Geçen haftaya baktık… (Hükümeti kuraklıktan kimler kurtardı…) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Geçen haftaya baktık… (Hükümeti kuraklıktan kimler kurtardı…)

Eğer Kuzey’de Eroğlu ile Özdil Nami’nin, Güney’de Anastasiadis ile Kasulidis’in Kıbrıs sorununa yönelik bombardımana dönüştürdükleri uğraşları da olmasaydı; Yorgancıoğlu hükümeti geçen haftayı kurtaramayacaktı.
Neyse ki gözlerine far ışıkları tutulan tavşanlar gibi sinip hareketsiz kalan hükümet, artık ne zaman başlayacağı belli olmayan müzakereler öncesindeki Türk-Rum taraflarının söz düellosu sayesinde geçen haftanın namusunu kurtardı… Temennimiz belki bu hafta kıpırdar artık!
Diyelim ve geçen haftaya damgasını vuran son siyasi gelişmeye bakalım:
Müzakerelerin kokuları çıktığında Kasım’da başlanacak dendiydi… Ancak “görüşmeler için açılan yere sığmayan”  Anastasiadis “ben görüşmüş olmak için görüşmem” deyip cıvıtınca bu kez umutlar  “her halde bir gün görüşecekler” olasılığına kaldı…
Ardından Anastasiadis’in müzakerelerde görüşülecek tek konu bırakmamacasına “olmazsa olmazlarım” dediği “kırmızı çizgileri” geldi..  Sanırsınız ki iki bölgeli iki toplumlu bir federal sistemi değil, Anastasiadis’in Cumhurbaşkanlığında kurulacak Kıbrıs federal Cumhuriyetinin temelleri atılacak.
Tek vatan, tek Kıbrıslılık, dolayısıyla tek kimlik, tek uluslararası temsiliyet…  Eh öyle de oldu muydu müzakereler başlasa bile Kıbrıs Türk tarafının, “hadi bu da benim hakkım olsun” deyip masaya koyacağı tek “önerisi” zaten kalmıyordu!
Gelişen olaylar: Fakat geçtiğimiz hafta yeni bir gelişme oldu. Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis “bize asıl zorluk çıkaran Ankara değil, Kuzey’deki türk liderliğidir” açıklamasını yaparak herkesi şaşırtıverdi…
Ardından da artık Güney’de istenmeyen adam durumuna gelmiş Downer’ı işaretleyerek, “Kuzey’le Güney arasındaki ilişkilerinde  “tavşana kaç tazıya tut” politikası güderken,  Konfederal sistemi dayatmaya çalışmakla suçladı…
Pekala müzakereler başlayacak mı?  Tabii ki… Zaten başlaması öncesinde Türk ve Rum temsilciler karşılıklı olarak Atina ve Ankara’ya giderlerken,  Merkel’li Almanya’nın gözlemcisinin bile müzakerelerde yer alacağı hatta ilk aşamada değilse bile Ankara ile Atina’nın da müdahil olacağı yadsınamaz söylemler…  Öyle de bu kadar “kalabalıkla” görüşülecek sorunun “ağırlık noktası” ne olacaktır?  Mesela diyor ki Anastasiadis kesinlikle iki devlet, Konfederal sistem olmayacak… (Bugün yerimiz dar, yarın bu Konfederal ve Federal sistemi anlatmaya çalışacağız.) Türk-Rum da olmayacak. (Kıbrıslılık olacak.) Dolayısıyla tek egemen devlet, tek kimlik, tek uluslar arası temsiliyet olacak. Çözümden sonra Türkler de AB’ye duhul eyleyeceklerinden garantilere gerek kalmayacak…
Kısaca. Böylesi koşullarla masaya oturulsa bile tutun ki umulan değil, bulunan yenecektir… Her şey pazarlığın kapsamındadır. Türk tarafı Annan planında olduğu gibi mandepsiye basmazsa “iki bölgeli iki toplumlu federal bir Kıbrıs’ı kurtarılabilir…”
    *****ayrı karede*****
Sendikal Platform’dan “ekonomik pakete” karşı yeni paket
Geçen hafta curcunaya dönüşen Kıbrıs siyasası gündemin başında dolanırken,  “önemlidir” dediğimiz bir gelişme yaşandı: 2013-2015’de uygulanması beklenen TC-KKTC Ekonomik ve Mali Paketin” iptalini isteyen 24 sendika Başbakan Yorgancıoğlu’nu ziyaret ederek “pakete karşı”  24 maddelik alternatif “paketlerini” sundular…
Biz bu girişimi çok önemsedik. Çünkü söz konusu sendikalar Soyerli CTP iktidarı döneminden beridir etkinliklerince sahnededirler… Tutun ki gelip giden hükümetlerin de korkulu rüyasıdırlar…
Nitekim Yorgancıoğlu koalisyon hükümetinin sıcak karnını oluşturan ekonomik paketi de stratejilerinin  saldırı hedefi olarak saptadılar!
24 maddelik öneri paketi:  “Sendikal Platform” adıyla bir araya gelen sendikaların 24 maddelik önerileri peşin peşin “KKTC-TC ekonomik paketinin” iptal edilmesi isteği ile başlıyor. Ve tabi Ankara ile uzlaşı değil, yine peşin hükümlü siyasi tutumla “icazetsiz, bağımsız, göbek kordonu ile bağlılığın olmadığı “Türkiyesiz” bir Kuzey murat ediliyor…  Üstelik kendi kendini yönetmesini bilen dolayısıyla ayakları üzerinde duran bir Kuzey!..
Öyle de oldu muydu “gündemdeki mevcut pakette iyileştirme değil, resmen iptal isteniyor…”
Yetmiyor “bugüne kadar özelleştirme adı altında peşkeş çekilen kamu malları geri alınmalı, peşkeş çekenlerden hesap sorulmalıdır” da deniyor…
Tabi “önerileri” olan 24 maddeyi burada bircik bircik yazıp yorumlama imkânımız yoktur. Dolayısıyla anladığımızı yazıyoruz… Ve diyoruz ki bu aşamada “kimsenin üzüm yemeye niyeti yok. Niyet bağcıyı dövmek olarak görünüyor!  Bağcı ise tabi Ankara oluyor!
Sendikal Platform tarafından asıl gözlenen fakat ekonomik ve mali sorunlarla kamufle edilen “siyasi görüşlerini” dobra yazmak gerekirse, “Türkiyesiz bir Kıbrıs” hedefliyorlar diyebiliriz. Zaten Platformu oluşturan ve başı çeken bazı sendikaların açıklama ve eylemlerinde bu “hedefleri” açık seçik görmek de mümkün…
Ve hatırlanacaktır: Soyer hükümeti bu sendikaların eylem ve grevleri sayesinde yıpranıp gittiydi… UBP Hükümeti’ne de bir iki darbe vurdulardı ama devamına gerek kalmadıydı çünkü zaten İrsen Küçük hem hükümeti hem partiyi hallettiydi!
Şimdi Yorgancıoğlu’na bayrak açıyorlar… Yakında eylemlerle grevler dönemi başlayacak, gözümüz aydın…
     ****ayrı karede******     

   Soyer’in patlayan  sözü
Laf politikacı için geçerlidir: “Meydana düşen kurtulmaz seng’i hezimetten…”  CTP üçüncü kezdir iktidardadır… İktidarın tadını yaladıktan sonra  o eski “muhalefet” dönemlerinin politbüro disiplinlerini sürdürmek mümkün değildir…
Meclis’in “vekili” de olsanız vız gelir tırıs gider. Nitekim geçmişte, hani “biz de bir zamanlar kartaldık” dediğimiz dönemlerde şu veya bu toplantı ile kalabalıklar arasına katıldıkta, “vekillerle bakanları” gözler, kıs kıs gülerdik. Çünkü Bakanların etrafı her zaman at sinekleriyle dolarken, milletin vekilleri yalnızlıklarının garibanlıklarında kalırlardı…
Uzatmayalım. İktidar olmak ayni zamanda “ikbale konmaktır…”  Geçen hafta Başbakanlık bile yapmasına karşın “yeniler” tarafından  “eskimişliğe” itilmeye çalışıldığı için patlama noktasına gelip patlayan Soyer’i de izledikti.  Dinozorlukla işaretleniyordu ki son sözü geçen haftanın birinci sınıf sözü olduydu… “Sakın ola filmin sonu Jurassic Park gibi olmasın…”
Hep söylerim.  “Ne varsa bu eskilerde var!..”


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar