Kapıların açılması ne işe yaradı..? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Kapıların açılması ne işe yaradı..?

Köş, MoreketMehmet Moreket

Bir kaç gündür basınımız, önce kapıların açılmasının, sonra da referandumun yıldönümlerini yazıyor.

Şu kadar kişi geçti… Bu kadar harcama yapıldı… Şu kadar kişini karşı tarafta arkadaşı var falan…


Bir “ah, vah”tır gidiyor. Oysa Hatice’ye değil de neticeye bakmak lazım…

Tam 15 yıldır açık bu kapılar. Birbirlerini ve de adanın diğer yarısını 29 yıl görmemiş olan insanlar, kafalarında onca yılda biriken önyargılarla karşı tarafa gittiler, baktılar. Sadece bir ayın içinde 130 bin kişi merakla sınırı geçti…

Kıbrıs Türkleri güneyin nasıl bir yer olduğunu az çok biliyordu. Ama Rumların, kuzey hakkında hiç bir şey bilmediklerini gördük…

Askeri baskı ve otorite altında, yokluk, yoksulluk içinde, hala lamarinalarda perişan yaşadığımızı sanıyorlardı.

sınır kapısı
İlk gün… Fotoğraf Cyprus Mail

Gelip gördüklerinde yaşadıkları şaşkınlık inanılmazdı. En eğitimli olanlardan bile böylesi şaşkınlık ifadeleri duymuştuk…

Niye açılmıştı kapılar? Rahmetli Denktaş ve UBP-DP hükümeti, hem toplumun gazını almak, hem de iki tarafın insanlarının kafasındaki bilinmezliğe son vermeyi amaçlamışlardı. Resmi gerekçe, “çözümsüzlüğün Kıbrıs Türk tarafından kaynaklanmadığı ve toplumlar arasında güven ve kaynaşmanın yeniden tesisi için bir iyi niyet göstergesi olarak” şeklindeydi.

Aldıkları karar herkesi şaşırtmıştı. Özellikle de sol kesimi. Güney Kıbrıs Yönetimi’nin şaşkınlığı daha büyüktü. Kuzey’e ilk geçen kişi olan Andreas Ftreakides, kendisi Ledra Palas kapısına gittiğinde, orada hiç bir hazırlık görmediğini, daha sonra polisin mecburen bir sandalye bir masa çıkarıp, boş bir kağıda kimlik bilgilerini yazmak zorunda kaldığını söylüyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ilk belgesini 10 Aralık 2002’de taraflara sunmuştu. Kuzey’de CTP önderliğinde sol kesim, “çözüm hemen, şimdi” temalı propagandasını başlatmış, KKTC liderliği üzerinde baskısını günden güne arttırıyordu…

Serdar Denktaş, daha sonra yaptığı bir açıklamada, kapıların açılması konusunu ilk kez DP’nin 2002’deki kurultayında manifestosuna koyduğunu söylüyordu. Gerekçesini de şöyle açıklıyordu; “Giderek Rum tarafı, özellikle genç neslin gözünde bir ‘mit’ haline gelmeye başladı. Orada her şey mükemmel, her şey pırıl pırıl zannediliyordu. Bizi seven insanlar, bizi kucaklamaya hazır Rum toplumu… Öte yandan Rumlarla yaptığımız temaslarda, siyasilerle, biraz daha alt kesimle yaptığımız temaslarda, bizi burada askerin, silah zoruyla yönettiği, köylerimize girerken izin aldığımız, çadırlarda kalan, fakir, hiçbir şey bilmeyen bir ortamda yaşıyoruz inancı vardı. Bu ikisini iyice tespit ettikten sonra, kapıların açılması gerekliliği bizim açımızdan artık, tam takip edeceğimiz bir siyaset haline geldi”…

Şüphesiz kararın alınmasında Ankara’nın yeni yönetimi AKP’nin de etkisi büyüktü. UBP karşı çıkmayı denese de, başaramadı ve kapılar açıldı.

Çözüm yanlıları, şaşkınlıklarını attıktan sonra, bu yeni durumun, adanın birleşmesini kesin olarak sağlayacağını varsaydılar.

Oysa hiç de öyle olmadı… Aksine ayrılığın temelleri atıldı.

Kitleler birbirlerinin bölgelerini tanıdılar, karşı tarafta hakim olan görüşleri, düşünceleri gördüler, bire bir ahbaplıklar kurdular, ama Kıbrıs Rumları önce referandumda yıkıcı bir şekilde “hayır” dedi, arkasından, “herkes yerinde” fikri gelişti. Bugün sıradan bir Rum’a sorduğunuzda, “en güzeli bugünkü durum, akşam olduğunda herkes evine” diyor.

Mal mülk konusu da, AİHM’in işi Taşınmaz Mal Komisyonu’na havalesinden beri başka bir boyuta geçtiğinden, Kıbrıs Rumlarının çözüm için bir arzusu, ihtiyacı kalmamış görünüyor. Çözümün bir azınlık dışında, Kıbrıs Rumları için hiç bir cazibesi yok…

Aksine, başta egemenlik olmak üzere, yönetim, zenginlik ve son yıllarda doğal gazı paylaşmak yerine, ayrılık fikri daha da yerleşiyor.

Şimdi geçmişe bakınca, belki de Denktaş’ın asıl murat ettiği şey buydu diyorum…


YERİN KULAĞI VAR

ZORAKİ DEĞİL, GÖNÜLLÜ OLMALI:

Günlerdir partilerin neden kadın aday çıkarmadıklarını sorguluyoruz. Siyasal Partiler Yasası, Belediye Başkan ve azalarının yüzde otuzunun kadın olması gerektiğini öngörüyor. İyi de bu işler sırf yasa emrediyor diye zoraki olarak yapılacaksa, hiç yapılmasın. Önemli olan bu işi yapabilecek kadınların ortaya çıkıp, aday olmasıdır. Yoksa yasa emretti diye yapılacak bir adayın nasıl bir sonuç alacağı ortada. Genel seçimlerde bunun örneklerini çok gördük…

 

LEFKOŞA’DA İŞLER KARIŞACAK:

Lefkoşa Belediye Başkanlığı için Demokrat Parti de kendi adayını çıkarmaya hazırlanıyor. Böylece Lefkoşa’da aday sayısı şimdilik 3 oldu. Harmancı, Sertoğlu ve büyük ihitmalle DP’den Okyay Sadıkoğlu. Şu an için mevcut Başkan Harmancı TDP, CTP ve HP’nin desteğini almayı umuyor. CTP aday çıkarma konusunda içten içe kaynıyor. Yarın CTP’de kendi adayını çıkarırsa şaşırmayacağım.

 

OLACAĞI BUYDU:

Tıp-İş Başkanı Ahmet Varış ‘Bulaşıcı Hastalıklar Artabilir” uyarısında bulunarak, “son yıllarda giderek artan sağlık kontrolsüz öğrenciler ve yabancı uyruklu çalışanlardan dolayı toplumumuz başta hepatitler ve AIDS etkeni olan HIV gibi bulaşıcı hastalıklar açısından ciddi bir risk altında” diyor. Önüne gelen, sorgusuz sualsiz, hiçbir denetim yapılmadan  ülkeye alınırsa olacağı buydu…

 

SUÇLUSU KİM?:

Otelciler Birliği Başkanı Fethi Özboğaç, Ortadoğu’daki çatışma ortamının KKTC turizmi açısından endişe verici olduğunu, rezervasyon iptallerinin gerçekleştiğini söyledi. Benim anlamadığım niye Güney Kıbrıs’ta bunlar yaşanmıyor? Burası Ortadoğu da, güney Paris mi..?

 

BİR BİR GİDİYOR:

Yanlış öngörü ve yanlış kararlara bir de siyasi rant kaygısı eklenince değerlerimiz bir bir yok oluyor. Önce binlerce kişinin ekmek kapısı sanayi Holding, ardından ETİ ve son olarak da KTHY…  Siyaset hesapları ve yönetim hataları sonucu hepsini kaybettik. gökyüzündeki bayrak taşıyıcımız KTHY’nin binalarını da satıp, son çiviyi de çakacağız…  Hesabı? Ne gerek var canım…

 

ULAŞIMDA TAVAN FİYAT:

Türkiye Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün hava ulaşımında, şirketlere yönelik olarak 5 yıldan beri belirlediği bir tavan fiyat varmış. Bu fiyat, bu yıl için ekonomi sınıfında 352 TL’ymiş. Biz de benzerini burada yapamaz mıyız? Madem ki bu ülkeden para kazanıyorlar, bunun bir kriteri olması yanlış mıdır? Türkiye aynı şeyi özel şirketler için yaparken, biz neden yapmayalım..? Sonuçta kamu yararı söz konusu değil mi?

 

 


ZİRVEDEKİLER

Ahmet Okan: “İngiliz Times gazetesine göre Limasol, ‘Küçük Moskova’ olmuş…Bazen Rumlara çıkışanlar ‘Bir müddet sonra karşınızda Kıbrıslı Türk bulamayacaksınız’ derler. Gidişata bakılırsa Kıbrıslı Rum da bulunamayacak! Bildiğimiz kadarıyla henüz Rus vekil yok. Bu defaya onlar da birkaç tane sokarlar herhalde”…

 

 


DİPTEKİLER

İşe Gitmeyen Memur Meselesi: Hükümet müşavirliği bitirecek yasayı çıkartarak aslında bir devrim yaptı. Eksiği, fazlası olabilir. Ama bundan sonra böyle bir sorun olmayacak, bu da yeter. Diğer taraftan, basit memur ve işçiler var işe gitmeyen. Onlar için yasal düzenleme falan da gerekmez. Yasası da, ne yapılacağı da belli. Böyle bir çarpıklıkla baş edememek, yönetimin ayıbıdır, başka bir şey değil. Bizzat bakanlar böyle bir durumun varlığını dile getirdiklerine göre, şimdi buna da kökten bir son vermeleri gerekiyor. Alt tarafı basit bir disiplin olayı…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar