Hükümet ne kadar başarılı?.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Hükümet ne kadar başarılı?..

Dünkü yazımda, eylül ayı başında iktidarı devralan CTP-DP koalisyon hükümetinin sorunlara hazırlıksız yakalandığını yazmıştım. Bunu yazarken, iki aylık iktidarları süresinde karşılaştıkları akut sorunların neler olduğunu da düşündüm.
İki ay, bir hükümet için gerçekten de “alışma ve tanıma” dönemi olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu kısa dönemde önünüze söylemlerinizle ters birtakım sorunlar gelirse, bu, alışma ve tanıma döneminde işleri oldukça zora sokar… Nitekim de aynen böyle oldu. O zaman ya bocalayacak, şeffaflıktan uzaklaşacak, ya da dediğinizi ne pahasına olursa olsun yapacaksınız.
Şimdi aradan geçen iki aylık dönem içerisinde koalisyon hükümetinin önüne çıkan önemli sorunları ve bunlarla ilgili yapılanlara bakalım;
*Polis terfilerinde yaşanan kriz,
*UBP döneminde ihalesi yapılan TOMA olayı,
* TC ile imzalanan ekonomik protokolde yer alan özelleştirmeler,
*Ve son olarak da elektriğe yapılması düşünülen %20 civarındaki zam konusu…
Sorunlar bunlar. Ya bu sorunlarla ilgili hükümetin yaptıkları…
Başbakan Yorgancıoğlu, hükümeti devraldıkları ilk gün, kucağında bulduğu polis terfi sınavlarıyla ilgili rahatsızlığını ilgili yerlere bildirmiş ve ardından, terfilerde yaşanıldığı iddia edilen haksızlıklar için bir kendisi bir otorite ortaya koyamadığı gibi, ilgili makamlarla birlikte bir araştırma başlatamamıştı. Sadece sorumluluğu üstünden atıp, kişilerin bireysel olarak haklarını aramak üzere mahkemeye başvurmalarını istemişti. Yorgancıoğlu, bir de, polis terfilerinde yaşandığı iddia edilen haksızlıkların araştırılması için Meclis’te bir komite oluşturmuştu… Bugün gelinen noktada, bu konuda henüz neticelenmiş ne bir dava, ne de somut bir rapor ortaya çıkmıştır. Kısaca polis terfileriyle ilgili ortaya atılan iddiaların henüz bir sonuca ulaştığını söyleyemeyiz…
Bir diğer konu, ihalesi UBP hükümeti döneminde yapılan ve ülkeye getirilmek istenen TOMA olayı. Özellikle CTP’nin, seçim öncesinde de bu konudaki hassasiyetini biliyoruz. CTP, TOMA’nın ülke şartlarına uygun olmadığı ve gereksiz olduğu konusundaki duruşunu hükümette de sürdürdü ve oluşturduğu kamuoyu desteği ile de, TOMA’nın ülkeye girmesini engellemeyi başardı… Ama nasıl? Parasını bir tamam ödemeyi taahhüt etti, TOMA’yı ek bir masrafla yangın söndürme aracı haline getirebildi.
Hiç kuşkusuz hükümeti oluşturan iki partinin de seçim öncesi seçmene verdikleri masajların başında, iktidara gelmeleri halinde TC ile imzalanan ekonomik protokolde yapacakları düzenlemeler olmuştu. Her iki parti de protokole temelde karşı olmadıklarını, ancak başta özelleştirmeler olmak üzere birçok maddenin KKTC halkına uymadığının ve değiştirilmesi gerektiğinin, onların tabiriyle revize edileceğinin altını çiziyorlardı… Ancak hükümet oluşumu sırasında yaşananlar, TC’nin belli konulardaki ısrarı sonucu, seçim öncesi söylenenler ve verilen sözlerle gerçeklerin örtüşmediğini gördüler…
“Bizim iktidarımızda Kıb-Tek asla özelleştirilemez” sözlerinin hayata geçirilmesinde hayli zorlanacaklarını, özellikle son maaş krizinde yaşananlardan sonra rahatlıkla söyleyebiliriz. DP kanadının Ercan konusundaki, “geri alınacak” sözlerini ise hiç tartışmak istemiyorum. Hem CTP, hem de DP, bu dönemde hükümet etmenin hiç de kolay olmayacağını, yani kazın ayağının hiç de göründüğü gibi olmadığını daha işin başında gördüler…
İki aydır ekonomik protokolde yapacakları sözünü verdikleri revizelerden hangisini yaptılar, bırakın yapmayı, hangi maddelerde revizyona gidileceğinde bile henüz karar vermiş değiller. Protokolde yer alan özelleştirmeler konusu TC’nin olmazsa olmazları arasında dururken, hükümetin alternatiflerinin pek de fazla olmadığını söyleyebiliriz… Kaç kez Bakanlar Kurulu toplandı. Elle tutulur ne bir açıklama, ne bir karar. TC ile ilişkiler yok denecek noktada. Görünen tablo ne yazık ki, “kendimiz çalıyor, kendimiz oynuyoruz…”
Siz bakmayın “Eğilmektense maaşlarımızdan fedakarlık ederiz” diyen bazı sendika ve örgütlere. Bunlar popülist söylemlerden öteye gitmez. Kimseye onurumuzu, gururumuzu ayaklar altına alın demiyorum. Yalnız olaylara biraz daha gerçekçi yaklaşmak gerek. Yıllardır har vurup, harman savurduk. Yardım adı altında ve ülkeye yapılması gereken yatırımlar için gelen milyonları, seçim kazanmak uğruna eşe dosta dağıtıp harcamadık… Şehir içi yollarımız tarlaya döndü, alt yapımız içler acısı. Şöyle bir etrafınıza bakınız, gördüğünüz manzara içinize siniyor mu? Hayal ettiğimiz, yaşamak istediğimiz böyle bir ülke miydi..?
“İktidara geldiğimizde refah seviyesini yükseltecek, insanların daha mutlu olmasını sağlayacak icraatlara imza atacağız. UBP hükümetinin 4 yıldır topluma çektirdikleri artık son bulacak” diyen, ancak daha iki ayda akaryakıt ve tüp gaza zam yapan, Kıb-Tek’i kurtarmak(!) adına elektriğe yapılmak istenen astronomik zammın kaçınılmaz olduğunu söyleyen, sorunların çözümünü zam yapmakta bulan bu hükümet değil mi..?
Biz bunları yazdığımızda, yandaşlardan saldırı dolu mesajlar alıyoruz. Yazdıklarımızda art niyet arıyorlar. Oysa biz toplum olarak yok oluşa gittiğimizi gördüğümüzden, bu hükümetin başarısını, her zamankinden çok isteyenlerdeniz. Uyarmak istiyoruz. Yaptıklarını, yapmadıklarını, hatalarını önlerine koyuyor, görmelerini istiyoruz o kadar.
Sonuç olarak biz ya da körü körüne yandaşlık edenler ne dersek diyelim, bu hükümetin önünde çok fazla alternatifi olduğunu söyleyemeyiz. Geçen gün yazdığım gibi, “ya bu deveyi güdecekler, ya da bu diyardan gidecekler…”

YERİN KULAĞI VAR


CEZASI NE OLACAK:
Geçtiğimiz gün avda köpeğini vuran bir adamın fotoğrafı vardı. Bunu yapana avcı denmez ama avda çekilmişti. Öğrendiğimize göre bu iş sıklıkla yapılıyormuş. Eğer bir köpek silah sesinden korkarsa, ya ovada bırakılıyor ya da vahşi bir şekilde vuruluyor. Şimdi merak ediyorum, fotoğrafı yayınlanan bu arkadaşa ceza verilecek mi? Verilecekse cezası ne olacak. Hayvan dostları, dünyada silah ruhsatı almak isteyenden, psikiyatri raporu istendiğini söylüyorlar. Düşünsenize bu ülkede 20 bin ruhsatlı tüfek var. Kimlerin elindedir, neler olabilir hiç hesaba katan var mı..?

BU NASIL ADALET:
Taşınmaz Mal Komisyonu, ekim ayında da bir buçuk milyon sterlinlik mal için daha ödeme yapmış. Rum basını Komisyon’un kurulduğu günden bugüne 138 Milyon 593 bin 591 Sterlin tazminat ödediğini açıklamıştı. Ortada bu malların şaibeli bir şekilde el değiştirdiği iddiaları var. Peki kimse bize bu malları şu anda elinde tutanların kimler olduğunu hala açıklamayacak mı? Farkında mısınız, elinde tuttuğu Rum malı, bedeli devlet tarafından ödenerek Türk koçanı haline gelen bir sürü insan var şimdi ortada. Diğerleri öyle değil. Bu adalet mi..?

DOĞUM İZNİNDEN ÖNEMLİSİ; ÖDENEĞİ:
Meclis’ten doğum izinleriyle ilgili bir düzenleme geçti. Ancak büyük bir adaletsizlik ortada duruyor. Anne adayı memursa, izin tam ödenekli, sigortalıysa, “geçici iş görmezlik ödeneği” adı altında komik bir maaş ödeniyor. Çoğu işyeri, normalde ödemesi gereken yarım ücreti de ödemiyor. Bence bu adaletsizlik, süreden daha önemli. Sosyal Sigortalı çalışanların zaten düşük olan ücretleri, bu durumda daha da kırpılıyor. Denetim mi, yasa değişikliği mi, her neyse gereği yapılmalı, bu adaletsizliğe dur denmeli…

ABAD KARARINDAN ÖNCE:
Dün bu sütundan “Allah’ından bulsun” başlıklı bir mesaj yazmış, “KKTC bandıralı gemilerin AB üye ülkelerine yük taşınmasının yasaklanması ve 1994’te alınan ABAD kararının ihracata büyük darbe vurduğunu biliyoruz. Ambargo öncesi 80 milyon dolara kadar çıkan ihracat, şimdilerde 8.5 milyona düştü…” demiştik. Mağusa’dan arayan, denizcilik konusunda tanınmış bir okur, “ Ne 94 öncesi, ne de şimdi tek bir KKTC bayraklı gemi 3. ülkelere zaten gidemezdi. Geçmişte ürünlerimiz, Danimarka ve Alman bandıralı gemilerle taşınıyordu. KKTC bandıralı gemiler ise, tonajları itibarıyla birkaç kez, o da sadece Suriye ve Lübnan’a mal götürmüştü. Bazı gerçekleri bilmeden sırf eleştirmek için halkı kandırmak ayıp oluyor” değerlendirmesinde bulundu…

TAM İBRETLİK:
Apostolos Andreas’ın Kutsal Başı denilen taç, Güney Kıbrıs’a getirilerek sergilenmeye başlandı. Amaç, manastırın tamiratı için Rum kilisesinin vereceği katkıyı halktan toplamak. Kilise Güney’in en zengin kurumu. İstese restorasyonu kendi kaynaklarından yapacak güçte. Ama öyle yapmıyor. Olayı, halka mal ediyor. Onların kiliseye bağlılığını ve katkısını arttırmak için vesile yapıyor. Şu anda tüm kiliselerde yardım toplanırken, ana caddelerde de kiliseye bağış olmak üzere, araç parfümü satılıyor. Halkın ilgisini görünce, değerlere bağlılığın ne demek olduğunu hatırlıyor insan ve gıpta ediyor…

TRAFİK SADECE KAZA MIDIR?:
Ali Bizden dün sosyal medyada “Memur trafiği denen bir şey var memlekette” diyordu. Yollarımızda son sayıma göre 160 bin 293 kayıtlı araç var ve buna göre dünyada 26. sırada yer alıyoruz. Aynı zamanda memur devleti olduğumuza göre, durum normal. Ya okul çıkış saatleri. Sadece bir örnek; Bellabais’te bir okul. Okulun servisleri var. Ancak bizde alışkanlık, servis parası ödeyen bile, çocuğunu gidip okuldan kendi alıyor. Her gün aynı saatlerde neredeyse 1 kilometrelik bir kuyruk, Girne’nin çıkışına kadar uzanıyor. Ne kadar acil işiniz olursa olsun, beklemek zorundasınız. Biz nedense trafiği, sadece kaza olarak görürüz. Gerçi ona da bir çare bulamayız ya. Trafiğin akışını sağlamak, yan yolları kullandırmak, geçişler açtırmak gibi düzenleme yapmak da aklımıza gelmez. Öyle olunca da, küçücük memlekette yollarda boşa vakit geçiririz…

ZİRVEDEKİLER
Lisani Atasayan: Henüz 44 yaşında bir Kıbrıslı Türk, Coca Cola gibi bir dünya devinin, Türkiye Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Kıbrıs Türk siyasetinin önemli isimlerinden rahmetli Taşkent Atasayan’ın oğlu olan Lisani Atasayan, hepimizi gururlandırdı. Başarılar diliyoruz…

DİPTEKİLER
Acil Servis: Önce Vehbi Mahmudoğlu, şimdi de Bilbay Eminoğlu. Her ikisi de kalp hastasıydılar. Raporları vardı, biliniyordu. Devlet Hastanesi aciline gittiklerinde, birer iğne yapılarak evlerine gönderildiler ve hayatlarını kaybettiler. Onlar toplumun tanınmış isimleriydi, ama ya bilmediklerimiz? Devlet Hastanesi acilinde bir şeyler oluyor. Onca değerli doktorlarımız, uzmanlarımız varken, acilde bu umursamazlık hayatlara mal oluyor. Sağlık Bakanı bu iki vakadan hareketle duruma el koymalı…

FIFA, UEFA, KOP ve KTFF “değerlendirme metnine” imza attı. Metin, KOP ve KTFF Genel Kurullarında oylanacak. KTFF kanadı, metinde tatmin edici bir çok noktaya rağmen, belirsizlikler nedeniyle huzursuz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar