KASTAMONU İZLENİMLERİ II - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

KASTAMONU İZLENİMLERİ II

Kastamonu’nun o kadar gezilecek yeri vardı ki 3 güne sığmazdı bu şehir, sığmadı da. Konağımızın hemen yanındaki saat kulesi, gece ışıklandırılmış hali ile harikulade olan kalesi, taş köprüsü, türbeleri, kültür sanat merkezleri, antik şehir Pompei, kent tarihi müzesi, mağaraları, arkeoloji müzesi, etnografya müzesi, tarihi konakları, şelalesi, hamamları ilk aklıma gelenlerden. Bunlardan kaleyi o muhteşem şehir manzarasını aşağıda bırakarak gezdik. Mağaraları, türbeleri de yakın yerde oldukları için de rahatça gezebildik. Saat kulesine çıkıp o harika yerde kahvemizi içtik. Zamanla yarışıyorduk ve yapacak çok işimiz vardı.
KASTAMONU – KASTIN NE İDİ MONİ?
Bu büyülü şehrin dilden dile dolaşan bir de efsanesi de var. İnsanın etkilenmemesi mümkün değil. Hikayenin farklı anlatımları var ancak değişmeye bir şey varsa herkes “KASTIN NEYDİ MON?İ!” diye edilen sitemin zamanla şehrin adına döndüğüne inanması.
İşte yürekleri dağlayan efsane: Bu efsaneye göre, şehrin adı da buradan gelmektedir. Bizans beyinin bir kızı vardır ve adı Moni’dir. Kız kaleyi kuşatan Türk komutanını görür ve ona âşık olur. Kaleyi ele geçiremeyeceğini anlayan Türkler, kuşatmadan vazgeçmek üzereyken, Moni kalenin anahtarını Türk komutana gönderir. Kaleyi almasını ister. Bu arada babası, Moni’nin ihanetini öğrenir ve kızını kaleden aşağı attırır. Ardından da “Kastın neydi Moni”,”diye bağırır. Bu öykü şehirde hala anlatılmaktadır. Kastın neydi Moni,”sözünün de ağızdan ağza söylenip değişerek Kastamonu’ya dönüştüğü söylenir.
****
Kıbrıs gecesi şöyle planlanmıştı: Elmazlı Gelinler Fotoğraf Sergisi ve gelin köşesi, şiirlerimizin sunumu, Serdarlı Belediyesi Halk Dansları ekibinin gösterileri ve finalinde ise birbirinden ünlü mankenlerin sunacağı Türk Dünyası Kıyafetlerinden oluşan defilesi. 
Sergi hazırlıkları için Nazime (Balses), Dervişe (Güneyyeli Kutlu) ve bendeniz erkenden belediyeye gittik. Orada belediyelerin kurumsal bir yapıda olduğunu hemen hissettik. Belediye başkanının yeni değiştiğini ancak işlerin tıkır tıkır işlediğini gördük. Neye ihtiyacımız olduğunu sorduklarında fotoğrafları yerleştirmek için fikir istedik. Belediye binasının girişi zaten sergi salonu şeklinde yapılmıştı. Hemen bize depodan tahta fotoğraf yerleştirmede kullanılan şövalyelerden geldi. İstediğimiz bir şeyi bir memura, zabıtaya ilettiğimizde en üst makamdaki kişinin bile bunu takip ettiğini fark ettik. Fotoğrafların dizilmesi, cansız bebeğin bulunması, gelin köşesinin hazırlanması ve isteklerimizde herkes seferber oldu. Ekip başımız, tüm organizasyonları sağlayan Dr. Arif Albayrak dahil herkes el birliği ile çalıştı.
Serginin açılışında Dervişe de Elmazlı Gelin olarak sergiye mankenlik yapacaktı. Nazime’nin Elmazlı Gelinler Fotoğraf Sergisini hazırlarken yanında getirdiği 1940’lı yıllara ait olan gelinliklerden birisini giyecek ve yine hazırladığı elmas başlığı takacaktı. Aniden kafamızda bir ışık çaktı. Gecenin sonunda Ahmet Özceyhan’ın hazırlamış olduğu ve sunulacak defilede neden Kıbrıs gelinliği de olmasındı? Bu hepimizi heyecanlandırdı. Yetkililere bunu ilettiğimizde memnuniyetle Kıbrıs gelininin orada olabileceğini söylediler. Artık iş bambaşka bir hal almıştı.
Seniha Nenemizin (eşimin nenesi) yani Seniha BUBA’nın, Hamitköy’e ismini veren Hamit Mandrez denilen yere gidip köyü kuran Hamit’in torunu Ahmet Buba ile evlenirken 1940 yılında giydiği gelinliği giydi Dervişe ve Nazime’nin hazırladığı elmas tacı taktı. Gelin teli de tamamlayıcısı olmuştu. Ne kuaför ne özel başka hazırlık, tıpkı o yıllarda olduğu gibi doğaldı her şey.
Ablamın hazırladığı fotoğraf sergisinde taştan tepsi, içinde lokumlar, buhurdanlık, gülümdanlık, zeytin yaprakları vardı. Arka fon tıpkı o yıllara göre hazırlanmıştı. Sanki bir zaman yolculuğunun içerisindeydik. O şehirde masumiyet, içtenlik, çekingenlik, insan olmanın gülümseyen yüzü karşımıza çıkmıştı. Kıbrıs’ın çokbilmişliğinin aksineydi her şey. Bu, insana insan olduğunu hatırlatıyor, sinir, öfke, tahammülsüzlük insandan uzak oluyordu.
Gece sergi açılışı görkemli oldu. Şehrin valisi de açılışta bulundu, büyük bir basın ordusu, TV kanalları olayı görüntüledi. Belediye Başkanı’nın devam ettirdiği organizasyon yapısı kusursuzdu. İkramlar, ince düşünceler, hediyeler, her şey düşünülmüştü. Fotoğraflara büyük ilgi oldu. Kıbrıs’ın güzel gelinleri, damatlarıyla yarım yüz yılı aşkın bir zamanda, bir başka şehirde gülümsemeye devam etti. Çoğu hayatta bile değildi.
Açılışın ardından şiir sunumlarına geçildi. Genelde kalabalık insan topluluklarının çok fazla şiir dinlediklerine rastlamadım. Pek çok etkinlik barındırılan programlarda şiir güme gider hep. Kenar süsü olarak kalır ve ben en çok bundan çekinir ve üzülürüm. Ancak burada her şey farklı gelişiyordu. Önce Arif Albayrak, sonra ben, en son da Derviş’e çıktı sahneye. İnsanlar çıt çıkarmadan dinliyorlardı. Şiirin içindeki vurguyu, anlamı, etkiyi ben bizzat insanlarda görüyor ve hissediyordum. Bu, müthiş bir duyguydu.
Serdarlı Belediyesi Halk Dansları ekibinin oynadığı oyunlarla coştuk. Bizim şarkılarımız, bizim oyunlarımız, bizim çocuklarımız vardı sahnede. İçimiz kıpır kıpır olmuştu. Annelerimiz, atalarımız, aşklarımız, acılarımız vardı o oyunların içinde. Çok başarılı bir gece sundular hepimize.
Ve final… Müthiş fizikleri, güzellikleri, yürüyüşleri, kendilerinden emin tavırları, upuzun boyları ve elbiseleri sunarkenki profesyonellikleri ile podyumda süzülen ünlü mankenlerle sahneye çıktı Kıbrıs’ın Elmazlı Gelini Dervişe Güneyyeli Kutlu. Hepimiz çok heyecanlıydık. Hem Nazime Balses oralarda hazırladığı taç, sergi ve konsepti ile yeni bir başarıya imza atmıştı hem de Dervişe uzun boyu, güzel fiziği ile mesleklerinde en iyiler olan mankenlerle birlikte boy gösteriyordu. Payda aynıydı: Kıbrıs gelini sahnedeydi. Başındaki elmas taç, saçındaki gelin teli, güzelliği ile birbirinden harika kıyafetlerle sahneye çıkan mankenlerle birlikte farklı bir deneyim yaşıyordu.
Güzel bir şehir, misafirperver insanlar, tarih kokan sokaklar, konaklar, kale, şiir, ud, şarkı, dostluk ve anlatılmayan nice an nice anı, nice insan kazandık orada, Kastamonu’da. Ekibimiz çok güzeldi. Ekip başımız Dr. Arif ALbayrak’ın her zamanki dostane ve destekleyici yardımlarına, Dervişe’nin panik ataklığımız, korkularımız, acemiliklerimizle baş ederek küçük kız kardeşimiz gibi yardımımıza koşmasına ve etkili sesi, güzel fiziği ile yaptığı tüm katkılarına. Ablamın, kardeşliğin ötesindeki kendi ayakları üzerinde durmasının sınırları genişleyen üretkenliğine. Orada dostluğumuz pekişti ve her şeyin sadece insanda olduğu gerçeği bir kez daha çıktı karşımıza.
Belediye Başkanı Tahsin Babaş, il kültür müdürü Ziver Bey, sanatçı dostlarımız Aynur Açıkgöz, Temur, Dilayla ve diğerleri. İsmini şu anda sayamadıklarım. Belediye personeli, zabıtalar, görevliler, müdürleri, müthiş organizasyonları ile ne kadar övünseler azdır. Her şey çok güzeldi.
Teşekkürler Kastamonu… Dimağımızda o büyülü kentten çok güzel anılarla döndük vatanımıza…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar