Köşemden: Niçin Savaştık? (İşte Cevapları!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Köşemden: Niçin Savaştık? (İşte Cevapları!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

       Başarılı komutanlar tüm olasılıkları dikkate alarak en iyi savaş planlarını yapabilenlerdir. Başarılı liderler ise “günü” değil, olumlu olumsuz yanlarıyla “geleceklerin” planlarını yapabilenlerdir!

Dünkü “Pazar Sohbetimde” bu konulara değinecektim. Düşüncelerimle bilgim yetmeyince sadece şunu yazabildiydim:


“Mesela 1974 sonrası bir ‘savaşın’ sebep olduğu ‘değişim’ değildi.. Bir ‘değişim’ sonucunda başlayan ‘savaşın’ yarattığı bir sonuçtu. Devlet bu sonucun eseriydi..”

Ve ekledimdi: “Fakat ne eskide kalması gereken Kıbrıs Cumhuriyetinden kopabildikti, ne de birleşik Kıbrıs hayallerinden…”

OYSA 1974’de savaşırken bunları düşünmedikti? Atilla planını yaptıktı ama Kuzey’i ne yapacağımızı planlamadıktı!

O zaman da ne yapıldıydı ama? “Günü birlik yönetimlerde “emir-komuta” zincirine bağlı pespaye kararlarla ganimet!   Sonra  elde kalanları rant ekonomisi haline getirmek!   Sonra memleketi puanlarla alıp satmak!  Sonra uygunsuz nüfusla doldurmak!”   Ve sonra her yıl bir seçim yaparak siyaset tuluatçıları haline gelmek!Sonra 1974’ün içine tükürürken Rum’la kolkola girerek Kuzey’i federasyonla Rum’a peşkeş çekmek!

İşte şimdi yaşadığımız son olay budur!

DEMEK ki biz 1974 Barış Harekâtını Kuzey’de kalıcı bir devlet olmak için değil, Güney’e göç etmek zorunda kalan Rum ahaliyi yeniden aramıza sokarken,   birleşik Kıbrıs kulpu takılmış bir yönetim icadında Rum çoğunluğuna dayalı federasyon oluşturmak için gerçekleştirdik!

Tabi ki bunu planlamadıydık ama! Yoksa savaşmadan kanatmadan da böylesi birleşik bir Kıbrıs yaratmak çok daha kolay olurdu!

KIBRIS’da Rum’un ne istediğiyle hangi geleceği gözleyip planladığını çok iyi biliyoruz.

Peki bizim var mı bir karşı planımız? Olsaydı eğer neden “guterres planından” medet umalımdı!

Kısa keseyim: Elbette bu küçük adada ne Güney saklanabilir Kuzey’den ne Kuzey gizleyebilir kendini Güney’den..

İkili ilişkiler olacak, kaçınılmazdır! Fakat şimdilerde olduğu gibi “barış ve yakınlaşma” adıyla Güney’in ekonomisiyle kültürü içinde asimile olup kimliğimizi yitirmeden!

Bu nedenle önce kendi bünyemizdeki  “sakallı Vasfileri” siyasi sorunun dümeninden uzaklaştırmak gerekir ki gemiyi kayalara  toslatıp Rum’dan önce canımıza okumasınlar!

Ha sahi! O “kapıcılarla” “vicdanları” olmadığı için “vicdani ret” uyduranlardan da sakınmak gerekir…

**********

İLLE DE BU FELAKETLERİ YAŞAMALI MIYIZ?

Anneler gününde  bir trafik kazası sonucunda, arkasında iki küçük kızı ile yaslı kocasını bırakarak ölen genç kadının, sanmıyordum ki medyada haberlerini okuyup fotoğraflarına öylece  bakarken, gözleri yaşarmayan tek bir insan olsundu.

Nitekim dün bütün gazetelerin manşetinde “kara haber” diye bu haber vardı.. Ve yine ilk polis açıklamasına göre kadın suçlu da değildi..

Seksen milyonluk Türkiye’de bile ölümlü trafik kazaları uzun anlatım ve görüntülerle verilirken, bizim gibi küçücük bir bölgede  yarattığı toplumsal acıya hiç da şaşmamalı.. Üstelik artık umut da kalmadı! Sanki bu sorunun hiç üstesinden gelemeyecekmişiz ve sanki hep beterlerini görecekmişiz gibi!

GEÇEN hafta uzun yıllar sonra, “İdeal Yönetim” başlıklı bir “platformda” ilk kez “Parlamenter Sistemle Başkanlık sistemi” tartışıldıydı..

Gönlümüz bugünkü Meclis gerçeğinden yana da olsa tutun ki artık “Meclis” bizden yana değil! “Bakanların Müşavirlerini bile ilga etmek zorunda kaldıkları bir “yönetim erozyonu”  yaşanmaya   başlanmış ki yürümediğinden her yıl erken seçime gidiyoruz!..

Ne var ki bir yandan da göz ucuyla bir referandum sonucunda değil; doğrudan Erdoğan’ın siyasi tasarrufu olan TC’deki “Başkanlığı” izliyorum…                                               Anayasacı değiliz. Fakat biliyoruz ki ne her  zaman “siyasi yetkili” olmak yeterlidir ne de “yetkileri” çalıştırarak    sorumlulukları doğru kullanabilmek mümkündür!                             Bizdeki Parlamenter düzende Meclis  “Yürütmenin” dizginlerini elinde tutup  denetim mekanizmasını  çalıştırmak yetkisindedir ama,  bu kez de “hantal  merkeziyetçi sistemi” yığmaktadır memleketin başına! Ve Kağnı arabasından beter olmaktadır!

BUNA karşın   her hal’u kârda ve daha 1960’larda Ankara Felsefesinde okurken öğrendiydik ki “Devlet, bireyin hareket ve yeteneklerini düzenlemek için yeterli olmayan vicdanın yerine geçer…”

Devlet kademelerinde bu nedenle verilen sözler hukuka bağlıdır.  Hukuk, söz vermenin şeklini tayin eder.. Sosyal birlik ve dirlik ancak böyle tesis edilir..                                                          Ne var ki 43 yıldır bu düşüncelerde şekillenecek  “devlet ve yönetim” ilişkilerinden ne kadar uzakta olduğumuzu görüyoruz. Nitekim “Müşavirlik müessesi”  bir zorunluluktu ama  sonuçta Yönetime ve topluma bir yük haline getirilmekten kurtulamadı!..”

VE geçen hafta elektrik akaryakıt zamları vurduydu! Döviz zaten vuruyordu! Yetmediydi  Girne bölgesini de dolu vurduydu!  Çiğ süte, süt ürünlerine zamlar vurduydu!

Yani ne hafta be! Vuran vurana geçtiydi!  Neyse ki “aman Allah vurmasın” diyoruz!                             **********

KISACA TAKILDIĞIM: (TAKSİ VE TAKSİCİLER SORUNLARI!)

Eskiden “taksiler” hep Mersedes olurdu. Gıcır olurdu.. Tertemiz olurdu.. Taksi sürücüleri  tertemiz giysili hatta kravatlı, tıraşlı losyon kokulu olurlardı. Arabadan iner müşteriye kapıları kendileri açar kapatırlardı.

Ya şimdi? Taksiler her türlü çeşitli renkli balonlar gibi! Çoğu da  dökülüyorlar, hurda!  Seyrüseferlerde arkalarında leş gibi kokan  eksoz dumanları bırakıyorlar! Sakalları bir karış! Giysileri yürekler acısı! Ayaklarında potin yerine parmak arası papuçlar!

Sn. Yetkili fakat sorumsuzlalar! Farkında mısınız bu berbat durumun? Yoksa gözleriniz makam arabalarından gayrısını göremiyor mu?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar