GÜNEY KIBRIS SORUNUNU AB’NİN ASLİ SORUNU YAPMAYA ÇALIŞIYOR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

GÜNEY KIBRIS SORUNUNU AB’NİN ASLİ SORUNU YAPMAYA ÇALIŞIYOR

Kurulduğu günden beridir hiçbir siyasi sorunu çözmeyi başaramamış BM’nin her hangi bir davaya müdahil olması, tutun ki “soruna ilişkin müzakerelerin” sürgit devamından öte bir anlam ifade etmez! Kıbrıs’ta yıllardır BM’yle iç içe yaşama şansını bulmuş Türk ve Rum toplumları olarak bu gerçeğin tanıklarıyız!

Nitekim BM’nin son girişimi ve en önemlisi, Genel Sekreteri Annan’a izafeten adı “Annan Planı” olarak konmuş çözüm alternatifiydi. Az kalsın “başarıya” ulaşacaktı ki kör talih! O da Rum’un cırlamasından dolayı referandumdan döndüydü!
Zaten 193 üye ülkeden oluşan bu dev gibi BM örgütünün siyasi sorunları çözmekteki zafiyeti ayan beyan ortalarda olduğundan, siyasi sorunları olan ülkeler çözümü başka kanallarda ararlar! Mesela büyük bir federasyon haline gelmiş 27 üyeli Avrupa Birliği’nde. Dolayısıyla:
AB KIBRIS SORUNUNA RESMEN MÜDAHİL OLUR MU? Denecek ki daha ne kadar olacak? O kadar içimizdedir ki soluğunu ense kökümüzde hissederken Eurolarına da ya ceplerimizde yahut yatırımlarında elliyoruz! Kaldı Rum tarafı zaten üyesi! Sorun da budur işte! Anlatalım:
Hatırlanacaktır: Bundan bir süre önce her halde Eroğlu’nun beş maddelik “yol haritasını” kabul etmeyeceğinin icazetini almak ve müzakereleri berhava etmek için kılıf uydurmak amacında Anastasiadis geçen ayın sonunda Atina’ya gittiydi. Orada Yunanistan Başbakanı ve öteki yetkililerle görüştükten sonra, bir de ortak açıklama yayımlandı: Buna göre Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Kıbrıs sorununu AB’nin asli sorunu haline getirmek için anlaştılardı. Bu konuda hazırlıklara başlayacakları haberini veriliyorlardı… Ve ısrarla “Brüksel sorunun bir parçası olmalıdır” diyorlardı.
Daha o açıklamaların hemen akabinde anlaşıldıydı ki Anastasiadis, Eroğlu’nun yol haritasını reddedecekti! Ancak bu reddetmeyi yaparken bir kulp takmak gerekecekti, o kulpu da “ikinci aşamada hiçbir konuda anlaşmaya varamadık ki al-ver sürecine geçelim” itirazıyla taktıydı!
Şimdilerde ise Kıbrıs sorununu AB’nin sorunu haline getirmek çabalarının ayak sesleri duyulmaya başladı. Nitekim Yunanistan Başbakanı Samaras, AB Komisyonu Başkanı Junker ile görüştü bile! Haberlere göre bundan sonra AB Kıbrıs sorununa resmen müdahil olacaktır. Tabii prosedür izlenecek, daha sonra girişimler başlayacaktır.
SORUNA AB’NİN MÜDAHİL OLMASI ÖNEMLİ MİDİR? Evet, hem de çok! Çünkü elinde Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak pek çok siyasi ve ekonomik koz vardır.
Mesela bundan önce TC’nin üyelik sürecine sürekli engel takan Yunanistan ile Rum ikilisi şimdi bu engellerine meşruiyet kazandıracak bir Kıbrıs sorunu kozuna sahip olacaklardır!
Türkiye aleyhine ve Kıbrıs’a ilişkin davalarla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni daha çok çalıştıracaklardır!
TC- KKTC ilişkilerini torpillemek için daha büyük yaptırımlar talep edebileceklerdir!
İngiltere’nin “zamanı değildir” demesine karşılık Güney’in de NATO’ya dahil olması için çabalarını yoğunlaştıracaklardır!
Son zamanlarda sayesinde kan gölüne dönen Ortadoğu’yu halletmiş gibi Kıbrıs’a da bulaşmak isteyen Amerika’yı, Amerika’daki Rum, Yunan, Yahudi ve Ermeni lobisi ile ayağa kaldırıp Türkiye’ye baskı aracı olarak kullandırmak yollarını deneyebileceklerdir…
Kısaca: Eğer Kıbrıs’ı AB’nin malı yapmaya karar verdilerse yolları çok açıktır!
BM’den hiç çekinmiyorduk! Fakat AB’nin tek taraflı ve Türkiye’yi hedefleyecek siyasi tasarrufları söz konusu oldukta doğrusu çekiniriz de korkarız da!
Tabii şunu da eklemekte yarar vardır: Elbette Türkiye’nin hem AB’ye hem Yunanistan’la Rum tarafına bu yeni stratejileri nedeniyle verecek cevabı da vardır, başlarını gözlerini yaracak kozları da…
Hele şu önümüzdeki pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir bitsin. Göreceğiz!    


**********      
TÜRKİYE’DE ENFLASYON YİNE DEPREŞTİ (BİZDE ŞAHA KALKAR!)

Türkiye’yi her yönü ile yakından izleyenlerdenim. Çünkü KKTC’nin barometresidir. Türkiye ne kadar güçlü ise KKTC de o kadar güçlüdür. Mesela ne zaman Türkiye bu dönemlerde olduğu gibi kendi içinde büyük çalkalanmalar yaşar, dışımızdaki siyasi hava birden bire hem ters esmeye hem de fırtına haline gelmeye başlar!
Mesela Rum-Yunan ikilisine Kıbrıs sorununu “fırsattır” diyerek AB’ye taşıttıran, Türkiye’nin son zamanlarda bölgedeki sorunlardan başını kaldıramayacağı duruma gelmiş olmasının payı büyüktür…
Aynı sorunlardan dolayı Türkiye’nin de başı ağrımaya başlamıştır. Orta Doğu ile ticari ilişkileri olumsuz etkilenmiştir. Enflasyon yıllar sonra ilk defa Yüzde 9’ları aşmıştır! Dış yatırımlarda tereddütler sıcak para akışında ise azalma vardır. Falan…
Şimdi bir başka hatırlatma ile KKTC’ye dönelim: Bir süre önce KKTC Merkez bankası “Risk Merkezi”ni uyararak Mayıs 2014 sonuna göre vatandaşların kredi kartları borçlarının bir yıl öncesinin ayni dönemine göre yüzde 38 oranında arttığını açıkladı!” Ayrıca Yılbaşı’ndan bu yana kart borçlarında yüzde 12.52 bir önceki aya göre de 0.35 oranında yükseliş olduğuna dikkat çekti… Üstelik “bireysel krediler” de tüm öteki kredilere oranla yüzde 33.15’lik bir artışa ulaştı haberini verdi!
Şimdi anladığımızla anlayacağınız şudur: Memlekette belirgin parasal maaş artışları olmaz, Tarım ve hayvancılık gibi ana sektörler “battık” feryatları koyuverirler, kamu görevlileri dolaylı vergilerle gitgide alış güçlerini kaybedeler (kredi kartı borçları ve bireysel kredilerden bellidir) reformlar askıya alınırlarken falan; Türkiye’deki enflasyon haberleri bize de yansıması açısından ürpertici ve kuşku verici olmaktadır!
Çünkü KKTC en sıkışık mali ve ekonomik açmazlarını yaşamaktadır. Nitekim geçtiğimiz gün, artık çaresi kalmadığı için “en azından alabileceğimi alırken iflasları da belki önleyebilirim” diyerek Hükümetin vergi borçlarının faizlerini affetmesi bu sıkışıklığın en somut belirtisidir!
Bir süre önce benzer tedbirler de mazbata mağdurları için alınmış, borçların yeniden yapılandırılmasına gidilmişti…
Kısaca KKTC’de zaten işler iyi gitmiyor ki bir de Türkiye kendi içinde mali ve ekonomik krize düşerse biz burada ayvayı yeriz…
Bu nedenle Enflasyonu çok önemsediğimi yazmak zorundayım. Memleket borçla yaşamaya alıştırıldı! Dolar biteviye yükselirken TL’den istikrar beklemek mümkün değil! Kaldı ki piyasa sürekli zamlanarak pahaya paha katmaktadır!
Aslında bunları sadece düşünüyordum. Sonra dedim ki “köşemden ayazlatsam ne mahzuru olur!”    
**********         
“EBOLA”YA DİKKAT!

Bu memlekette mesela sadece DAÜ’de okuyan iki bini aşkın siyahi öğrenci vardır. Bunlar Kenya’dan, Nijerya’dan Somali’den ve adı sanı bile duyulmamış, yeni yeni kurulan Afrika ülkelerinden gelen siyahi öğrencilerdir… KKTC’nin diğer üniversitelerine de dağılmışlardır.
Son günlerde ürpertici ve korku verici bir bulaşıcı hastalıktan söz ediliyor. Afrika’dan yahut Nijerya’dan yayılan yeni bir virüsün sebep olduğu bulaşıcı hastalık deniyor!      
“Ebola!” Hayvandan insana, insandan insana bulaşabiliyor. Özellikle cinsel ilişkilerle! Hastalık belirtileri ateş, kas ve eklem ağrıları, güçsüzlük, baş boğaz ağrıları, bulantı, kusma, ishal, iştahsızlık, karın ağrısı gibi belirtiler. Henüz aşısı bulunmamış ancak 2015 yılında olabilir açıklamaları yapılıyor… 
Neyse ki Sağlık Bakanlığı soruna el koymuş. YÖDAK ile Milli Eğitim Bakanlığı da iş birliği içinde devreye girmişler… Son günlerde işittiğim en güzel tedbir yönünden de takdir edilecek bir girişim diyorum ve ekliyorum:
Aslında bulaşıcı ve öldürücü “Ebola” salgını haberleri zaten gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanıyor. Mesela ben de yukarıda anlattıklarımı, o haberlerden aktardım. Nedeni ise şudur: Hem “Köşemden” bir kez daha Ebola’nın öldürücü bir salgın hastalık olduğunu yeniden vurgulamak hem de bu vesile ile yurttaşlık görevimi yapmak. Şöyle ki eğer olayın ciddiyetine aldırmayan tek bir kişinin bile hasbelkader dikkatini çekebilirsem ne mutlu bana diyebileceğim düşüncesinde.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar