Geçen Haftaya Baktık: (PÖöö!..) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Geçen Haftaya Baktık: (PÖöö!..)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Geçen hafta Kıbrıs siyasi sorununun Türkçe sözlü yeni versiyonunu izledikti. Baş rolünü        Tahsin Ertuğruloğlu’nun oynadığı filmin konusu “bir toplumun uyanışıydı!” Konu Akdenizde küçük bir adada geçiyordu. Yarım  asırdır Rumlar tarafından her türlü ölümlü şiddet olaylarıyla türlü eza cefaya mahkûm edilmiş Türk halkının, yıllardır süren müzakerelere karşın asla sağlanamayan çözüm nedeniyle içine düştüğü siyasi ve sosyoekonomik açmazlarla kurtuluş arayışları anlatılıyordu!

YARIM asırdır süren  davanın bu yeni versiyonu, “Güney’den Kuzey’deki Rumlara gelen gıda ve eşya yardımından vergi alınması bir,   “vururuz iki,”  “Türkiye’ye bağlanırız üç” bölümden oluşuyordu!  Üçünün de kahramanı Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’ydu. Ne var ki film vizyona girdikten sonra, hâlâ müzakere  umutları taşıyan   Sn Akıncı başta olmak üzere, bazı muhalefet çevrelerince olumsuz tepkilerle karşılandı!


       ÖNCE Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı Güney’den gelen yardımlardan vergi alınması kararının   gayriinsani olduğunu  açıkladı! Ardından barışa ve çözüme zarar verir dedi!  Sonunda da   “kendi ayağımıza kurşun sıktık” hayıflanmasıyla  Güney’den ve BM’lerden dolaylı şekilde özür diledi!

ÖTE yandan Tahsin Ertuğruloğlu “Erdoğanvari” bir çıkışla komşuyu korkutmak amacında  “Doğu Akdenizde hidrokarbon arayışını sürdüren şirketleri işaretleyerek “gerekirse vururuz” ha dedi! Dedi ama sordular bakanımıza: “Kuş lastiğiyle mi?”

BİR diğer olay ise şuydu: Sanki garantisiyle, askeriyle, suyuyla, Kuzey’de nüfusumuz kadar nüfusuyla,  yardımları ve her zaman her kararda “son sözüyle”  bağlanmamışız gibi fakat bu kez Sanayi bakanı Atun devreye girdi,  “Tayvan modeline nazire KKTC’yi bağlarız Türkiye’ye” dedi!.. Film hâlâ vizyonda…               KISACA geçen hafta  mevcut hükümetin bile müzakereler sürecinin dışında tutulduğu, hâlâ Sn. Akıncı’nın Rum tarafına hangi ödünlerle haritayı verdiğinin bilinmediği, KKTC halkı ve devletinin müzakerelerin dışına itilirken “barış” adına ve kör gibi biat ederek sadece desteğinin  istendiği, kimselerin niçin tartıştığını, hangi davayı neden savunduğunu bilmediği bir tartışmaydı “tartışılan!”

 


 

  VATANDAŞLIK SORUNU!

Hakkı hukuku içinde, doldurduğu yıllarıyla yaşadığı hayatın layığında ise ister KKTC kökenli olsun ister 3. Ülkelerden olsun aramızda kesintisiz yaşayan aile sahibi olmuş işgücümüze katılan insanların vatandaşlık hakkı olduğuna inanırım” demek fazla zaten yasa böyle emrediyor…

Peki geçen hafta neden tartıştıktı “vatandaşlık olayını?” Çünkü cılkı çıkarıldıydı da ondan! Devlet ricalinin sevgililerinden  başlayan vatandaşlıklar hakkı olmayanların da kaptığı gollifalar gibi dağıtıldı!

Şimdi UBP İle DP Koalisyon Hükümeti önüne geleni vatandaş yaparken “Güney’deki nüfusa denk bir nüfusa mı  ulaşmamızı” istiyor yoksa “cemaat esamesinden kurtulup devletin sosyoekonomik çarklarını çevirecek potansiyelde işgücümüze katılan bir nüfus oluşturmak mıdır hedefi!”

Bu sorulara cevap veremeden  ve yıllar öncesinden gelen siyasetleriyle “ben yaparım olur” diyorlar! Diyorlar ama bakın istatistikler de ne diyor: “En çok kadın cinayeti 2017 yılında oldu… Keza ölümlü araba kazaları da son yıllarda arttı!.. Sirkat, uyuşturucu, illegal olayların haberleri  artık gazetelerin orta sayfalarına kadar dayanıyorlar!

Nüfus artıkça huzur ve istikrar azalıyor! Yerine türlü çeşitli rezilliklerle pislikler oturuyor! Çünkü hep yazarız: “Nüfus artıyor ama “denetim” çok zayıf kalıyor!                          Çünkü artık hükümetler artan nüfusa cevap verecek alt yapı ve kamu denetimleriyle tedbirler alamıyor! Ne yollar yetiyor artan araba sayısına ne illegal olaylar önlenebiliyor! Bu nedenle hakkı olmayanı vatandaş yapmak hükümetin hakkı değil,   devlete yaptığı haksızlık, verdiği zarardır, töhmeti boynuna!      Haa! Geçen hafta Başbakan Özgürgün  son yılların en büyük  haberini açıkladıydı. Ki o günden beridir milletin ağzı bir karış açık boş gözlerle aval aval etrafa bakıp soruyor: “Hani nerede bu inci?”

Ne dediydi başbakanımız: “Partimin iktidarda olduğu bir buçuk yıllık dönemde ülkede hiçbir ekonomik sıkıntı kalmadı! Ayrıca devletin hiçbir borcu da yoktur. Türkiye’den en az katkıyı bu dönemde aldık!”

Tabi muhalefet partileri, medya durumun öyle olmadığını bircik bircik rakamlarla ispat ettiler de ben hâlâ düşünüyorum: Başbakanlık makamı  böylesi açıklamayı yaparken bin defa düşünür çünkü çok iddialı bir söylem! Kaldı ki  “rakamlar ve anketler” durumun öyle olmadığını” gösteriyor!  Yoldaki yurttaş da cebine giren para ile çıkandan  bilir bu ekonomiyi! Kısaca iddia  kimse için inandırıcı olmadı, açıklamanın  nedeni sır!


KISACA TAKILDIĞIM: “YİNE GEÇİCİLER SORUNU!)                           

                                   Çok eski bir hikâyedir! O kadar eskidir, daha “yönetim” ve “cemaat” esamesindeyken bile vardı. O zamanlar “Muvakkat” denirdi. Onlarca insan her yıl “geçici” olarak kamu daireleriyle okullarda  görevlendirilir, ardından “muvazzaf” dediğimiz kadrolanmaya gidilirdi! Geçici olarak görevlendirilen insanlar ise yıllarca “acaba kadrolanacak mıyım” düşüncesinde  hep  kuşkular korkularla yaşarken bir yandan da hep iktidardan yana olunurdu!  Tabi   tüm çırpınışlar  kamuda kadrolanmak içindi!  Bunun için seçim dönemlerinde kendilerini kollayıp koltuklayacak politikacıların peşlerinde koşarlardı! Bilinirdi ki “yaranmaz, oy sağalamazlarsa kapının önüne konacaklardı!” Şimdi sorun yine nüksedi. UBP’li Dursun Oğuz Meclis’e, 1016 geçicinin kadrolanmasının önünü açmak  için  “Bakanlıkların Kuruluş İlkeleri (değişiklik) önersine” başsavcılık “olumsuz” raporu verdi!

Alın size bin genç yahut aile sahibi insanın başlarına yıkılan umut dünyalarını! Neden Ama! Neden “geçicilikle” insanlarımıza bu ezgiler yaşatılıyor! Kaldırın bu “geçici” olayını, yasaklayın kanunla!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar