Sosyal devlet olmanın önemi ve gerekliliği, toplumun refahını artırmak, adaleti sağlamak ve eşitlik temelinde hizmet sunmak amacıyla devletin üzerine aldığı bir sorumluluktur. Bu ilke, ülkemizde anayasamızın öncelikli ilkelerinden biridir. Devletin sosyal devlet olma taahhüdü, halkın haklarını korumak ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla vurgulanmıştır.
Ancak, günümüzde sosyal devlet anlayışının tam olarak uygulanmadığını gösteren birçok somut örnek mevcuttur. Kamu hizmetlerinin yetersizliği, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin yeterince sunulmaması, sosyal devlet ilkesinin gerektirdiği düzeyde yerine getirilemediğini göstermektedir.
Bu durumun temel nedenleri arasında, devletin kendi iç denetim mekanizmalarını etkin bir şekilde işletmemesi, kurum ve kuruluşların bağımsız denetimlerinin yetersizliği ve siyasi yapıların popülist politikalarıyla değerlendirme yapması yer almaktadır. Bu durum, hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanması noktasında ciddi zorluklar doğurmaktadır.
Ülkemizde birçok kurum ve kuruluşun kamu veya özel sektörde yapılan işlerin tamamını denetlemediği gerçeği günümüzde net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu durum, devletin kendi iç denetim mekanizmalarını etkin bir şekilde işletmemesinden kaynaklanmaktadır. Ülkede yaşanan olayların kurum ve kuruluşlarda görev yapan bireylerin görev alanlarındaki makamlarına gelmeleri hangi kriterle olmuştur.
Günümüzde, yaşanan çeşitli olayların krıminal vakalara dönüşme sürecinde devletin yetkili kurumları neredeydi, bu konuyu değerlendirerek toplum psikolojisi üzerinde farklı etkiler yaratılmaktadır. Ülkemizdeki siyasi yapıların tamamıyla popülist yaklaşımlarla konulara yaklaştığını ve nitelik değil nicelik üzerinden yaptığı istihdamların sonuçlarıda bu değerlendirmelerde nasıl bulunduğunu görmekteyiz.
Her şeyin sayısal olarak fazla olmasının ülkemizde mutlaka ekonomik bir değeri olduğu mantığıyla, sektör olmayan kuruluşlar dahi sadece ekonomik bir değer olarak nitelendirilmektedir. Bu durum, yaşadığımız sorunların temel nedenlerinden biridir.
İnsanın bulunduğu her yerde iyilik ve kötülük potansiyelinin olduğu açıktır. Ancak, devletin yaşanan sorunlara etkili çözümler bulma konusundaki yetenekleri ve uzmanlığı yeterli değildir. Bu durum, ülkedeki tüm sorunların çözümünde polisiye yöntemlerin kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu sonuçlar hukukun üstünlüğü ilkesine ve adil yargılanma hakkına uluslararası normlara ulaşmak için devletin varlığının, halkının huzuru ve refahı için ne kadar önemli olduğunu anlamalıyız.
Ülkedeki plansız ve kontrolsüz nüfus artışı, halkın bilgiye ve belgeye kamu güvenliğine hızlı bir şekilde ulaşamaması gibi sorunları beraberinde getirmiştir. Devletin kapasitesinin gelenekçi yöntemlerle devam etmesi, birçok problem için ana sebeplerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı kültürlerin bir arada yaşamaya çalıştığı küçük bir ülkede, devletin kamunun görevlerini yerine getirmekte zorlanması, çeşitli problemleri de beraberinde getirmiştir.
Küçük ülkemizde, bu kadar çok sorunu sosyal, siyasal ve demokratik sonuçlardan bağımsız değerlendirmek mümkün değildir.
