Kendimizi kandırmayalım... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Kendimizi kandırmayalım…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Dışişleri Bakanı Kudret Özersay Kathimerini gazetesine, sonbaharda başlayıp, başlamayacağı tartışılan yeni müzakere sürecini değerlendirirken şöyle diyor; “Önemli olan müzakereler değil. Müzakereler bir araç”…

Aynen öyle…


Sanki sadece masanın başındakilerin kendi akıllarıyla karar verdikleri bir olay mı bu?

Hadi canım…

Her iki tarafta da liderleri “başına buyruk” olmakla suçlayanlar hep vardır.

Ama gerçek öyle midir?

Liderlerin tutumları, seçildikleri halkın çoğunluğunun talebine uygun olmaz mı?

Aykırı olanı bir daha seçmezler biter.

Mesela Rum tarafında, sağdan da gelse, soldan da gelse, Rum liderliğinin başına gelen kişi tek bir doğruyu bilir. O da Ulusal Konseylerinde belirlenen hedefler.

Söylemleri az buçuk değişiklik gösterse de ana hedef hiç değişmez…

Bence Rumların son 40 yıldır hedefi, adanın tamamında gerçek bir hakimiyet kurmadıkça çözüme ‘evet’ dememektir.

Ve; en önemlisi halkın çoğunluğu da bu görüştedir.

Öyle olmasaydı, Annan Planı referandumu böyle sonuçlanır mıydı?

Değişen şartlara göre öncelikleri kendi devletlerinin yücelmesidir, Kıbrıs meselesi değil, çözüm hiç değil…

Bakın, şimdi ihtimaller ortaya çıktığında Anastasiadis nasıl kıvırmaya başladı.

Yok masadan çektiğiniz haritayı getirin, yok BM garantiler konusunda Türk tarafının mutabakatını alsın, sonra başlayalım…

Şart üstüne şart.

Adam dünya devleti olma yolunda hızla ilerlediğini(!) görüyor…

Doğu Akdeniz’deki yeni şekillenmenin baş rolünde görüyor kendini.

Şimdi durup da çözüm mü düşünsün.

Gördükleri gerçek midir, yoksa büyük abilerin planlarının küçük bir parçasıdır da, yakında duvara toslayacak mı, orası henüz belli değil ama, şimdilik çözüm diye bir gailesi yok.

Bu noktada Kudret Özersay’ın aynı mülakatında yaptığı bir çağrı var. Tam da duruma uygun.

Rumların iki Alman müzisyenin KKTC’de konsere katılmasının engellenmesi, bir Kıbrıslı Türk bestecinin Avrupa’daki konsenrinin engellenmeye çalışılması olaylarına işaret ederek, Rum halkına çağrıda bulunuyor…

“Kıbrıslı Rumlara seslenip, kendilerine bu tür davranışları onaylayıp onaylamadıklarını sormak istiyorum…. Kıbrıslı Rumları, bunları onaylamamaları durumunda, bu durumla ilgili hoşnutsuzluklarını Rum liderliğine iletmeye çağırıyorum”.

Evet, budur…

Eğer Rum halkının çoğunluğu gerçekten adanın bir federasyonda yeniden birleşmesinden yanaysalar, tepkilerini göstermeliler.

Bizim bildiğimiz bazı Rumlar, sosyal medyada seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Yorumlar yazıyorlar, kınamalar yapıyorlar. Ama yetmiyor.

Çünkü hakim zihniyet bu değil.

Halkından güçlü bir irade gelmiş olsa, önünde duramazdı.

Aksine şu andaki tutumuna destek geliyor.

Bu da, bugünün ve geçmiş son 40 yılın gerçeğidir. Olaylara bu gözle bakmakta fayda var…

 

YERİN KULAĞI VAR

O DA ŞİKAYETÇİ:

Yenidüzen’deki röportajında, “Memleketin dingili koptu” diyen ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, her bağıranın, her isteyenin, her saldıranın hak elde ettiği bir noktaya gelindiğini savunarak, üstü kapalı da olsa hükümeti eleştirdi. Hükümetin henüz “yolsuzluk” dosyaları konusunda somut bir şey elde edemediğini de söyleyen Talat, bunun hükümetin karnesine “kötü bir puan” olarak yazılacağını iddia etti… Dikkat çekici.

 

UBP İLÇELERDE YENİ YÜZLER:

UBP’nin kurultay öncesi İlçe Başkanlıkları seçimleri tamamlandı. İlçe Başkanlıklarına bir çok yeni isim geldi. Özellikle Girne ve Mağusa’da merkeze yakın isimlerin seçilmesi gözlerden kaçmadı. İşini sağlama bağlamaya çalışan Özgürgün’e karşı eski başkanlar ateş püskürüyor. Siz bakmayın Genel Sekreterin “şölen havası” dediğine, kurultay kavgaları daha şimdiden başladı…

 

6 AY NE YAPTINIZ: Haspolat Lisesi’nin yakılma tehlikesini görmek için okulların açılması mı gerekiyordu?  Baktım, bu yıl Mart ayında okul yönetimi Bakanlığa okulun durumunu yazmış, yardım istemiş. Uzmanlar gitmiş, rapor yazmış, ama bir şey yapılmamış. Aradan 6 ay, hem de koskoca bir tatil geçmiş, okullar açılmış, bir panik bir panik, acaba nereye taşınsa. Yazık…

 

YETMEZ AMA:

Yıllardır bu halk 2-3 tavuk üreticisi ve 2-3 un fabrikasına teslim edildi. Tavuk üreticileri krizde fahiş fiyattan geri adım atmayınca, Tarım Bakanlığı tavuk ithaline izin verdi. Keşke un tekelini de kırsalar ve ithaline izin verseler. Madem ülkede liberal ekonomi olduğunu söylüyoruz o zaman bırakın rekabet olsun. Bakın görün o önleyemediğiniz zamlar nasıl bir bir geri alınacak…

 

HALLERİNE DUA ETSİNLER:

Haravgi gazetesine göre güney Kıbrıs’ta 129 kişi evleri olmadığı sokakta yaşıyormuş. Vallahi sadece 129 kişi ise öpüp alınlarına koysunlar. Gelsinler bir de bizim tarafa baksınlar. Bu sayıdan fazla “turist”  sadece Girne kordon da yaşıyor. Diğer bölgelerde, yarım ve terk edilmiş inşaatlarda yaşayanları da hesaplarsak bu sayı binlerle ifade edilecek bir noktaya ulaşır…

 

NELERLE UĞRAŞIYORLAR:

YDP Genel Başkan Yardımcısı Enver Öztürk, Cumhurbaşkanlığı sözcü Barış Burcu’nun yüksek lisans tezindeki, “Kıbrıs Kıbrıslılarındır. Kıbrıslı olmayan hiçbir devletin burada söz söyleme hak ve hukuku olamaz”ifadelerini “Rumlara hizmet etmek” olarak değerlendirip,  görevden alınmasını talep etmiş. Daha da ileri giderek Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da Burcu gibi düşünüp düdşünmediğini de sormuş. Öztürk, zamanında yazılmış bir tezin içinden cımbızla birşeyler bulup çıkararak ve kendince buna anlamlar yükleyerek muhalefet yaptığını sanıyor. Bu toplum Burcu’yu da sizi de iyi biliyor…

 

ZİRVEDEKİLER

Jale Refik Rogers (HP milletvekili): “Siyasetin en önemli zaafı, kimseden tepki almadan, herkesi mutlu ederek ilerleme arzusudur. Balık baştan kokar lafı önemlidir ve bu ülkenin geçmişinde kötü örnekler fazladır… Yurttaşlar örnek olmalıdır… ancak, en başta örnek olması gerekenler de en baştaki insanlardır. Siyaset dinozorlara kalırsa, dönüşüm hiç olmaz. Milletvekilliği ya da bakanlık bir emeklilik pozisyonu gibi görülmemelidir”(Yenidüzen).

 

DİPTEKİLER

 Cenk Sarper: Taş Ocakları Birliği Başkanı Cenk Sarper halkın, dağları delik deşik eden taş ocaklarına gösterdiği tepkilere karşı, “İnşaat isterseniz dağlara dokunmak zorundayız” açıklamasını yapmış. Normal bir ülkede böyle bir konuşma yapılamaz, ama bizde olur. İnşaat planlaması olmayan bir ülkede, doğanın korunmasından bahsedilebilir mi? Birileri daha çok para kazanacak diye, dağları delen de çıkıp kafa tutabiliyor…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar