Kıbrıs’ın “sahiplik” sorunu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
Köşe Yazarları

Kıbrıs’ın “sahiplik” sorunu

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Arkadaşım sordu: “Neden Kıbrıs’ı Rum’a teslim ettik?”

Anlatmak istediği “Rum tarafının tüm  Kıbrıs’ın tanınmış meşru Devleti” olmasına karşılık Türk tarafının 46 yıl sonra  örneğin   Kuzey’in bile hâlâ meşru Devleti olarak kabul görmediğiydi.!..


Yani neyse “İsrail ile Filistin siyasi sorunu” Kıbrıs Rum ve Türk siyasi sorunu da o!  Zaten hemen hemen ayni dönemlerde benzer “mücadeleler” süreçlerinden geçerek geldik bugünlere. Ki ne Filistinliler hayır yüzü gördüler ne Kıbrıs’ta Türk toplumu..

Dolayısıyla bir kez daha düşündüm: “Nerede hata yapıldı?”

Gerçekte Ecevit 1974’de doğru olanı yaptıydı çünkü Rum Yunan juntası bir başka alternatif bırakmadıydı?

PEKİ  geçen 46 yıl  sonunda neden hâlâ çözümsüzlüğün heyamolasını çekiyoruz?

Neden Kıbrıs Rum tarafı tüm adanın mutlak sahibi olarak kabul görürken, Kıbrıs Türk toplumu bırakın benzer siyasi kabulü, üstüne üstlük “korsan, illegal devlet” olarak nitelendirilmekte?

Neden BM’lere rağmen 46 yıldır sürdürülen müzakerelere karşın tüm çözüm alternatifleri Güney Rum’unun müdahalesi sonucu kadük duruma getirilmekte?.

Neden bu kadar açık seçik  haksızlık söz konusuyken  Türk halkının kaderi hâlâ Rum tarafının insafına, dinine, imanına bırakılmakta?

BAKIN önümüzde  yine Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardır. Hangi aday hangi partiden olursa olsun seçmenlere sadece “çözüm” vaadinde bulunmakla kalmayacak, “nasıl bir çözüm sağlamak amacında olduğunun da vaatlerinde bulunacak?”

Tutun ki “Federasyon” diyecek.. “İki ayrı devlet” diyecek.. Yada biri çıkıp “self determinasyon hakkımızı kullanarak Türkiye’ye bağlanalım” diyecek…

Fakat siz bunların hiç birini hiçbir adayın gerçekleştiremeyeceğini bilerek gideceksiniz

sandığa! Bir kez daha “Kıbrıs siyasi sorununun çözümsel kaderine değil, tuttuğunuz partinin Cumhurbaşkanı adayına oy vereceksiniz!

Yakışıklılığına yada tanıdık oluşuna oy vereceksiniz!…

Yada köylünüz kentliniz oluşuna belki de  size özel vaatlerinden  dolayı oy vereceksiniz!

Fakat Kıbrıs siyasi sorunu hep çözümsüzlük saltanatını sürdürerek devam edecek!

İŞTE artık bu kadersel süreci değiştirmeliyiz. Ki hep böyle devam ederse “seçme hakkım kadar “seçmeme” hakkımın olduğu inancında “muhalefet” şerhimi kullanarak sandığa gitmeyeceğim!

Keza ayni sorun “Hükümetler için de söz konusudur. Vaatlerle geldikleri iktidarlardan fiyaskolarla ayrılmaktadırlar.. Onlara da layık olan “Parlamento dışı muhalefettir” ki adına sandık boykotu  derim..

Kısaca siyasi sorundan sosyoekonomik sorunlarımıza kadar “mağdur ve mazlum”  toplum durumuna düştük ki seçimler bile anlamsızlaşıyorlar!

*****

GÖRMEK İSTEDİKLERİM

Eleştirmeye değil, övmeye değer… Üzülmeye değil, sevinmeye değer… Ağlamaya değil gülmeye değer…          Nefrete değil sevgiye değer…

Olaylar görmek, yaşamak istiyorum.

Yağmurun sele dönüşüp felaket haline gelmesini değil, barajlarımızı göletlerimizi doldurup  yaz mevsiminde tarımda kullanılmasını görmek isterim.

Yollarımızda ölümcül kazalar değil, kurallara uygun sağlıklı ve güvenli sürüşler görmek isterim.

Pislik mezbelelik değil, temizlik tertip görmek isterim..

Ve çarşı pazarda, verilen hizmetlerde sahtekârlık   değil, dürüstlük görmek isterim…

Kısaca yaşanırken gurur duyacağım bir memleket istiyorum, kim istemez ki dediğimce…

…YUKARIDA “siyasi çözümsüzlük” sonucu yaşadığımız “olumsuzlukları,” bunlara layık olmadığımızı yazdım. Gerçek de budur. Çünkü Kıbrıs Türk halkı “kendini 1974’den sonra bulmadı.” Öncesindeki mücadelesi ile vardı, var oluğu için 1974’ün gerçekleşmesini zorladı..

ŞİMDİ bu Devletin “hallerine” bakın diyorum! Geçen gün Başbakan Tatar Lapta’daki evlerinden atılmak istenen İngilizlere yardım için çalıştıklarını, “mülk satışlarındaki usulsüzlüklere isyan ettiğini” söylüyor, “utanıyorum” diyordu!

BİR Hükümetin dolayısıyla “yürütmenin Başı” eğer memleketinin  iftihar edilmesi gereken inşaat sektörüne bağlı mülk satışlarından utandığını söylerse… Geriye kalan tek çare o utancı gerekli yasalarla bir daha hortlama fırsatı bulamayacağı mezarına gömmektir!

Oysa bizde  zamana zemine.. Hükümetlerin partisel meşreplerine..  Seçmenleri karşısındaki oy potansiyellerine.. İktidarda kalabilmek için popülizme.. Hatıra gönüle, eşe dosta sağlanan kıyaklara… Dayalı yönetsellik anlayışında gelişen usulsüzlükler vardır  ki…

Mesela sonunda bir okula ait otopark yerini “nasılsa  akşamları öğrenciler okulda olmadıkları için göremezler” aklında, tutun ki “kumar oynayanların arabalarına park yeri olarak tahsis ederler!”

Basit gibi görünse de “devlet mentalitesi” yönünden koskoca bir kanserojen düşünce! Ki o “düşünce” bakın bu ülkede nasıl tecelli etmekte: (Aşağıda anlatıyorum.)                                                                                                                                           *****

KISACA TAKILDIKLARIM: (PARA YOK!)   

“Belediyeler battı kalanlar batıyor!” Cevap: “Ne yapalım para yok!”

NÜFUS arttıkça çoğalan motorlu araçlar  nedeniyle artık çok daha fazla ve ölümlü  trafik kazaları oluyor!  Cevap: “Cezalar artırılsın! (Çünkü yolları yeniden yapacak, onaracak para yok!)

“SON Hayat pahalılığı bile eksik ödendi!” “Cevap:  Ne yapalım para yok!”

BEREKETLİ yağmurlar yağmakta ama hep denize akmakta!” Cevap: Ne yapalım göletler barajlar için para yok!”

HASTAHANELER “eksiklerle” boğuşuyor! Cevap “ne yapalım para yok!..”

…EĞER bu devletin kaderi “üretim” dolayısıyla  çarşı pazar ve ihracata dayalı sistemin dışında kalmış ve  “Türkiye”nin vereceği “hibelerle” tayin ediliyorsa;  öyleyse biraz geriye çekilin de parayı veren çalsın düdüğü!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar