Geçen hafta, artık Kıbrıs sorunuyla birlikte anılan Rum’un Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarıyla AB’ye sevki için Mısır’la yaptığı anlaşmayı konuştuk.
Ayni sırada Türkiye de sondaj gemisiyle Doğu Akdeniz’de araştırmalarına başladı.
Bu arada Ankara ile Rum tarafı arasında karşılıklı ağız dalaşmaları oldu..
Öte yandan 28 Eylül’de Anastasiadis, 29 Eylül’de de Sn. Akıncı Guterres’le görüşecekler deniyor.
KISACA yaz boyunca rölantiye yatan Kıbrıs siyasi sorunu bu kez yanına Rum’un MEB’ni de alarak yeniden hareketlendi.
Ancak bu gelişmelerin kısa sürede yeni bir müzakere masası kuracağını ummak mümkün değil.. Çünkü her iki tarafın da “olmazsa olmazları” olan kemikleşmiş koşulları Crans Montana’dan beridir devam ediyor!
PEKİ genelde Rum’un dayattığı bu koşullar nasıl aşılacak? Mesela Türkiye’nin garanti konusu! Diyor ki Anastasiadis “gerekmez çünkü bu kez Türk tarafı da AB üyesi olacak.” Yani güvenliğimiz AB’ye emanet!
Bir başka formül, adadaki BM’ler Barış Gücü’nün güvenliği sağlayacak konuma getirilmesi..
BİR başka sorun da şu: Rum tarafı Türkiyesizleştirilmiş bir Kıbrıs çözümü istiyor.. Fakat Güney’in Yunanistansız olup olmayacağı konusunda (bizimkiler de sormadığı için) gıkını bile çıkarmıyor!
KALDI ki bildiğimizce “federal sistemin” işleyişinde “tek devlet” yanı sıra “Dış ilişkilerde de “tek temsiliyet” olacak? Nasıl olacak?
Mesela Türk tarafı “Mısır’ın, İsrail’in, belki Rus’un Güney’de ne işi vardır” diye soru sual edebilecek mi?
Yada artık NATO’nun emrindeki İngiliz üsleri ne olacak? Ada lalezar olsun diye pılıyı pırtıyı toplayıp kaçacaklar mı?
Hidrokarbon yatakları üzerinde söz saz hakkı kimin olacak?
Kuzey’den hangi yöreler Rum’a iade edilecek? Kaç Rum Kuzey’e dönecek?
Üçüncü ülke elçilikleri nasıl paylaşılacak? Kıbrıs Cumhuriyetin’de olduğu gibi “Müslüman” ülke olduğu için yine talihimize Mısır, Pakistan gibi ülkeler mi düşecek?
BUNLAR hemen düşünmemi bile gerektirmeyen bir anlık beyinsel refleksimden kaynaklı sorular? Kaldı ki Türk-Rum halkları federasyon kuracak, içte ve dışta tüm adanın yönetimini ortaklık anlayışıyla yürütecek!..
Bu film bana çok fantastik bir rüya gibi geliyor! İnşallah uyandığımızda yaşananlar karşısında şok olmayız!
**********
DEVLET HIZLA DÜŞÜYOR..
Türk ve Rum halkları olarak birbirimizden kopup kendi bölgelerimize çekildiğimizde, bizde hâlâ “paşalar” dönemi egemendi, onlar kanatları kırık devletti!
Bu taraftan baktık mı Rumlara, hallerimize şükrederdik! Resmen Mafia’nın, casusların ellerine düştülerdi! İsrail ile Araplar tabancalarla düello ederken gün geçmiyordu ki bir yerlerde bombalar patlamasındı…
ÖYLE ki Güney’e bakanlar keyifle gülerlerken, “devlet görsün gözünüz” derlerdi! Kuzey’in sessiz, disiplinli, munis Türk’ü örnek toplum olarak işaretlenirdi!
Bense her zamanki gibi o septik huyumla yine “köşemden” “hele bir devlet olalım” derdim! “Turistler gelsin ülkemize.. Yabancılar gelsin.. Ticaret sanayi artsın.. Bakın bakalım ne oluruz?”
OLDUK işte! Güney kendini toparlarken, biz rüyamızda görsek hayra yormayacağımız yasa dışı olayların “devleti” olduk! Artık günlük hayatlarımızda her bir sorundan çok daha fazla konuşup ilgilendiğimiz, türlüsü çeşitlisiyle “illegal olaylardır!”
HER kesimden insanın hatta “polisin” bile bulaştığı olaylar! Ki azıcık mürekkep yalayan insanlar bile bilir nedenlerini!
Bir ülkede suçlar, pislikler, terbiyesizliklerle kargaşa ve karmaşa arttı mı biline ki o devlet (çok kısa ifadesiyle) sosyoekonomik yönden de eğitim yönünden de zafiyet içindedir, iyi yönetilmiyor!
HİÇ lafazanlığa gerek yok! Belki memlekette bombalar patlamıyor ama onun yerine evler arabalar garajlar kundaklanıyor. Her halde “uyuşturucu” ekmekten sonra en çok satılan emtia oldu! Döviz vurgunundan sonra hırsızlığın, gaspın dolandırıcılığın yanına, şimdi de insanların birbirlerini kazıklaması oturdu!
BÖYLESİ “kanunsuzluklara” boğulmuş bir KKTC’den söz ediyoruz! Ki kuruluşunun temeli ile esasını “anayasası” ve “yasaları” teşkil eder!
Nitekim son zamanlarda her halde “iyi ve güzelin-yararlı ve olumlunun” çağrışımı olacak “liyakatten” bahsediliyor! Devleti ancak “liyakatli yöneticiler bürokratlar kurtarabilecek” deniyor!
EVET ama o “liyakat” dediğiniz gökten inen ayet değildir ki? Okullarda öğrenilir! Aile terbiyesiyle, sosyal hayatın içinde öğrenilir! Fakat bizim bu kurumlarımız da zafiyete uğradı! Günlük olaylar meydanda. Baba kızını porno seyrettirmek için zorlamakta!.. O kadar pespayeleştik yani!..
…DÖRT siyasi parti büyük heyecanla kurdulardı hükümeti.. Doğrusu biz de heyecanlanıp umutlandıydık. Temiz ak pak bir toplum düzeni yaratılması en büyük hayalimizdi..
Olmadığını olamayacağını görüyoruz! Hükümetin yapacağı tek iş kaldı! Yokuş aşağı yuvarlanırken gitgide hız kazanan bu “sorunlarla sarmalanmış devletin” daha fazla düşmesine izin vermemesi!
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (RUMUN HELLİMİ BİLE ÖNDE!)
Hayvancı gardaş, sayın hükümet duydun mu? Ben işittiğimde başıma balyozla vurdular sandımdı! Meğer Güney Rumu her yıl artırarak 2017 yılında İngiltere’ye 163 milyon yuroluk hellim ihraç etmiş! Dahası Londra pazarını da ele geçirdi deniyor.
Güney dediğin işte şurada! Neyse bizde koyun keçi onlarda aynisi! Onlar da süt sağar hellim yapar bizde de! Farkımız ne öyleyse!
BİZ kavga etmekten baş kaldırıp fırsat bulamazken gelişip büyümeye; onlar hep el ele dayanışma içinde! Yaaa!