“HASMANE VE ÖNYARGI” DEĞİL SADECE UTANÇ DUYUYORUM - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe YazarlarıManşet

“HASMANE VE ÖNYARGI” DEĞİL SADECE UTANÇ DUYUYORUM

basaran duzgun banner

Senih Çavuışoğlu’nun tutuklanmak amacıyla savcılık marifetiyle polisin mahkemeye başvurması ve hakim tarafından reddedilmeleriyle ilgili yazım üzerine Başsavcılık bir açıklama yaptı.

Başsavcılık diyor ki “Başbakan polise şikâyette bulundu ama bize bulunmadı, mahkemeye giden polistir.”


Yani “konuyla ilgili bizim alakamız yok” demek istiyor.

Demek istiyor da koskoca Başsavcılık bunu yaparken haddini aşıyor.

Başsavcılık açıklamasında kullanılan “Sayın Başaran Düzgünün yazısı…KKTC Başsavcılığına karşı önyargı veya hasımane bir tutum içermektedir” ifadeleriyle haddini aştığı için bir cevabı da hakkediyor.

Bir kere ben  Başsavcılığa karşı önyargılı ve hasmane bir tutum içinde değilim. (Açıklamayı yazana küçük bir not: Hasım kelimesi ek aldığında ı harfi düşer ve hasmane olarak yazılır.)

Meslek hayatı boyunca hukukun üstünlüğünü savunan ve adaletin bu ülkenin temel taşlarından biri olduğunu her fırsatta dile getiren bendenizin  “hasmane ve önyargılı” olması mümkün değildir.

Fakat, utanç içinde olmam mümkündür.

Yani Başsavcılığın bugüne kadar yaptıklarından veya yapmadıklarından dolayı onlar adına utanmam söz konusu olabilir.

Niye mi?

Kısaca anlatmaya çalışayım;

Bugün, yani 24  Nisan itibarıyla on altıncı yılını geride bıraktığımız Annan planı referandumu öncesi, bu köşenin yazarı da dahil birçok gazeteciye dava açılmış ve askeri mahkemede yargılanmamız istenmişti.

Dönemin Başsavcısı bu davaların ileri götürülmesi için elinden geleni ardına koymamıştı.

Gazetecilerin askeri mahkemede yargılanması gibi bir hukuk garabeti karşısında herkes ayağa kalkmış ama savcılık müesses düzenin bekçisi olduğu için “yasaların” uygulanmasını istemişti.

Şükür ki Mehmet Ali Talat Başbakanlığındaki hükümet yasaları değiştirecek ve artık gazetecilerin askeri mahkemede yargılanmasının yolu kapatılacaktı.

İkinci utanç olayı, dönemin Türkiye Cumhurbaşkanıyla ilgili olarak yazdığım bir yazı nedeniyle Başsavcılık tarafından dava edilmemdi.

Aylarca mahkemeye gittim.

Hakim, “bu yazıda suç unsuru görmüyorum, hazırlanın duruşma yapalım” diye savcılığı defalarca uyarmasına rağmen savcılık her defasında hazır değildi ve duruşmalar adeta bir cezaya dönüştürülmüştü.

Dönemin Başsavcısıyla yüz yüze görüşecek ve “bu yaptığınız mahkeme kararı olmadan ceza vermektir” diyecektim.

Aldığım cevap ise kan dondurucuydu;

“Ne yapalım Büyükelçi haftada bir arar ve bu davayı sorar…”

 

***

 

Konuları böyle uzatıp gidebilirim.

Savcılığın başka utanç noktalarını da burada uzun uzun sıralayabilirim.

Gerek yoktur.

Sadece, bugünlerde emekliye çıkma hazırlığı yapan Başsavcının son yaptığını hatırlatmak istiyorum.

Biz, savcılığın da dahil olduğu adalet sistemine  güvenin sarsılmaması için olağanüstü çaba sarf ederken Sayın Başsavcı mahkemelerle ilgili yapılacak anayasa değişikliği paketinin içine görev süresinin uzatılması maddesini de eklemeye çalıştı.

Emekliliğine sadece aylar kala yaptığı bu girişim elbette doğru değildi ve  adalete olan güveni zedeleyecekti.

Ben de bu durumu defalarca eleştirdim.

Eğer bu eleştirileri “hasmane ve önyargılı” sayıyorsanız, benim daha diyebileceğim bir şey yoktur.

Sadece utanç duyarım ve biran önce adaletin hizmetinde olmanızı dilerim.

Başka da diyeceğim yoktur…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar