KTÖS’ün Girişimi Önemli... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

KTÖS’ün Girişimi Önemli…

Köş, MoreketMehmet Moreket

 

Karma evliliklerde Kıbrıslı olmayan eş ve çocukların Güney Kıbrıs vatandaşlığı sorunu ilk kez kitlesel bir biçimde ele alınıyor.


Kıbrıs’ta 1974 sonrasında kırk küsur yıldır bu sorun hep vardı.

Ancak kapılar kapalı olduğu için çoğunun da umuru değildi.

Kapılar açıldıktan ve Kıbrıslılar pasaportları alıp, nimetlerinden yararlanmaya başlayınca, aslında hak sahibi olması gereken ama Rum tarafının yasa dışı tutumu nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulanların şikayetleri gündeme geldi.

Sağ kesimler, zaten o vatandaşlığın alınmasını toptan reddettiklerinden, böyle bir talebi ileri götürmezlerdi.

Sol kesimler de, şimdi açık konuşalım, mağdurların “Kıbrıslı” olmaması nedeniyle görmezden geldiler.

Yasa dışılığa karşı mücadele etmek akıllarına gelmedi.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir ortaklık anayasası var. Tabi ona bağlı vatandaşlık yasası.

O yasalara göre, bir Kıbrıslıyla evlenen kim olursa olsun vatandaşlığa alınması zorunlu. Doğan çocuklar da öyle…

Kıbrıslı Türklerin 1964’de devlet sisteminden dışlanmalarının ardından Rumlar Yüksek Mahkeme’den çıkarttıkları bir karara dayanarak, “Zorunluluk Yasası”ndan (Law of Necessity) bahsetmekte ve uygulamaları buna dayandırmaktalar.

Oysa Anayasa Mahkemesi’nin de 1960 Anayasasına göre bir Türk, bir Rum ve bir de tarafsız yargıçtan oluşması gerekirken, bu karar tek yanlı olarak alınmış, tarafsız yargıç ve Yüksek Mahkeme Başkanı Prof. Forstoff, Rumlar tarafından yapılan baskılar sonucu, Rumları da suçlayarak ayrılmıştır.

Şimdi Rum tarafı, vatandaşlık, mal, mülk ve Kıbrıslı Türklerin müdahil olduğu diğer tüm konularda bu temelsiz karara atıf yapmakta.

Elli dört yıldır da bu sözde yasayı, uluslararası alanda, “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni korumak, yasama yürütme ve yargı fonksiyonlarını sürdürebilmek için zorunlu olarak kullandıkları” savunmasını yapmaktalar.

Vatandaşlık için başvuranlar arasında, ülke dışında meydana gelen evliliklerden doğan çocuklara bir miktar tolerans gösterilirken, adada yapılan evlilikler tümüyle gözardı ediliyor.

Buna rağmen, kapılar ilk açıldığı yıllarda müracaat edenlerden bir çoğu eşlerine ve çocuklarına vatandaşlık hakkı almış durumda.

Yani bir çok vakada adamına göre işleyen bir “yasa” var.

Konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyabilmek için, Güney’de açılan davaların “red” ile sonuçlanması gerekiyor. Yani iç hukukun tüketilmesi.

Rumlar bu süreci uzattıkça uzatıyor, iş AİHM’e gitme aşamasına geldiğinde de bazen sorunu gizlice çözüveriyor.

Bildiğim kadarıyla AİHM’e ulaşmış 2 dava devam ediyor.

Şimdi KTÖS’ün öncülüğünde bir girişim daha yapılacak.

Bu durumda olan herkes müdahil olmalı.

Sağ söylem ne derse desin, ortada giderilmesi gereken bir haksızlık, çiğnenen insan hakları var.

Kaldı ki, hamaset yaptıklarında merteklerden toz dökülenlerin çoğu da bu hakkı reddetmediler, vatandaşlığı aldılar, pasaportları ceplerine koydular, nimetlerinden yararlanıyorlar.

Düşünsenize 17500 karma evlilik. Bunların sadece çocuklarıyla sayı 30-40 bini buluyor. Buna torunları da ekleyin, ciddi bir sayıda mağdur var…

KTÖS form dağıtıyor. Bu formlarla mağdur olanların sayısı ve mağduriyet çeşitleri de ortaya çıkacak.

Aslında herkes KTÖS’e teşekkür etmeli, durumlarını bildirmeli.

Kişisel olarak sonuca ulaşmak çok zor. Kitlesel yöntemlerle daha etkin bir girişim olacağı kesin.

YERİN KULAĞI VAR

YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ:

Yenidüzenden Cenk Mutluyakalı yazdı. 2010 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaş yapılan YDP milletvekili Bertan Zaroğlu’nun, geride kalan 8 yılda hiçbir kaydı bulunmamış. Yani herhangi bir yerde çalıştığına dair kaydı kuydu yok. İlk kez milletvekili olarak kayıtlarımıza geçiyor. Peki ama bu 8 yılda geçimini nasıl sağladı diye sorsan elbet verecek cevabı vardır. Bence önemli olan 2010 yılında kim ve hangi gerekçeyle Zaroğlu’nu vatandaş yaptı…

 

GÖZLER YEREL SEÇİMLERDE:

Milletvekili seçimleri bitti, zor da olsa hükümet kuruldu şimdi sırada yerel seçimler var. Zaten sokakta belediyelerin harıl harıl çalıştığını, yolları tamir ettiğini görünce anlamışsınızdır. Partiler yavaş yavaş adaylarını belirlemeye başladı bile. Bazı kentlerde, aday olacak sürpriz isimlerden bahsedilirken, bazı bölgelerde aynı partiden birden çok aday adayı olması, partilerin başını ağrıtacağa benziyor…

 

HAKLARIDIR, YAPSINLAR AMA:

YDP 22 Ocak olaylarını ve ardından yapılan tutuklamaları protesto etmek için “adalet yürüyüşü ve açlık grevi ” düzenlemek için düğmeye basmış. İlçelerden yürüyerek Lefkoşa’ya gelip burada bir miting yapıp son olaylara tepkilerini göstereceklermiş. Yapsınlar yapmasına da, bunun kime faydası olacak? Amaç mahkemenin tutuklarla ilgili kararını etkilemekse yanlış yapmış olurlar. Ülkede demokrasiye inanıyorsak, herkes izin almak kaydıyla yürüyüş de, mitng de düzenleyebilir. Önemli olan, bunun yasalar içinde kalması, kimseyi hedef gösteremeden tepkilerini dile getirmelerdir. Çünkü bu ülke, ikinci bir ötekileştirme kalkışmasını kaldıramaz…

 

 “Z” PLAKALI TAKSİLER DE VAR:

Taksiciler Birliği, turistik T izni alanların çoğunun, sektörle alakası olmayan şekilde hizmet verdiğini savunuyor. Yeni Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’dan da, yeni bir yasa ve son hükümet döneminde verilen izinlerin iptalini istediler. Konu gerçekten ciddi. Devlet eliyle rant deniyorsa, işte en somut örnek. Dahası da var, son dönemde kiralık araçlarla yapılan taşımacılık… Özellikle koltuk sayısı çok olan kiralık araçlarla kaçak taksicilik aldı başını gidiyor. Olaya kiralıklardan başlayıp, izinleri sıkı bir şekilde denetime almak öncelik olmalı…

 

BU İŞİ UZATMAYIN:

Yeni koalisyon hükümetinin  güven oyu almasıyla birlikte, atamalar ve görevden almalar da başladı.  Benim önerim, her gün bir atama yapmak ve bunun haberlerini dağıtmak yerine, tüm atamaların belirlenip, bir iki günde bitirilmesi. Böylece can sıkan tartışmalar da uzayıp gitmez.

 

CITTASLOW’DA BİLE SİYASET:

Cittaslow hareketi,  barış içinde, sakin ve huzurlu kentlerin oluşması demek. Bizde de bu uluslararası harekete üye kentler var. Ama ne yazık ki, siyaset bunun içine de bulaşmış, huzuru bozuyor. Ülke içindeki cittaslow kentlerin oluşturduğu ağın başkanı kim olacak kavgası… Yeniboğaziçi Belediye Başkanı Katip Demir, başkanlık hakkının kendilerinde olduğunu, Mehmetçik ve Lefke Belediye Başkanlarının yaptığı genel kurulun “yerel seçimde bu işten nasıl nema sağlarım” mantığı olduğunu savunuyor. Kim haklı, kim haksız bilemem ama, aralarında barış, uzlaşma sağlayamadıkları kesin. Ülke adına utanç verici bir durum. ..

ZİRVEDEKİLER

Hüseyin Ekmekçi: “Kamu kaynaklarının rant kapısı olarak dağıtılması geleneği artık son bulmalıdır. Düşünün…‘Örgüt başkanı muhtara verilen kiralık araç izinlerinin bir anda el değiştirdiği’ hikayesi dilden dile dolaşmakta…Bilinen gerçek şu ki…Geçtiğimiz dönem T izinleri ve kiralık araç izinleri ‘toplumsal fayda’ dışında ‘kişisel fayda’ aracı olarak kullanıldı. Bunların tamamı da seçim boyunca bol bol konuşuldu…Tartışıldı…Şimdi, tüm sektör sıkıntıda…Pasta küçülmekte…Rantçılar ‘dümene bile geçmeden’ büyük paralar kazanmakta”…

DİPTEKİLER

Et Fiyatları Spekülatif: Tarım Bakanı Şahali, Güney ve Kuzey arasında et fiyatlarının mukayesesinin doğru olmadığını, orada karkas fiyatın, burada şişlik fiyatın baz alındığını söylüyor. Güney’den aldığım 3,5 kiloluk “Kıbrıs Kuzusu”ndan bir buta 27 euro ödedim. Dün de Kuzey’de bir markette aynı etin 72 lira 90 kuruş olduğunu gördüm. Tam olarak yarı yarıya.  Bu fark bence spekülatif. Hatta ithal et serbest bırakılsın diye özellikle yapılıyor gibi. Sonuçta da aptal yerine konan, et yiyemeyenler ülkesi haline geldik. Sayın Bakan, çok fazla iyi niyetli olmamalı bence. Çünkü karşısındakiler iyi niyetli değil…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar