, “eğer suyun yönetimi KKTC’ye bırakılmazsa kriz çıkar” diyerek şimdiden “isyanı” oynuyor! Neden? “Türkiyesizleştirilmiş, askersizleştirilmiş bir Kıbrıs yaratmak için!”  Nitekim Akıncı’nın açıkladığı olası çözüm şekline bakın: “Kuzey’de çoğunluk Türk’ün olacak.” Diyor!  Yani azınlık da olacak ve tabi Rum olacak!  O zaman TC kökenliler ne olacak? O cevabı da çözüm olasılığında başı ağrıyacak TC’liler versinler!    


**********

KISACA TAKILDIĞIM: (ŞEHİTLER BELGESEL FİLMLE TARİHLEŞİYORLAR.)
1974’den sonra Rum’un malını talan eder ve ganimeti ekonomi haline sokarken, artık gözümüz hiçbir şeyi görmüyordu! Ne şehitlerimizi ne toplu mezarları ne sönen ocakları ne  Güney’den gelen gözü yaşlı göçmenlerimizi!
Nitekim Muratağa, Atlılar, Sandallar Katliamı Toplu Mezarları açılırken anlaşıldı. Diyor ki Şehitleri Yaşatma Derneği Başkanı Ahmet Aşır “ne bir kayıt tuttulardı ne bir tarih. Orada katledilen ve kazılan  çukura topluca gömülen  67’si çocuk,  diğerleri yaşlı kadınlarla yaşlı erkeklerden oluşan 126 şehidimizin kemikleri sızlarken, kimselerin umurunda olmadı! Sonunda yeniden kazılıyor. DNA testi ile  adları saptanacak mezarlarına gömülecekler. Bu vesile ile haber verelim:  13 Ekim Salı Akşamı Denktaş Kültür Sarayında saat 20.00 de  “Gelinciliğin Gözyaşları” adlı bir belgeselle olay yeniden dramatize edilecek. Herkes davetlidir…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar