Kültürel Mirasımıza Hayat Verenler ! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Nisan 29, 2024
Poli

Kültürel Mirasımıza Hayat Verenler !

Lefkoşa’da, Mağusa’da hatta Lefke’de çeşitli medeniyetlerin eseri ve tanığı olmuş fiziki kültürel mirasımızın gün geçtikçe daha da yok olduğuna tanık olmaktayız. Asırlık köşkler, sessizce göçüp gidiyorlar.

Yerel servislerimiz bu yok oluşa seyirci kalıyor. Buna karşın, Avrupa Birliği’nden ve Türkiye’den kaynaklı fonlar, kurtarılabilecek olanları ayakta tutmaya yeniden hayata kazandırmaya çalışıyor. Ve bütün bu umut veren çalışmaların arkasında çoğunlukla bir şirketi, Telza Construction Ltd’i görüyoruz. Biz bu hafta bu şirketin direktörlerinden Yakup Tel’le yürüttükleri restorasyon çalışmalarını, gözlemlerini ve değerlendirmelerini konuştuk.

15419431_10154849229982848_2126535583_o


Poli: Sizden ve yaptığınız işlerden bahseder misiniz?

Yakup Tel: 1990 yılından beridir arkadaşım Can Zayıf ile birlikte Telza Constructıon LTD isimli şirketi yönetiyoruz ve bir uzmanlık alanı olarak tarihsel mirasımız olan eski ve tarihi binaların restorasyonunu yapmaktayız. Benim kişisel olarak restorasyonlara yönelik ilgim tabii ki inşaat mühendisi olmamla başlar. Ancak özel olarak tarihimize yönelik ilgimin olması da bu merağımı tetiklemiştir.

Tarihsel değere sahip yapıların restorasyonunu yapmak, profesyonel bir iş olmaktan öte bana çok keyif veren bir hobim haline gelmiştir. Her bir yapı için modern inşaat teknikleri dışında geçmişten gelen bilgi birikimlerini bulup ortaya çıkarmak ve uygulamak ve her seferinde yeni bilgilere ulaşmak oldukça heyecan ve mutluluk verici bir uğraşıdır.

Poli: Eski yapı özellikleri ve uygulama teknikleri üzerine özel olarak her hangi bir eğitim aldınız mı?

Yakup Tel: Akademik olarak sadece inşaat mühendisliği eğitimi aldım.

Ancak bununla yetinmedim. Örneğin Fulbright  bursu ile eski eserler üzerine çalışma yapmak üzere Amerika’ya gittim. Bir keresinde İtalya’ya gittim. Azerbeycan’a Türkiye’ye gittim. Bu konudaki literatürü çok yakından izliyorum.

Bu meslek, bilgi edinmenin hiçbir sınırının olmadığı bir meslektir.

15388804_10154849230137848_1817521390_o

Her seferinde yeni bilgilerinizi uygulamak zorunda kalıyorsunuz ve ayni zamanda yeni şeyler öğreniyorsunuz. Mesela 2000 yılında Büyük Han’ı restore ederken, depreme karşı dayanıklılık için karşılıklı olarak duvarlar arasında metal çubuklar kullanıldığını öğrendik. Yine örneğin Bedesten’in restorasyonu sırasında ise, yine ayni amaçla yani depreme karşı korunma amacı ile bir sarkaç uygulama tekniği olduğunu öğrendik. Binanın içinde bir boşluk bırakmışlar ve kütlesi çok ağır bir malzemeyi alt tarafını oval hale getirerek oraya yerleştirmişler.

Onu da birkaç metal halatla binanın birkaç yerine bağlamışlar. Olası bir deprem sırasında zeminde bir hareketlenme meydana gelirse, bu ağır kütle binayı hareketin ters yönünde destekleyerek yıkılmaya karşı dayanak yaratmış oluyor. Mesela bu tür bilgileri okulda öğrenmeniz mümkün değil.

Poli: Bu tür bir önlemin farklı bir versiyonu, Şangay’da dünyanın en yüksek yapısında da var. Tepe noktaya yakın bir yerde, yuvarlanmış bir alan içerisine yerleştirilmiş kütlesi çok ağır devasa bir top, olası bir sarsıntı sırasında ters yöne hareket ederek yıkılmayı önlemek üzere hazır bekletiliyor.

Yakup Tel: Evet doğru, modern inşaat tekniklerinde bu ve buna benzer önlemler alındığı bilinmektedir. Bu tür uygulamalar, Newton’un ikinci kanunu çerçevesinde yani, her hareket karşı bir harekete neden olur prensibi ile düşünülmüş uygulamalardır. Öğrenme ile ilgili birkaç enteresan örnekten daha bahsedebilirim. Mesela mahkemeler binasının restorasyonu sırasında alt sıvalarda keçi kılı kullanıldığına tanık olduk. İngilizler, henüz çimentonun olmadığı dönemde, sıva için kullanılan sönmemiş kirecin daha dayanıklı olabilmesi için keçi kılı kullanmışlar. Büyük Han’da avlunun ortasındaki yapının izolasyonunda babutsa suyu, ince çakıl, kireç ve kum kullandık. Burada bu bilgiyi edindikten sonra, diğer şantiyelerimizde de bu tekniği kullanmaya başladık.

Poli: Sizin gerçekleştirdiğiniz restorasyon çalışmalarından bahseder misiniz?

Yakup Tel: Bizim gerçekleştirdiğimiz işlerin çoğu, kamu kuruluşlarının ve Türkiye, Avrupa Birliği gibi dış fonların kaynak sağladığı işlerdir. Özel mülkiyet anlamında henüz daha anlamlı sayılabilecek kadar faaliyet yoktur. 2000 yılında Büyük Han’ı yaptık. Arabahmet Mahallesi’nde üç yolun üzerinde bulunan evlerin dış cephe restorasyonlarını yaptık. Lokmacı Barikatı, Girne Kalesi, Sent-Hilarion Kalesi, Buvafento kalesi, Kantara Kalesi, Mağusa’da Othello Kalesi, Lefkoşa’da Bedesten’in arkasındaki halı müzesi ve ayrıca 7-8 tane kilise restorasyonumuz var.

15424538_10154849231192848_282051150_n

Poli: Lefkoşa Surlariçi’nde son yıllarda tarihi değere sahip eski yapılara yönelik hızlı bir çalışma olduğu gözlemleniyor. Siz süreci nasıl değerlendirirsiniz?

Yakup Tel: Lefkoşa’da 2003’teki Annan Planı sonrasında bir trend oluştu. Ortaya çıkan siyasi durumla, elde bulunan yüksek nitelikli binaların tarihsel bir değere sahip oldukları bilinci yerleşmeye başladı. Dahası, bu tür mekanlardan artık kazanç elde edilebileceği de görülmeye başlandı ve bu yönde adımlar atıldı. Başlangıçta, sivil toplum kuruluşlarının çalışma merkezleri, sanatçı atölyeleri görülmeye başlandı. Şimdilerde ise, eğlence odaklı merkezler oluşmaya başladı.

Lefkoşa’daki bu gelişme trendinin önündeki en büyük engel, özellikle değere sahip özel binaların sahiplerinin arada yitirilen zaman nedeni ile artık çok ortaklı hale gelmeleridir. Çok fazlalaşmış ortakların bir araya gelmeleri ve iyileştirme veya satış yönünde hareket etmeleri nerede ise imkansız hale gelmiştir. Bu nedenle yıkılmış veya yıkılmaya yüz tutmuş çok sayıda köşkler ve yapılar vardır. Maalesef Evkaf İdaresi’nin de tutumu çok benzerdir. Lefkoşa’da en büyük mal sahibi durumunda olan Evkaf, Selen Otopark karşısında köşe üzerinde bulunan köşkte olduğu gibi, varlıklarının yıkılmasına seyirci kalmıştır.

Evkaf’ın yürüttüğü işler vardır ancak hızı tatmin edici değildir.

Mesela şu sıralar onlar adına Arabahmet Camisi yakınında aşevi olarak kullanılacak bir bina restorasyonu yürütmekteyiz. Yine ayni şekilde Halı Müzesi’nin altında bir ortaçağ müzesi için de çalışma yürütmekteyiz. Burasının da yakında açılması öngörülmektedir… Büyük Han’dan sonra Kumarcılar Hanı’nın da açılması, bölgeye büyük bir dinamizm kazandırmıştır. Bizim temennimiz, Evkaf’ın, Eski Eserler Dairesi’nin, Turizm Bakanlığı’nın ve en nihayet belediyenin inisiyatif yüklenerek bu bölgenin doğasında bulunan yüksek değeri ortaya çıkarmalarıdır.

Poli: Etrafta tanık olduğumuz bazı değerli yapılar vardır ki; nerede ise yıkılmışlar ve bir daha yaşama kazandırılamayacaklar gibi görünüyorlar. Ne dersiniz?

Yakup Tel: Yaşama kazandırılamazlar diye bir durum yok. Örneğin bugün, restore etme istemeniz halinde size 3 yüz bin liraya mal olacak bir iş, eğer üzerinde durulmaz ve 5 yıl sonraya bırakılırsa büyük bir ihtimalle size maliyeti 1 milyon lira olur. Özellikle damı açık tutulan ve yağmur gören bir yapı, kullanılan yapı malzemelerinin niteliğinden dolayı kısa sürede tahrip olabilmektedir. Ama her halükarda geri kazandırmak mümkündür.

15424429_10154849231262848_1121166238_nPoli: Restorasyonlarınız sırasında yapıların aslına sadık kalma konusunda ne derecede başarılı olabiliyorsunuz? Mesela kerpiç veya taş malzemeler, metal veya ahşap malzemeler, bu malzemeleri üretecek veya uygulayacak ustalar bakımından durumumuz nedir?

Yakup Tel: Sıvalarda aslına uygun malzeme bulmamız mümkündür. Ya alçı kullanıyoruz ya da restorasyon sıvası dediğimiz taştan çıkma kireç muhtevalı malzeme kullanıyoruz. Bunları bulabiliyoruz. Demir aksamlarda zorluk çekiyoruz. Sıcak demir işçiliğini Küçükkaymaklı’da Ali Dayı yapıyor. Yani sadece bir kişi yapabiliyor. Hatta Rumlar bile gelip işlerini ondan yaptırıyorlar ancak Ali Dayı’dan sonra ne olacağı belirsiz. Ahşap işçiliğinde durum biraz daha iyidir. Gördüğünü üretebilen birkaç iyi ustamız vardır. Ancak taş işçiliğinde o kadar rahat değiliz. Taş veya doğal mermer malzemelerde ise, ellerinde eskiden kalma malzemesi olanlardan satın alma yönüne gidiyoruz. Mesela Otello Kalesi’nin restorasyonunda bu yönteme baş vurmak zorunda kaldık.

Poli: Lefkoşa Surlariçi’ndeki yapı stoğunun çoğunlukla kamu kuruluşlarına ait olduğunu, özel yapıların ise çok hissedarlı olmaları nedeni ile yenilemek için güçlükler yaşandığını söylediniz. Bu kilitlenme durumu nasıl aşılabilir?

Yakup Tel: Öncelikle bölgenin tümüne yönelik bir yaklaşım gösterilmesi gerekir. Bunun için de, kamunun hem kendi mülklerine hem de bütüne yönelik adımlar atması gerekir. Kamu kuruluşları ve özellikle de Evkaf İdaresi kendilerine ait yapılarda iyileştirme yaptıkça bölgenin genel olarak cazibesinde bir artış olacak ve bu durum itekleyici olacak.

Bundan on yıl kadar önce, Güney’deki yönetim, Güney Lefkoşa için benzer bir politika izlemiş ve özel mülklerin restorasyonu hızlandırmak için teşvik edici mali politikalar izlemişti. Bunun için kısmi hibe programları uygulanmıştı. Buna benzer uygulama bir süreliğine bizde de uygulandı. Eski Eserler Dairesi’nin gelirlerinden oluşan bir fon üzerinden yürütülen restorasyon çalışmalarına katkı sağlandı ancak on yıl kadar önce mevcut fonların genel bütçeye aktarılması yönünde alınan bir karar çerçevesinde bu kaynak tamamen ortadan kalktı. Eski eserlerden gelen gelirler, devletin cari harcamalarında kullanılmaya başlandı. Bir turizm adası olarak eski eserlerimizden çok daha fazla gelir elde etmemiz mümkündür. Ancak bunun için idealist bir eski eserler kadrosuna ve politikalarına ihtiyacımız vardır. Şu andaki genel yapı, olanaksızlıkları ileri süren oldukça hantal bir yapıdır. Düşünün ki, Lefkoşa’da tek bir tane kalan Lüzinyan evi yaklaşık üç yıldan beridir kapalı tutulmaktadır.

Bölgemizde, hatta dünyada Eski Lefkoşa’nın muadili şehirleri, oralardaki turizm faaliyetlerini ve bu faaliyetlerden kazanılan paraları göz önünde bulundurduğumuzda, Lefkoşa’nın da onlar kadar başarılı olabilmesinin önünde hiçbir engel yoktur. Yeter ki biz, bunun böyle olmasını isteyelim.

Poli: Son olarak sormak istediğimiz soru şu: İki toplumlu Kültürel Miras Komitesi’nin yürüttüğü faaliyetlerin, tarihimiz ve kültürümüzün korunması ve turizme katkıları bakımından değerini ölçebilir misiniz?

Yakup Tel: Bu komitenin Türk Eş Başkanı Ali Tuncay çok başarılı olarak çalışıyor. Partneri Takis Hacıdimitriou da öyle. Her iki tarafta da kültürel mirasın korunması bakımından çok değerli işler yapıyorlar.

Harcadıkları emek ve para, bizim kendi servislerimizin harcadıklarının çok çok üstündedir. Bu komitenin çalışmalarından kazanımımız sadece maddi değerlerle sınırlı değildir. Biz bu komiteden iş bilgisi bakımından da değerli şeyler öğreniyoruz. Mesela çalışma güvenliği bakımından.

Komitenin çıktığı ihalelerde iş güvenliği için gerekli olan her türlü ayrıntı dikkate alınarak hareket edilir. Belirlenen önlemler müteahhitten istenir ve onun da parası ödenir. İnşaat sırasında kurulan iskelelerde yıldırıma karşı önlem alınması istenir mesela.

Bizim aklımıza dahi gelmeyen güvenlik veya çevre risklerine karşı çok hassaslar. Mesela zaman zaman tarihi binaların üzerinde yeşeren bitkilere karşı kimyasal müdahale yapılmasına çevreye ve yapının dokusuna zarar verdiği gerekçesi ile asla izin verilmez. Bunun yerine uyumlu özel bir malzeme kullanıyoruz. Yine çarpıcı başka bir örnek vermek gerekirse, örneğin, bir işin bitimine kadar harcadığımız benzin ve mazot miktarı hesaplanıyor ve bu miktarın atmosfere saldığı karbon hesabı çıkarılarak onun karşılığı olacak kadar ağaç dikiliyor. Biz bunu bizimkilere anlattığımız zaman gülüyorlar. Yine başka bir örnek; Şantiyeye termometreler yerleştiriliyor ve hava basıncı artıp örneğin ısı 37 dereceye gelmişse, işçi sağlığı bakımından iş durduruluyor.

Şantiyeler, Google Earth programı üzerinden izlenerek ne olup bittiği anında değerlendiriliyor.Kısacası insan sağlığı ve çevre koruma bakımından her ne gerekli ise onlar yapılıyor.

Poli: Sayın Yakup Tel, bize aktardığınız değerli bilgiler için size çok teşekkür ederiz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar