Bir İngiliz araştırmacı ve yazar 1700’lü yıllarda Kıbrıs’a geldiğinde her tarafı gezip tozar.
Elinde bir pusula vardır.
Gezdiği yerlerde pusulasını kullanır, notlar alır…
…
Yolu Girne’ye düştüğünde Girne Kalesinin ve çevresinin resimlerini çizmeye başlar.
Tepelere çıkar, oraya bura gider,
Her durduğu yerde pusulasına bakar ve notlar almaya devam eder…
…
Ada Osmanlıların yönetimindedir ve herkes uçan kuştan kuşkulanmaktadır.
Yöneticiler de ahali de çok hassas.
Aradan iki yüz yıl kadar geçmesine rağmen,
Venedikliler başta olmak üzere,
Yabancıların ansızın adaya saldıracakları şüphesi vardır herkeste.
Zaten Venedikliler adayı kaybedince,
Gözleri arkada kalmıştı.
Kim bilir bir zaman gelecek ada yine kendilerinin olacaktı,
Ama o zaman bir türlü gelmeyecekti…
…
Toplumların belirli konularda hassasiyetleri vardır.
Hassas oldukları konular atlatılana kadar,
O hassasiyetlerini sürdürürler.
Gayet normaldir…
…
Sözünü ettiğimiz araştırmacı yazar Alexander Drummond adında bir İngiliz yetkilidir.
Kendileri İstanbul’daki İngiliz Konsolosluğunda görev yapmakta iken adayı iki kez ziyaret etmiştir…
…
Devam edelim:
Girne’de ortalık yerde ikide birde pusulasını çıkarıp,
Çeşitli incelemelerde bulunan İngiliz’in hareketleri Girnelilerin dikkatinden kaçmaz.
Bu adam oraya buraya giderek ne yapıyordu,
Acaba, memleketin “zayıf yerleri” ni mi tespit ediyordu,
Bu tespitleri Kıbrıs’ın yeniden işgali için mi kullanılacaktı.
Girne’de işinde gücünde, mandırasında olan ahali pusulayı ne bilsin.
Kadı da bilmezdi…
…
Neticede Girne ahalisi bu işten kuşkulanır ve meseleyi Girne Kadısına bildirir.
Kadı anlatılanlardan fena halde huzursuz olur,
Ahalinin hassasiyetine kulak verir,
Meseleyi derhal Lefkoşa’daki Yöneticiye aktarır.
Yönetici de işi ciddiye alır.
Kadının ve ahalinin hassasiyetine önem verir.
Elinde garip aletlerle orayı burayı eşeleyen kişi ne ola ki?
Derhal meseleye el konur…
…
Söz konusu yazar kimdir nedir anlaşılınca,
Araya Kıbrıs’taki İngiliz Konsolosluğu görevlileri girer…
…
Neticede mesele anlaşılır,
Bütün olup biten memleketi ziyaretten ibarettir.
Ve gezgin işlerini tamamlayarak,
Bu anıyı da notları arasına kaydederek adadan ayrılır…
…
Pusulanın ne olduğu bir yana,
Bir tepenin üzerinde saatlerce çizim yapan birinin niyetinin ne olduğunu ahali nereden bilebilirdi ki.
Onların bu gibi durumlardaki hassasiyetleri ülkelerinin başına bir kaza gelmemesiydi…
…
Günümüzde de buna benzer hassasiyetler geçerlidir.
İnsanlar ülkelerinin başına bir kaza gelmesini istemiyorlar,
Ekonomik protokollerle kaynaklarının tüketilmesini,
Daha fazla nüfus pompalanması ile kültürel alışkanlıklarının dinamitlenmesini,
Hukuk sistemlerinin darmadağın edilmesini,
Sosyal yaşamlarının başkalaştırılmasını istemiyorlar.
Bu yüzden hükümet oluşumlarında bu hassasiyetlerini gözetmeye çalışıyorlar.
Dikkate alınmayınca da hayal kırıklığına uğruyorlar…
…
Kadı bile dikkate almıştı…
