İşte bunlar için cesaret... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

İşte bunlar için cesaret…

Dostum Ferdi Sabit Soyer, geçtiğimiz günlerde, sosyal medyada bir cümle kullandı;
“Siyasette değirmi konuşmak meziyet, her ağızda aynı söz ‘radikal ve cesur kararlar lazım’. E, söylesene hangi alanda ne için nasıl  ‘cesurluk’…..”
Bu sözün muhatabını tahmin ederim aslında. Diğer yandan, ben de temel bazı sorunların çözülmemesini, gereken cesaretin gösterilmemesine bağlayanlardanım. O yüzden de “Cesaret” diye çok sayıda yazı yazdım. İşte bunun için, bu sözü üstüme alındım.
Şimdi ben kendimce, cesaret istediğine ve maalesef bunun yerine, statükoya teslim olunduğuna inandığım bazı sorunları sıralayayım. Çoğu, son hükümet programında gündeme alınmış, kağıda dökülmüş, vaadedilmiş olsa da, bence hep aynı sebepten üstüne gidilemedi.
Meclis’teki Komitelerde sürünen yasa değişikliklerini bir yana bırakıyorum. En azından Komitelere havale edildikleri için… Bir de finansman gerektirenleri es geçiyorum.
Sonra sıradan gidelim;
Bir yandan kamu reformu hazırlanırken, diğer taraftan müşavir sayısının ikiye katlanması, parti içi baskılara karşı cesur davranılmamasından değil midir..?
Mesela en çok canımın sıkıldığı mevzu; özel sektörde çalışanların örgütlenmesinin zorunlu hale getirilmemesi. Hükümet Programında “Sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev haklarının ILO sözleşmeleri çerçevesinde geliştirilmesi sağlanacak ve teşvik edici düzenlemeler yoluyla bu hakların özel sektör çalışanları tarafından da kullanılabileceği koşullar oluşturulacaktır” denmesine rağmen,  o cesaret gösterilemedi. Ben de bunu, hükümetin sermayeye karşı cesur davranmamasına bağladım, yanlış mıyım..?
Yine aynı nedenle, “yabancı işçilerin insan haklarına aykırı, gayri insanî koşullarda çalıştırılması engellenecektir” sözü havada kalmadı mı? Ucuz emek, inşaatlarda gerekli önlemler alınmadığı için her ay bir can vermiyor mu..?
Asgari ücretin, genel ücret olarak uygulanmasına son vermek, özel sektörün kurumsallaşmasını teşvik etmek? Hepsi de bu ülkede siyasete perde arkasından yön verenlere karşı bir dik duruş gerektirirdi. Onun için mi hayata geçirilemedi..?
Sayıştay ve Ombudsman Yasaları, Anayasa referandumuna takıldığı için değiştirilemedi,  ancak Ombudsmanlık, 2012’den beri boş bir makam. O dairede maaş çeken memurlar var. Herhangi bir atama için adım atılamadı…
Kıb-Tek ve Telekomünikasyon’un “özerkleştirilmesi” sendikaların baskısına takılmadı mı?
Ya Kamu Hizmeti Komisyonu? Hükümete gelirken en çok üstünde durulan konu değil miydi? Ellendi mi, yoksa gizli bir mutabakat mı sağlandı. Cesaret istemez miydi..?
“Merkez Bankası’nın yönetimi doğrudan doğruya KKTC yetkili makamları tarafından atanacaktır” cümlesi ile “Cumhuriyet Güvenlik Kurulu’nun yaşama geçmesi, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı’nın ve Sivil Savunma Teşkilat Başkanı’nın KKTC yurttaşlarından olması ve polisin özerk, tarafsız, hukuka ve sivil otoriteye bağlı bir zeminde şekillenmesi sağlanacaktır” maddeleri için ne demeli..?
Bugüne kadar atanan geçici memurlardan, atamaları hukuka aykırı biçimde yapılmış olanların görev süresi hiçbir şekilde uzatılmayacaktı. Yapılabildi mi..? Ya da niye yapılamadı?
Adaletin yerini bulmasının en baş koşulu vardı hani, geçmiş hükümetler döneminde yapılan hukuka aykırı işlemlerin geri alınması ve kamu görevlileri tarafından işlenmiş suçların savcılığa havale edilmesi için özel bir çalışma komitesi kurulacaktı… Ortalık usulsüzlükten geçilmezken, tek bir kişi adalete havale edilebildi mi..?
Alt ve orta gelirlilerin vergi yükü azaltılacaktı? Bu da cesaret isterdi. Vergi Usul Yasası değişti, ama bu derde çare olmadı. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele eylem planı da hayata geçemedi, rekabet kurulunun mevzuatı da değişmedi. E, ekonominin yüzde 60’ı kaçak olunca,  bunun  da üstüne gitmek cesaret isterdi.
Vatandaşlık Yasası da halihazırda baskılar nedeniyle çıkamıyor..?
Ercan, AKSA, DAİ-DAK, KTHY soruşturmaları? Rafa kalkmadılar mı..?
Tarımda kooperatifleşme hedefi vardı, çiftçinin kuruluşu Kooperatif Merkez Bankası, siyasi nemalanma yeri oldu…
Gelecek su için Su Master Planı, Su Yönetimi Yasaları çıkacaktı,  adam gibi bir otorite ortaya konamadı, keşmekeş halen sürmekte… Turizm yatırımcıları bürokratik engellerden kurtarılacaktı, aksine, gelen de kaçmadı mı? Taşocakları, Serbest Liman’ın acınacak hali ortada. Bunlar da cesaret istemez miydi? Yine bir eğitim planlaması yapılmadığı için meslek grupları sokaklarda değil mi? Ya da gecekondu gibi türeyen üniversite izinleri…
Daha çok detay var. Ama bence bunlar, irade ortaya koyarak, seçim gailesini bir yana bırakarak yapılabilecek olanlar.
Benim listem bu Sayın Soyer. Yeni dönemde arzulanan iradenin gösterilmesini ummaktan başka çare yok…

 


YERİN KULAĞI VAR
BAŞBAKAN ANAYASA’YI ÇİĞNİYOR:

Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Cumhurbaşkanı Akıncı tarafında görüşmeci atanmasıyla birlikte bakanlık görevinden ayrıldı.   Yanlışım yoksa 12 Mayıs’tan beridir Dışişleri Bakanlığına, İçişleri Bakanı Uluçay vekalet ediyor. Halbuki Anayasa’nın ilgili maddesine göre 10 gün içinde yeni bir atama yapılması gerekiyor. Aradan 40 gün geçmesine rağmen Başbakan bu atamayı yapmayarak, Anayasa’yı çiğniyor. Nami’nin yerine birini atamak için yeni hükümeti mi bekleyeceğiz Allah aşkına. Devlet ciddiyeti denen bir şey var…

BİR USTA BİR MEMLEKET:
Üniversite izinsiz bölüm açıyor, yaklaşık 5 yıldır da eğitim veriyor. Sonra Bakanlık diplomayı kabul etmiyor. Peki bu sürede YÖDAK ne yapıyor? İzinsiz faaliyete, insanların mağduriyetine nasıl neden göz yumuyor? İşi bu değil mi? Ya o günden bugüne değişen Eğitim Bakanları? Dünya kadar mezun verildikten sonra, YÖDAK Başkanı’nı direnişine rağmen, sonunda yasaklanıyor. Dedik ya bu işler cesaret ister. Siyasetteki al-ver zihniyeti bu işte… Ha, bu arada, sendikalar o üniversiteye neden giremiyorlar? Var mı bunun bir yanıtı?

SİYASİLERİN AYIBI:
Dün, KTHY’nin kapatılışının 5. yılıydı. Ve ne yazık ki, aradan beş yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, KTHY hala toplumun gündemindeki yerini koruyor. Nasıl iflas ettiği, kimlerin sorumlu olduğu, çalışanların ödenmeyen hakları hala tartışılıyor. Geçen 5 yıl içinde iki hükümet değişti, bugünlerde üçüncüsüne hazırlanıyoruz ama, hala açık bir yara olarak duruyor… KTHY’nin batışında emeği olan herkesi kutlarım…  

AKLINI ASKERLE BOZDU:
Rum lider Anastasiadis,“Dostum Mustafa Akıncı’yla, vatanımızı, yabancı askerlerden arınmış bir şekilde ve Kıbrıslı Türkler ile Rumların bir kez daha barış içinde bir arada yaşamaları için yeniden birleştirmek amacıyla, yoğun bir şekilde çalışmak için sabırsızlanıyorum” demiş. Öncelikli konuşulacak onca konu varken kafasını askere takan Anastasiadis’in askerden kastı, Türk askerinden başkası değil herhalde…

ŞOVLARINIZ YETTİ ARTIK:
Baktım haberlere, kabinenin neredeyse tamamı, bir o kadar da muhalefetten babalar günü mesajları. Babalar ağlıyor oysa. Evine götürdüğü ekmeğin yarısı gitmiş, kalanı da gitmek üzere. Kendinin hiç kabahati olmayan döviz fırlamasının cezasını çekiyor, buna çare yok, ama süslü püslü kutlamalar… Ekmek yoksa, pasta yiyin gibisinden….

PLAN PROGRAM YOK:
Ülkenin plan ve programı olmayınca sorunları çözme başarısı göstermesi de beklenemez. Eczacılık öğrencileri, AÖA öğrencileri eylemde. Haklılar veya değiller, sorun o değil. Bu ülkede nüfusa göre planlama yapılmıyor ne yazık ki. Bu kadar öğretmen, bu kadar eczacı ve hatta bu kadar avukata ihtiyaç var mı? Her yıl yüzlercesi mezun olup işsizler ordusuna katılıyorlar. Oysa Eğitim Bakanlığı’nda bol miktarda eğitim plancısı var… Yeter ki niyet olsun.

ZİRVEDEKİLER
Mahmut Sezinler: “
Döviz artışının getirdiği negatif etkilerden kurtulmak için, ithal ettiğimiz ürünlerin gümrüklerde dolar üzerinden yapılan işlemlerin TL’ye dönmesi. Özel eğitim kurumları ile yapılacak istişare sonucunda, şu anada oluşan fırtınanın gidişatına bağlı olarak kur sabitlenmesine gidilememesi ve kur riskinin kaldırılması. Özel sektörde çalışanların yaşam düzeylerini ciddi anlamda etkileyen kur artışlarının getirdiği olumsuzluğu kısmen ortadan kaldırmak için, yeni asgari ücretin belirlenmesi…”.

DİPTEKİLER
Hüseyin Gökçekuş:
Bildik üniversiteden torpilli YÖDAK Başkanı Hüseyin Gökçekuş, tarafsız olması gereken makamda ne yazık ki, bir üniversitenin temsilcisi gibi davranarak, tüm kesimlerin tepkisine neden oldu. Son olayda da o üniversitenin aleyhine alınan karar üzerine toplantıyı terk eden Gökçekuş’un ya görevden alınması veya kendisinin istifa etmesi en doğru karar olur…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar