(Önce “Not” deyim. Gazeteye yazımı Sn. Cumhurbaşkanı Akıncı ile Sn. Başbakan Tatar arasındaki görüşmeden önce postaladım, gazeteciliğe aykırı olsa da sırf her hangi bir gelişme nedeniyle değiştirmek durumunda kalmamak için…)
Bir önceki yazımda Tatar Koalisyon Hükümeti için “iyi bile dayandılar” dediydim Hükümeti dağıtmadan bu kadar süre götürme başarısı göstermeleri mucize olmalıydı.
Nitekim düşüncemi kadük duruma düşürmediler! Teamüller gereği ve büyük olasılıkla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bu hükümet gider.. Gider de o zaman Cumhurbaşkanlığı seçimleri ne olur? Çünkü öte yanda da Sn. Akıncının bir maruzatı var: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerini erkene alalım” diyor.
Yalnız anlamadığım şudur: Neden Özersay Hükümetin devamı için Turizm ve Çevre Bakanı Ünal Üstel’in istifa etmesini istiyor? Ve tabi “Neşet Kaçkar” olayının tek sorumlusu neden Üstel olsun? Eğer ortada “istifayı gerektirecek bir suç varsa o “suç” en az Üstel kadar Başbakan Tatar’ın Özersay’ın da değil mi? Neden hepsinin adına ceremesini “Üstel” ödesin? Nitekim ne dedi Üstel: “Suçum olmadığı halde günah keçisi yapıldım.”
ÖTE yandan. Acaba Özersay Üstel’in istifasını isterken neyi ispat etmeye çalışıyor?
Çünkü istifa etmesini istediği Ünal Üstel bir yandan da Lapta’da 400 yatlık Marina inşaatı projesi için özel uçakla gelen bir dünya şirketinin Başkan ve görevlilerini ilgili Bakan olarak karşılayan, ağırlayan, Marina inşaatının yerini gösteren bir yetkili ve sorumlu Bakan..
Ki bu devasa yatırım konusunda takdir ve övgü beklerken tekdir ve takazaya uğradı. Hem de olayı bilen, onay veren ilgilenen Başbakan ve Yardımcısı Özersay’a karşın!
TEK neden “bu şirketin başkan ve görevlilerine karantina uygulanmaması..” Ki ben de eleştirirken “bir hükümet eğer aldığı karara uymazsa vatandaşın uymasını nasıl isteyecek” dedimdi!
Eleştirilen buydu. Eleştirilenler ise Başbakan Tatar’dı, Özersay’dı.. Sonra Ünal Üstel’di belki İçişleri Bakanıydı..
Sonra bu tehdit neyin nesi oluyor? Eğer şu saate kadar Ünal Üstel istifa etmezse ben de Hükümetten çekilirim” lafı çocukça olmadı mı?
YAHU: Evet, dedik ki “iyi bile dayandılar” ama Hükümet kurmak, hükümet etmek çocuk oyunu yada oyuncağıdır mıdır?
Yani Özersay “fazilet” gösterisine mi çıktı?
Fakat bu ne Özgürgün olayına benziyor ne de Çaluda.. Çünkü bu kez bizatihi kendisi de Başbakan da eğer varsa ziyaretle ilgili bir suç ki vardır, tüm Koalisyon hükümeti birinci derecede suçludur..
HAA! Olmaya ki “olay” Cumhurbaşkanlığı seçimlerine an kala, seçmenleri “fazilet ve doğruculuk” gibilerinden film gösterileriyle yemleme operasyonu olsun!
***
KISACA TAKILDIĞIM:
(OLMAYAN GIDA DENETİMLERİ!)
Bir kez daha değil bin kez daha “bu ülkede gıda, fiyat ve kalite denetimi yoktur” demeye devam edeceğim Ve iddia edeceğim:
Dünyanın en ünlü peynir markalarının mertek kadar harflerle sırıttığı ambalajlarının içinde satışa çıkartılan “peynirler” neden bir gün öyle bir başka gün şöyle tat ve kalitededirler?
Neden bazıları çamur gibi bazıları baltayla bile kırılamayacak gibidirler?
Neden ünlü markanın peyniri bazen yenemeyecek kadar tuzlu bazen daha az tuzlu olabilmektedir? Denecek ki “senin ağzının tadı bozuk ağam, sonra sen ne anlarsın peynirden!”
PEKİ eğer dış ülkelerden ithal edilen bu peynirler Koronavirüs yasakları nedeniyle uzun süredir depolarda bekletiliyorlarsa…
Ve zaten ithal edilirlerken daha ucuza satıldıkları için “kullanma tarihleri bitmeye yüz tutmuşlar satın alınıyorlarsa…
Dolayısıyla burada yeniden ambalajlanıp satışa sunulurlarken, aslında günü geçmiş yada geçmeye yüz tutmuş bayat peynirler haline geliyorlarsa demiş olsam…
Ve zaten KKTC de tümden denetim yoktur ki gıdalar da denetlensinler diye eklesem… Ve hatırıma gelse bu memlekette insanlara üzerindeki toprağı yumrusundan daha ağır patates satarlar…
Yalan söylemiş iftira etmiş mi olurum.. Ki pahadan hiç söz etmedim, yediğimiz kazıklar ekvatörü döner gelir yine bizi bulur!