Güney’e daha dikkatli bakın! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Güney’e daha dikkatli bakın!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

1974’de Güney’e taşınmak zorunda kalan Rum toplumunu ne kadar tanıyorsunuz yahut ne kadar güveniyorsunuz yada bir araya geldiğinizde ne kadar dostça vakit geçirip birlikte yiyip içip eğleniyorsunuz hatta ailece sık sık birbirinizi ziyaret ediyorsunuz… Tabi ki bilemiyorum.

Bildiğim özellikle son zamanlarda Güney’de İngilizce tedrisat yapan okullara Kuzey’den otobüslerle küçüklü büyüklü öğrencilerin taşındığıdır… Yahut alışveriş için Güney’e geçen yurttaşlardır… “Barış” adına ikili ilişkiler çerçevesine sıkıştırılmış etkinliklerde Türk Rum gençlerinin bir araya gelmeleridir…FAKAT, tüm bunların “çözüme ne kadar katkıda bulunduğuyla barışı ne kadar beslediğini bilemiyorum. Çünkü bu tip  iki toplumlu etkinliklerin siyasi soruna olumlu yansımalarını göremiyor, elleyemiyorum. Evet bir yanda “ikili ilişkiler” vardır hatta “ortak etkinlikler” yapılmaktadır ama biliyorum ki bunlar geleceklerin barışçı çözümüne hazırlıktır.. Ki her an onca gayret ve etkinlik tek bir “düşmanlık” gösterisi ile bir anda iki toplumu karşı karşıya getirecek “çatışma” ortamları da yaratabilir! İşte ispatı:


GÜNEY’de bizimkilerin Faşist dediği ancak Rum toplumun hiç de bizim görüşümüzde olmadığı hatta “radikal milliyetçiler ve Enosisçi” oldukları için destek gören “ELAM” adlı bir belalı örgüt vardır, açıktan Türk düşmanlığı yayıp fırsat buldukça Türk avına çıkmaktadır!

İŞTE bu Elam’ın başkanı Hristos Hristu adlı bir  Rum Türk halkına çağrıda bulunarak “üniter Kıbrıs Cumhuriyetine katılmaya” davet ederken şunları söyledi:

“Kıbrıs’ı Yunan ulusunun kopmaz parçası görüyoruz. EOKA mücadelesi de Kıbrıs’ın Helenizmin geriye kalanıyla birleşmesi için verilmişti. Bir devlet kurma noktasına geldiysek bu Eoka mücadelesinin sonucudur. Bu devlet şu anda Kıbrıs Helenizminin Doğu Akdenizdeki var oluşunun tek kalkanıdır. Bu dönemde bir siyasi çıkışla Defakto birleşmeyi  “yani Enosisi gerçekleştirmek istiyoruz…”

Hristu Enosisi gerçekleşmesini ise Rumun doğal gazının Münhasır ekonomik bölgesinden Yunanistan’a ulaşırken bölgedeki iş ve güç birliğinden doğacağını söylüyor…

GÜNEY’deki bu “siyasi tasavvurlara” “hadi canım Elam da kim” diyerek burun kıvırabilir misiniz? Kaldı ki Rum Yönetimi değil midir okullardaki müfredata Eoka’yı da Enosisi de sokan?

DİKKATİNİZİ çekmek istiyorum: Üniter yani “birleşik” bir Kıbrıs’ta federal sistem ararken lütfen Güney’de neler olduğunu, hakkımızda neler düşündüklerini de dikkate alın. Ve TC’nin garantörlüğünde “iki ayrı devlete dayalı çözümün” ne kadar önemli olduğunu, bunun dışındaki her çözümün Rum’un adayı tümden yutması demek olacağını bir daha düşünün…

 


LAF OLA SEÇİMLER FURYASI!

Ferdi Sabit Soyer “gazetesindeki köşesinden  soruyor: “Napan be yeğen?” Tabi seçim sathı mailine girildiği bu dönemde kimse çıkıp da “iç güveyisinden halliceyiz” demeyecektir! Zaten Soyer de bunu söylüyor. Diyor ki “Tek bölge sistemiyle ilk kez karşılaştık. Bakın bu sistemin ilk başta bir faydası oldu. Yıllardır akıllara gelmeyen, aranmayan akrabalar, arkadaşlar dostlar aranmaya başlandı! ‘Naban be yeğen, be arkadaş’ aramaları gündeme geldi. Yedi göbek uzaktan akrabalar kıymete girdi. İlkokuldan başlayan eğitim süreci içindeki arkadaşlar köylüler, mahalleliler, iş arkadaşları aranmaya başlandı…”

Soyer’in bu esprisini hiç yadırgamadım hatta ciddi ciddi dedim ki “bunca yıldır seçimler,  yine bu tip yakınlıklar, vaatler, kıyaklar, kapılar ardında pazarlıklarla” falan geçmiyor muydu?

Kaç kişi okuyordu mesela siyasi partilerin “seçim bildirgelerini? Yahut kaç kişi o meydan nutuklarını ciddiye alıyordu ki? Hatta o hamaset dolu nutukların  içinde “seçilirsem size hamam da yapacağım” gibilerinden lafazanlıklar yok muydu?

Ve kaç seçim sonrası onca vaatlerine, lafazanlıklarına karşın “seçilip iktidara gelenler” halkın beklentilerine cevap verebildiler ki? Nitekim bu erken seçim de bu nedenle yapılmıyor mu?

Yıllar önce bir ara, bu “erken seçimler” sonrası “iktidar fiyaskoları” karşısında kendimi bir yurttaş olarak aldatılmış, iğfal edilmiş hissettiğimde, “parlamento dışı muhalefet” çağrısı yapmıştım “köşemden” (Ben kimim ki olayı değil tabi! Kim olursa olsun. Gerçek şu ki çok uzun süredir iktidara gelen siyasi partiler memleketi iyi yönetemiyor,  programlarını gerçekleştiremiyorlar! Fakat maşallah  hem kendilerini ihya edip kalkındırıyorlar hem yandaşlarını! İki paralık oy uğruna kanun da tepeliyorlar memleket babalarının çiftliğiymiş gibi  golifa gibi arazi de dağıtıyorlar,toprak da kredilerle ihaleler de! Asıl fecaat bu değil ama! Bunları yapan “yetkili ve sorumlu devlet ricalinin”   seçmenlerin oylarıyla  sandığın dibinde kalmaları gerekirken her defasında o sandıktan daha güçlü çıkmaları! (Tabi Halkın  oyuyla!)

Bu nedenle dedimdi. “Gelin parlamento dışı muhalefetle tüm adayları, partileriyle birlikte  sandığa gömelim, anlasınlar nasılmış memleketin kaderiyle oynamak!”

Peki nasıl olacaktı bu? Sandığa gitmemekle!

Tabi olacak iş değildi, tutun ki bizimkisi fantastik bir muhalefet gösterisi olarak kalacaktı!

Önümüzde Ocak ayına çok az bir zaman kaldı. Son bir soru daha: “Zanneder misiniz ki bu süre içinde siyasi partiler memleketi yönetecek program ve planlar yapacak?


KISACA TAKILDIĞIM: (NE CENNETİ BE!)

Dedem  bir devrelerde adanın çekirge istilalarıyla boğuştuğunu anlatırdı… Babam sıtmadan ve trahomdan insanların nasıl kırıldığını! Tifo ile Frengi belasının nasıl yayıldığını!

Sonra biz yetiştik. Talasamia adlı bir hastalığı tanıdık bu adada. Veremi keşfettik!

Derken!.. Dün Havadis gazetesi manşete çektiydi: “Sadece bir yılda 751 yeni kanser vakası görüldü!”

Bir de demezler mi “bu ada cennettir!” Gidin işinize!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar