“Futbol karşılaşması!” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

“Futbol karşılaşması!”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

EOKA’nın, o yıllarda “tethiş” dediğimiz “terör eylemlerine başladığı 1 Nisan 1955 yılına kadar Türk-Rum halkları arasında ciddi sayılacak  sorun yaşanmadıydı.

Aksine alış verişlerimizi Rumlardan yapıyorduk. Eğer “azıcık hava almak ihtiyacı hissetsek Rum taraflarında (beribado) yapıyor, yani geziniyorduk.


VE evet Mağusa’da “Türk Gücü ile Anortosis futbol takımları karşılaşabiliyor hatta bazı Türk oyuncularımız Anartosis’te top koşturabiliyorlardı..

Adanın diğer yerlerinde Lefkoşa’da Çetinkaya, Limasolda Doğan Türk Birliği Rum takımlarıyla sık sık “resmi maçlar yapıyorlardı..

Örneğin ben Maraş’ta  Anortosis sahasında Türk Gücü ile oynanan bazı maçların tanığıyım. İlkokuldaydım ve babam beni bazı önemli karşılaşmalara götürürdü..

BU adada   Türk ve Rum halkları arasındaki ilk büyük arbede, Makarios gibi akılsız bir papazın “Türk düşmanlığıyla” beslenen kininden kaynaklandı.

1963’de sadece Kıbrıs Cumhuriyetini yıkmadı.. Bir daha Türk ve Rum halklarının bir araya gelemeyecekleri  bir düşmanlık ortamı yarattı ki elan sürüyor!

GEÇEN  günkü Türk-Rum futbol karşılaşmasına, geçmişin bu hatıralar kırıntılarından baktım..

Ki o dönemlerde de tedirgindik ama en azından birbirimizi vurup öldürecek kadar değildik elbet!

Oysa 1963 sonrası hatıralarımızda artık “kan ve ölümler, yakılıp yıkılan köyler kasabalar ve bitmeyen göçlerin yaslı  yaşlı acıları vardır..

HER halde yeni jenerasyonu bu düşmanlıktan kurtarmak çabasının bir sonucu olmalı, bazı örgütlerin gayretleriyle “iki toplumlu ilişkiler” oluşturulurken “karşılıklı futbol karşılaşmalarına” kadar gidiliverdi..

İyi mi oldu? Kesin cevap için henüz erken. Çünkü futbol yada ötesi spor karşılaşmaları “yenmek ve yenilmek” üzerine gerçekleştirilir. Kapsamında mücadele, hırs vardır. Sinirler her zaman gergin, itişme kakışma ve de kavga her zaman olasıdır..

Dolayısıyla Türk ve Rum futbol takımları karşılaşmaları hem oyuncular hem de seyirciler açısından bir “sindirim işi” olmalıdır.  Şöyle ki “yenmeyi ve yenilmeyi kabulde!”

Bu aşamaya gelebilmek kolay değildir.. Bir futbol sahasında Türk-Rum oyuncuları yada seyircileri arasında   kopacak arbedenin düşünülmesi bile korkunçtur!  Bu nedenle bu karşılaşmaları çok da yaymadan kararında bırakmak en güzeli olacaktır..

**********

ELEKTRİK Mİ?

TC’den kablo ile elektrik naklinin gündeme gelmesinden beridir aslında TC ile imzalanan Mali ve Ekonomik Protokollerde çoktan özelleştirilmesi gerektiği halde;  gelip giden hiçbir hükümetin kılına bile dokunamadığı “Kıb-Tek”i efkâr bastıydı..

Lefkoşa’dan Mağusa’ya sağlıklı  internet bağlantısı  bile kuramayan uzmanlarımıza sormuşlar da “çok pahalıya mal olacağı” söylenmiş de oysa Kıb-Tek gazla çalışacak jeneratörlere bile geçecek kabiliyetteymiş de hemen yeni jeneratör alımına gidiliyormuş da…

OLAY nedir bilir misiniz? Tüm “kurumlarda” görülen olay! Her biri devlet içinde ya birer “krallık” haline geldiler!

Hemen hepsinin birer “yönetim kurulu ve olmazsa olmazları birer de sendikaları vardır!”

HA “sendika” deyip geçmemek gerek. Mesela (bizde) her hangi bir kurumda çalışan bir kişi eğer sendikaya üye olmazsa o işyerinde  barınamaz! Kısaca sendikaya üye olmak mecburidir!

Mesela DAÜ bir vakıf üniversitesidir. öğretim görevlileri, “benim canım sendikalı olmak istemiyor” diyemezler. Zaten öylesi bir öğretim görevlisinin ataması da söz konusu olamazmış!

DÖNELİM Kıb-Tek’imize! Pire ısırdı çık yukarı.. Elektriğe yaptığı zamlarla ayakta duran bir kurum. Ne zaman tekleyip sıkışsa yeni bir zam yapmakta..                                                 Ne var ki bu kez, doğrusu ya adına “üçlü Tarife” dediği öyle bir dijital sistem geliştirdi ki ne işiten ne de okuyan tırnak kadarını bile anlamadığından “gıkını bile çıkaramadı!” Hatta “bu büyük matematik ustalığı nedeniyle Kıb-Tek’e takdirlerini bile sunan varmış..

SAYIN vatandaşlar  bizim ve sizin çok kısaca anlayacağı “Kıb-Tek yine elektriğe zam yaptı ama bu kez “bu zam “bilimsel” oldu!

Ne var ki soralım. Her şeye karşın hâlâ TC’den kablo ile elektrik gelmesin diyor musunuz? Çok mu pahalı olacakmış? Hatta bizi elektrikle kendine bağımlı hale mi getirecekmiş? Söyleyin söyleyin! Hamalın zoru çatlayana kadardır. Bu ülkede “Türkiye’nin garantörlüğüne ihtiyaç yoktur” denildikten  sonra ha bir eksik olmuş  ha bir fazla..

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (TOPRAĞA DÖNÜŞ SEFERBERLİĞİ..)

Fakat bu kez “olumlu” takılıyorum!” Çünkü hükümetin aldığı bazı kararlara seviniyorum. Bunlardan birinin haberine geçen gün rastladım.

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE) Yerli ürün çeşitlerimizi tescil etmeye başlamış.

Yani ne? Tutun ki o güzelim tütülü domatesimiz vardı ya.. Yahut tatlı, acı biberlerimiz.. Parmaklarımızdan  uzun bamyamız.. Dolgun patlıcanımız.. karpuzlarımız…

Hele de “harup” dediğimiz meyvesinden kırk çeşit sanayi, kozmetik ve tıbbi ürünler imal edilen “harnıbımız..” Güzelim zeytinimiz.. Babutsamız hatta..

İlgili Tarım sorumlusu Yeşim Dikkaya diyor ki “genetik kaynaklarımızın korunmasını hedefledik…”

Bir arkadaşım Güzelyurt devlet fidanlığına uğramış. Heyecanla anlatıyordu bana. “Görsen neler üretiyorlar” diyerek..      İŞTE budur! Bu heyecanı “toprağa dönüş seferberliği” haline getirmek gerekir. Çünkü toprak hem vatandır hem anadır.. Süt de verir, bal kaymak da..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar