Herkes mutabık ama,hareket yok... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Herkes mutabık ama,hareket yok…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Dün HP vatandaşlıklar konusunda dava dosyaladı. CTP de aynısını yapmayı düşündüğünü açıkladı. Ancak bir buçuk yılda 10 bin vatandaşlık için neden hiç bir şey yapılmadı, kimse bundan bahsetmiyor.  Dün bunları yazmıştık. Baktık böyle düşünen  yalnız biz değilmişiz.

Hüseyin Ekmekçi, şöyle diyor; “50 vekilin 23’ü muhalefet… Yüzlerce örgüt… Herkes seyrediyor. Hükümet, istediğini istediği gibi yapıyor… Sanki de ülke değil, ‘şirket’ idare ediliyor… Ama öyle bir şirket ki… Bunca talana rağmen zarar etmiyor… Cevizcinin çuvalı… Alıyorlar, atıyorlar, dağıtıyorlar…”.


Kıbrıs gazetesinde Ali Baturay “Şikayet ettiğimiz düzenin bazı avantajlarını kullanıyorsak ve onları kullanırken ‘bozuk düzeni’ aklımıza getirmiyorsak hiçbir yere gidemez, olduğumuz yerde sayar, hatta daha kötü duruma düşeriz. Ayrımcılığa ve partizanlığa maruz kaldığını söyleyerek, büyük öfke duyan kişi, kendi partisi iktidara geldiğinde benzer bir ayrıcalığı talep ediyorsa, eski şikayetleri beş para etmez…” diyerek toplumsal muhalefetin hedefe ulaşmak için gereğini yapmadığını söylüyordu… Bir anlamda sadece dönemsel muhalefet yapıldığını, bugün şikayet edilenin yarın talep edilebildiğini vurguluyordu. Hep öyle değil midir zaten…
Örgütlenemeyen vatandaş da sosyal medyada aynısını söylüyor. Bunların arasında “Anonimous” isimli grubun gönderisi kısa ve net; “gonnora mı yerik”…

Evet, gonnora yerik. Onlar da bunu bildiklerinden pervasızlıklarını arttırdıkça arttırıyorlar.

Bu iş böyle gitmeyecek. Bir konsensusa varıp, kitlesel mücadelenin younu açmak gerekiyor.

Bunu eğer muhalif partiler şimdi, hemen yapamazsa, sonumuz, hem de gerçek anlamda sonumuz geldi demektir…

Başka türlü durmayacaklar… Baksanıza tınmıyorlar bile…


HAYDİ ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI, YARGIYA…

Bu senenin Ocak ayıydı. Anıtlar Yüksek Kurulu’nun toplanıp, Karpaz’ın iskana açılmasını sağlayacak şekilde yeni değerlendirmeler yapacağı duyurulmuştu.

O gün, “Karpaz yarın infaz ediliyor” demiştik…

Sonra aynısını Salamis bölgesi için de yaptılar…

Ellerinde peşkeş için değerli arazi kalmayınca, sit alanlarına, koruma alanlarına saldırdılar.

Sonrasında bir kaç örgüt eylem yaptı, bir kaç çevreci açıklama yaptı, ama hükümet kararlıydı ve ileri götürdü…

Bölge belediyeleri açıklamalar yaptılar, bölgeyi koruyan emirnamelerin tümden kaldırılmasını talep ettiler ki, her yer inşaata açılsın, rant büyüsün. Bunu da açıkça söylediler zaten.

Anlaşıldı ki, bu da kampanyanın bir parçasıydı.

Şimdi bir takım uygulamalar başlamış durumda.

İlk hedef, kaplumbağaların yumurtlama alanı, turizmde en çok satılan doğal güzellik, yine koruma altındaki altın kumsal. Çevreci dernekler projenin görüntüsünü de yayınladılar. Plaj, yürüyüş yolları, tuvaletler, araç parkları, büfeler…

Turizm bakanı, derecelendirmeye dayandıklarını söylüyor, demek ki, çoktan değiştirilmiş…

Nasıl olmasa her türlü yasağı bir bakanlar kurulu kararıyla ortadan kaldırabiliyorlar. Kaldıramazlarsa, yasalara aykırı tüzük çıkartıyorlar.

Bölgenin yönetimi ve denetimi de Yüksek İdare Mahkemesi kararı ile Çevre Koruma Dairesi’ne verilmiş durumda.

O halde, şu anda yapılması gereken, Çevre Koruma Dairesi’ne dava açmak. Mesela, konu bir kaç ay önce gündeme geldiğinde “yargıya gideriz” diyen Çevre Mühendisleri Odası’nın, bu sözünü yerine getirmeli. Altın kumsala tek bir çivi çakılmasına müsaade edilemez…

Eğer bu girişim durdurulmazsa, arkasından dev inşaatların geleceği kesindir…

YERİN KULAĞI VAR

ŞIK OLMAMIŞ:

Vatandaşlık konusunu magazine indirmedim. Çünkü biliyorum ki, böyle yapılınca, esas yanlış gözden kaçıyor. Bu da yapanın işine geliyor. Bu şekilde kitlesel bir nüfus değiştirme, demografik yapıyı bozma uluslararası kurallara göre bile suçken, bir kişinin peşine düştüğünüzde, iş sulanıyor. Yine de şunu yazmadan geçemeyeceğim, daha bir ay önce KKTC vatandaşlığına alındığında “bekar” olarak bildirim yapan birinin, evli olduğunu yaymak hiç şık olmamış… Hele de bunu söyleyen Başbakansa…

 

SUÇLU BULUNDU:

Okulların yeni öğretim yılına, öğretmen eksiklikleri ve geciken tadilatlarla  girmesi nedeniyle hedef tahtası olan Bakan Berova kendisine yönelik suçlamaların yersiz ve mestnetsiz olduğunu söyleyerek suçu, “ihale yasası” ve “karmaşık nakil sistemine” attı. İyi de be kardeşim senin Bakan olarak, eğitimi planlayan kişi olarak hiç mi suçun yok. Ben bu işi beceremedim, istifa ediyorum” demen için daha ne gerekiyor?

 

BU İŞ BİZİ AŞAR, UNUTUN GİTSİN:

Tarım Bakanı Nazım Çavuşoğlu, nihayet tarih verdi, su, tarlalara 3 yılda ulaşacakmış. Ama ifadelerinden anlıyorsunuz ki, söylediğine kendi de inanmıyor. Ortada bir finansman yok, daha Ankara’nın kapısını çalacakmış. Hani bu projeyi biz yapacaktık? Anlaşmada bu iş bize kalmamış mıydı? Sonra dağın altından tüneller, tarlalara borular falan, bu iş bizim yönetim tarzımıza ağır gelir… Şimdi bu açıklamayla “gıda deposu” vaadinin de ham hayal olduğu ortaya çıkmıyor mu..?

 

NEYİ PAY EDEMİYORLAR:

Tıp-İş ile SÇHB’nin son zamanlardaki karşılıklı suçlamalarını anlamak mümkün değil. Sorunlarını akıl yolu ve diyalogla çözemek yerine, çatışma kültürünü seçmeleri inanılır gibi değil. Neyi pay edemiyorlar, dertleri ne hakikaten kimse anlamıyor. Birbirlerine karşı bu kadar kin ve nefret beslemelerinin altında, rant kaygısı olması, görevleri insan hayatını kurtarmak olan doktorlarımıza hiç mi hiç yakışmıyor…

 

NİYETİ ÜZÜM YEMEK DEĞİL:

Rum lider Anastasiadis dün ne ise, bugün de aynı kafada. İp gibi ne uzadı, ne kısaldı. Tek derdi asker ve garantiler. Anastasidis 72’nci BM Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada “garantörlük sona ersin, asker çekilsin” demiş. Şimdi çıkıp, “tamam be gumbaro, sıfır asker, sıfır garanti talebini kabul ettik” desek –ki Crans Montana’da buna çok yaklaşıldı-, Kıbrıs Türkünün kendileriyle eşit haklara sahip olduklarını kabul edip, anlaşmayı imzalar mı? Bence bunlarla da yetinmeyip, başka taleplerde bulunacak. Çünkü onun niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek…

 

VİCDANLAR BU KADAR MI KÖRELDİ:

Toplum vatandaşlıklarla, pahalılıkla, kısacası kendi dertleriyle uğraşırken, bazı açıkgözler de bunu fırsat bilerek ölmek üzere olan hasta ineği vatandaşa satıp, bu işten kar sağlamayı marifet saydı. Ülkede öyle bir otorite boşluğu var ki, meydan, kendini açıkgöz zanneden bu tiplere kalmış. Ne zaman vicdanlarımız bu kadar köreldi bilmiyorum… Bu arada kasaba da üreticiye de ceza kesilmiş, hem de 6 ay kapatma cezasıyla birlikte. Bu da güzel haber…


ZİRVEDEKİLER

Sibel Siber: “ Turizm adasıyım denince turizm adası olunmuyor. Bunun gereğini yapıyor muyuz? Ne kadar haklı olursanız olun, anlatamadığınız sürece haksızsınız, turizmi pazarlayamadığımız sürece de tam anlamıyla turizm adası olunamayacak… Turizm yatırımları çevreyle barışık olmalı”…

 

DİPTEKİLER

Fikri Ataoğlu: Tarım Bakanı sulama suyunun tarlalara 3 yılda ulaştırılabileceğini söyler, önündeki zorlukları sıralarken, Turizm Bakanı Ataoğlu aynı gün devlet protokolunun, basının, işadamlarının önünde çıkmış, “Sulama sistemi önümüzdeki günlerde başlayacak… Üretilecek ürünlerin otellerde tüketilmesi için ilgili mercilerle görüşmeler gerçekleştirdik” deyivermiş. Yerseniz… Hangisi doğru söylüyor sizce? Güleyim mi, ağlayım mı bilemedim. Kıbrıs Türk siyaseti yerlerde sürünüyor…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar