Pahalılığın sürekli arttığı gerek ithal girdi maliyetlerinin gerekse ithal mamül maliyetlerinin sürekli artış göstrediği ülkemizde gelecekle ilgili öngörebilir olamıyoruz.
Sürekli artan fiyatlar hayat pahalılığını enflasyonun çok üzerine çıkarmış ve enflasyon yıllık bazda yüzde yüzü aşmıştır.
Ülkemizde uygulanan ekonomik model dayatma bir model olup bu model bizim kendi kontrolümüz altında değildir. Fiyat artışları Maliye Bakanlığı’nın Kar Marjı denetlemesiyle de çözümlenecek bir konu değildir. Hatta Maliye Bakanlığı’nın Kar Marjı tesbit hakkı da yoktur. Bu nerden çıktı? Hangi hak ve hukuk çerçevesinde ‘biz sizin %20 kar marjınızı beğenmedik bu %25 olmalı veya %15 olmalı veya size bu kadar resen tarhiyeti yapıyorum gibi korku ve şiddetle dolu anlar. Bu sözde denetim modeli piyasayı ucuzlatmak gayesi güdüyor mu yoksa vergi toplamak gayesi mi amaç. Bu tip denetimin gayesi denetimi yapmaktan başka bir şey gütmüyor.
Piyasa fiyat denetimi birçok ülkede uzun süre önce uygulanmış ve karaborsacılığa yol açtığı görülmüştü. O zaman fiyat oluşmasını piyasa koşullarına bırakmak gerekirken en önemli unsur kooperatifçilik piyasa fiyat oluşmasında en büyük rolü üzerine alandır, arzında oluştuğu yer olacaktır. Kooperatifçilik ve fiyatlar arza göre hareket etmeyecektir. Kooperatifçiliğin bu konuda toplumsal sorumluluğu vardır.
Yüksek kar odaklı olmayan insan merkezli olan kooperatifçilik toplumumuzun kalkınmasında da önemli rol oynayan kuruluşlardır da aynı zamanda.
Bugünkü iktidarın piyasa kar marjı denetlemesi yerine kooperatifçiliğin uygulanması için tartışmaya açmasını beklerken yine köklü bir çözüm ve / veya devrimsel nitelikte bir çözüm bulmak yerine palyetif ve göstermelik hareketlerle bizleri kandırmak ve ‘işte birşeyler yapıyoruz’ mesajını vermek için hareket etmek, kanayan yaramızın üzerine ilaç değil su dökmektir.