BOŞ VER BE SERTAP - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

BOŞ VER BE SERTAP

Bedia Balses

Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. “Kaç yaşında?” derler, “Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?” Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki, “Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksılar, çatısında kumrular vardı.” Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama, “Yüz bin liralık bir ev gördüm,” deyin, bakın nasıl “Aman ne güzel ev!” diye haykıracaklardır.

 


İşte böyle der Küçük Prens….

(Küçük Prens (orijinal adıyla Le Petit Prince), Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılan, 1943’te yayımlanan, dünyanın en çok okunan kitaplarından biridir. Küçük Prens’te, bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasını görürüz.

Bir kaç zamandır büyüklerin dünyasında olan ben dönüp dönüp yeniden okuyorum bu kitabı ve yeniden anımsamaya çalışıyorum çocukların dünyasını. Onların gözüyle görmeye çalışıyorum, içimdeki çocuğun sesinin kısılmaması için uğraşıyorum.

Bu paragrafta yazılan ve basit gibi görünen şey kaç gündür kafamı meşgul ediyor. Birini değerlendirirken, değer biçerken, severken, takdir ederken kullandığımız teraziye bakıyorum. Toplumsal bilincin, toplumsal yargının fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. Kaç kilo, kaç yaşında, kaç diploması var, kaç lira kazanıyor, kaç kaç kaç… Sayısal ve ölçülebilen değerlerin hayatlarımızdaki yerini sorguluyorum. İçimi korkunç bir öfke kaplıyor.

Bu değer yüklemelerine en çok kadınlar maruz kalıyor. Kadınlık acımasız bir terazi ile karşı karşıya. Kadının yıllar karşısında yaşlanması, deforme olması, gençliğindeki gibi diri görünmemesi, kilo alması vs, vs… sanki doğal bir sürecin bir parçasını oluşturacak bir şey değilmiş ve bu suçmuş, çirkinlikmiş gibi de kadına empoze ediliyor. Bunun sonucunda kadınlar arasında bir çılgılık almış başını gidiyor. Kadınlar, bir başkasının gözünden nasıl göründüğüne kafayı taktığı anda gülüşünün, bakışının, yürüyüşünün, endamının özelliğini, güzelliğini ve tekliğini unutuyor. Birbirine benzer suratlar, ekran karşısında suni gülüşlü ünlüler! Mimiksiz yüzler ve yıllara meydan okuyabilmek için ödenen bedeller, aynalara darıltan, kendinden utandıran bin türlü hal, akıtılan paralar, bu uğurda gururu kırılan kadınlar…

Bu acımasız çarktan kimler etkilenmiyor ki. Örneğin son günlerde bir isyan gibi sözlerini okuduğum güzeller güzeli Sertap Erener. Sertap Erener bizim dar yaşamlarımızda hayalini bile kuramadığımız işler yapan, şarkılarıyla, duruşuyla, dişiyle tırnağıyla halkın belleğine şarkılarını kazımış bir değerli sanatçı. Sertap dendi mi onu basitçe makyajsız ve güya kötü görünen suratını gören, değer biçen kim varsa, ne kadar acınacak bir kişilikte olduğunu farketmemiş demek ki.

Neymiş, yorgun, uykusuz bir şekilde Avrupa’daki konserinden dönen Sertap’ı gazeteciler fotoğrafını çekerken “çekmeyin ben ünlü değilim” demiş.

Sonrasında efendim şöhretin bedeli varmış misali, erkek gazeteciler başlamışlar Sertap!la pardon kadınlarla ilgili yargılarını ortaya dökmeye.

Sertap bu, sadece bir kaş- göz mü sanıyorsunuz siz. O acımasızca eleştirilere yine makyajsız bir fotoğrafla ve uzunca bir yorumla karşılık verdi. Okuduğumda ilk hissettiğim şey öfke oldu. “boşver be Sertap” dedim içimden, dostça ve insan yanımla. “Değer mi bu kadar cümleyi bu insanlar için kurmaya”.

Ben şimdi ondan çok daha fazlasını yazarak bu konuda deniyorum oysa anlatmayı. Sertap’a bunu yapan zihniyet her yerde karşımızda. Sertap orada uykusuz ve yorgunsa eğer dişiyle, tırnağıyla verdiği bir mücadelenin yorgunluğudur bu. Ne genetiğimizi, ne de yaradılışımızı biz seçemiyoruz. Gözümüzü, kaşımızı da. Dünya yüzünde insani farklılıklar ve benzersizliğimizdir bizi özel ve güzel kılan. Herkes ayni olsaydı neye yarardı ki dünya.

Özetle şunları söylemiş Erener: “Yorgun, uykusuz ve hasta olduğum onca konserin ardından arabaya binerken benden izin almadan fotoğrafımın çekilmesine verdiğim tepki herkesin verebileceği bir tepkidir. İsmimin günlerdir bu fotoğrafla anılması yerine konserlerimizde plastik kullanmadığımız veya her konserimiz için fidanlar diktiğimizi bir kere yazmayan sizlere sonsuz teşekkürlerimi sunarım.”

Bununla ilgili bir gazeteci şunları yazmıştı : Sertab Erener’in makyajsız fotoğrafını görmek gerçekten talep edilen bir şey mi, önce bunu cevaplayalım. Bence hayır. Makyaj Youtuber’larından beynimiz nasıl yanmışsa, koskoca Sertab Erener bir ‘makyaj haberi’ne konu ediliyor.

Yani onca şarkı, beste, söz, konser, insanlık ve doğa için yaptıkları, duruşu, kişiliğiyle dev bir sanatçıyı makyajsız yakalayıp, incitmek, küçük düşürmeye çalışmak ve bunu ünlü olmanın bedelini ödeyeceksin yaklaşımıyla yapmak nasıl bir his. Bu kadın onca yıl yaptıklarıyla bunu mu hakediyor?  Sertap’ın dediği gibi bu da bir şiddet değilse nedir?

Ben bu güzel kadının can yakan açıklamalarını okuduktan sonra, kendime de zaman zaman söylediğim cümleyi söyledim. Boş ver be Sevtap. Sen şarkını söyle, besteni yap, konserine çık. O güzel varlığın, uykusuz ve makyajsız halin insan olmanın sadece bir doğal parçası olduğunu bilmeyen insanlar varsın seni bununla değerlendirmeye kalksınlar. Sen varsın anlatma gördüklerini o neşeli çocuğa. Sen yine de “incelikli davran”. Bunun şarkısını da yazmadın mı bizler için, avaz avaza söyletmedin mi sen bize :

Artık beni asla yaralayamaz hayat eger istemezsem
Yıllar beni kolay yakalayamaz ben durup beklemezsem
Siz yine de, incelikli davranın

Diye. Sen incelikli davran Sertap. Bak:  Bir minicik kiz çocugu bak duruyor orada hala…

Ve anlatamazsın bu gördüklerini o neşeli çocuğa…

 


Anımsayalım kabaca, kimdir Sertap Erener:

Türk şarkıcı, söz yazarı ve besteci. Koloratur soprano türündeki sesi sayesinde dikkat çekerek Sezen Aksu‘nun yanında vokalistlik yapmaya başladı ve Aksu’nun desteğiyle çıkardığı albümlerle 1990’ların başında adını duyurdu. Klasik müzik eğitimi aldı. Bazı çalışmalarında batı müziği ile doğu müziğini birleştirdi, etnik unsurların yanı sıra operalardan ve Türk sanat müziğinden de yararlandığı oldu. 2000’lerin başında Avrupa’ya açılarak burada çeşitli çalışmalar satışa sundu.

Sezen Aksu destekli Sakin Ol! (1992) albümüyle çıkış yapan Erener, 1990’lar boyunca yayımladığı Lâ’l (1994), Sertab Gibi (1997) ve Sertab Erener (1999) albümleriyle Türk pop müziğine etkin bir şekilde katkı sağladı. Bu albümlerden “Sakin Ol!“, “Aldırma Deli Gönlüm“, “Ateşle Barut“, “Sevdam Ağlıyor“, “Aslolan Aşktır“, “Yanarım“, “Zor Kadın” ve “Vur Yüreğim” gibi birçok hit çıktı. 2000’lerin başında Erener, “Kumsalda” ve “Kendime Yeni Bir Ben Lazım” şarkılarıyla dikkat çekmeye devam etti. 2003 Eurovision Şarkı Yarışması‘nda “Everyway That I Can” ile birinci olarak Türkiye‘ye yarışmadaki ilk birinciliğini kazandırdı ve Avrupa’da adından söz ettirdi. 2004’te No Boundaries ve 2005’te Aşk Ölmez albümlerini yayımladıktan sonra beş yıl boyunca yeni bir Türkçe stüdyo albümü çıkarmadı. 2010’lara “Bu Böyle“, “Açık Adres” ve “Koparılan Çiçekler” gibi hitleri barındıran Rengârenk albümüyle girdi ve bu albüm kendisinin müzik piyasasına dönüşü olarak kabul edildi. Rengârenk‘in ardından babasına ithafen 2012’de Ey Şuh-i Sertab albümünü yayımladı. Altın Kelebek Ödülleri’nde En İyi Kadın TSM Solisti ödülünü aldı. 2013’te Sade‘yi yayımladı. Bu albümden “İyileşiyorum”, “Öyle de Güzel” ve “Söz” gibi hitler çıktı. 2016’da Kırık Kalpler Albümü‘nü yayınlayan Erener, bu albümde 90’lara döndüğünü belirtti. Albüm çok beğenildi ve o yıla damgasını vurdu. Albümden “Kime Diyorum”, “Olsun” gibi hitler çıktı.

Erener, sesi sayesinde birçok kez övüldü ve Sezen Aksu’nun desteğiyle çıkış yapan şarkıcıların en ünlülerinden biri oldu. Eurovision’da birinci olması üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üstün Hizmet Madalyası‘na layık görüldü. Hürriyet tarafından 2014’te hazırlanan “Cumhuriyetin 91. Yılında 91 Sembol Kadın” listesine dahil edildi. Şarkıcılığın yanı sıra Müjdat Gezen Sanat Merkezi‘nde bir yıl öğretmenlik yaptı. Üç kez evlendi, ikinci eşi Levent Yüksel ile 1990-96 yılları arasında evli kaldı. Üçüncü eşi Emre Kula ile 2015’te evlendi. Bugüne kadar yedi Kral TV Video Müzik Ödülü ve iki Altın Kelebek Ödülü dahil olmak üzere çok sayıda ödül kazandı.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar