Faiz kararı ve TL üzerinde mevcut genel etkiler - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Faiz kararı ve TL üzerinde mevcut genel etkiler

Onur Borman

Bu hafta TCMB, TL faizlerini beklentilere göre sabit bıraktı. Politika faizi (haftalık repo faizi) %24’de kaldı. Esasen çeşitli vesilelerle daha önce Banka tarafından yapılan açıklamalar, enflasyonun tek haneye inişine kadar faizlerde indirim yapılmayacağı yönünde idi. 

Ancak bu defa bir cümlenin evvelki açıklamalardan çıkarılması piyasalarda tedirginlik yarattı. Nedir o cümle? ‘ Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, ‘maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler’ yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ‘ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir’.  Bu cümlenin açıklamadan çıkması çeşitli yorumlara neden oldu.


Öncelikle Haziran ayında faizlerin düşürülmesine yönelik mesaj olarak finansal piyasalarda algılayanlar oldu. Borsada sert fiyatlamalara ve hatta dövizlerin yükselme nedenlerinden biri olarak da gösterilmektedir. Çünkü faizi gerektiğinde aktif olarak kullanmak  geçerli bir yöntemdir. Bu konudaki beklentileri düşürmemek gerekir. Zaten Banka’nın açıklamasında da vurgulandığı gibi enflasyondaki gıda fiyatları ve ithal girdi maliyetlerindeki artışlar ile enflasyon beklentilerindeki yüksek seyir fiyat istikrarına yönelik risklerin devam ettiğini göstermektedir. Böyle durumlarda ‘ilave sıkı para politikası uygulanacağı’ ifadelerinin evvelki metinlerde bulunduğu halde bu defa çıkarılması, piyasaları memnun etmedi. Çünkü enflasyon devam ettiği sürece , döviz kurlarının yukarı doğru yükseldiği bir dönemde faiz düşüşünün olmayacağı beklentileri vardır ve beyanatlarla da bu beklenti yaratılmıştır.

TL’sının değerinin desteklenmesi için 3 denge politikası çerçevesinde reformların uygulanması gereği yanında Ağustos 2018 döviz şokundan sonra bir süre TL’sına yönlendirilen harcamalar ve borçlanmalar, bilahare yumuşatılmış görünmektedir. Örneğin  ekonomi yorumcularınca ileri sürülen en son Hazine ve kamu ihalelerinin dövizle veya döviz bazında yapılması, TL’ den uzaklaşmanın mahzurlarını gündeme getirmektedir. Keza bazı devletçe öngörülen ücretlerin örneğin köprü ücretleri gibi döviz bazında olması ve ayrıca bankacılık sektörü ve finansal sektörde TL mevduatlara  TCMB’nın  öngördüğü %24 faiz seviyelerinin uygulanmaması, faizlerin enflasyon ve TL değer kaybı ve getiri hesaplanmadan verilmesi,  TL’den kaçış ve değerinin düşüşüne neden olan faktörlerdendir.

Buna dayalı olarak yurt içi yerleşiklerin de dövize yönelmelerine  neden olmakta ve döviz mevduat miktar ve oranı, TL mevduatına  göre gittikçe yükselmektedir. En son % 53 oranlarına gelmiştir. Çünkü dövize olan vatandaşın talebi, birikimlerini korumak amacıyla adeta bir teşvik olmaktadır. Bu durumda TL değeri, istenmese de TL’den kaçış yaşandığı cihetle düşürülmektedir. Zaten alım gücü düşen vatandaş az veya çok birikimlerine reel bir getiri aramaktadır. Dolayısıyla öngörülen faizin de bankalarda verilmemesi TL değerine TL’den kaçış yönünde olumsuz etki yapıyor. En son bu hafta içinde TC Ziraat Bankası, TL mevduatlarını enflasyona karşı koruyan faiz haddi getirerek TL mevduat yatıran müşterilerine enflasyon oranı üzerinde 2-5 puan arası fazlalıkla ek reel getiri sağlamayı uygulamaya aldıklarını açıkladı. Herhalde diğer bankalar da bunu takip edeceklerdir. Gerekli bir önlemdi.

İç borçlanmaların da Hazine tarafından TL tahvilleri yerine dövizle yapılmaya başlanmasının  hem borçlanmanın maliyeti açısından hem de TL’den dövize kayma açısından da eleştiriler söz konusudur.

Aslında içte her türlü harcama, tahsilat ve borçlanmalarda TL’nin  esas alınmaması durumunda dövize olan kayma devam edecektir. Bu hafta doların 4.9’ları görmesi ve diğer döviz kur artışları enflasyonu olumsuz etkileyecek.  Çünkü hem ticari açıdan hem her sektördeki fiyatlamalar açısından dikkate alınacağı açıktır. Hele de fırsatçıların çeşitli yöntemlerle denetlenilemeyen ve yükselen piyasa fiyatları düşünülürse, ekonomide daralmalara, talebin düşmesi ve büyümeye olumsuz yansıyabilecektir..

Dış dünyada da bir çok finansal Kurumların ve hatta İngiltere Merkez bankasının  gerek TL gerekse TCMB döviz rezervleri ve gerekse Türkiye ekonomisi  için bir çok karmaşık ve  zıt yorumların kasıtlı veya değişik düşünce ve bakış açıları yönünden olumsuz yönde yapılması, dünyada yatırım için dolaşan yabancı sermaye sahiplerini korkutmaktadır. Siyasi açıdan yapılan yorumlar da öyle.

Özellikle son zamanlarda ABD’nin, gerek S-400 füzeler nedeniyle, gerekse İran’dan petrol satın alımı konusunda Türkiye’ye de yönelik yapılan baskı ve yaptırım niyetlerini sürekli olumsuz beyan etmesi, istikrar arayan yabancı yatırımcıyı daha da çekindirmektedir.

Başka bir bakış açısı ile ele aldığımızda aslında şimdi kurları olumsuz etkilemekle ve ülke ekonomisinde ve fiyat istikrarında bir çok mahzurlarına rağmen, döviz mevduatlarının ülke içinde çoğalması döviz ihtiyacını bir bakıma ileride azaltacak ve toplam döviz değerlerinin artmasına da neden olacağı düşünülmelidir. Ancak bu, bir çok ekonomik sorunların çözülmesinden ve Türkiye’nin Yeni orta Vadeli Programında 3 Denge politikasının uygulanması ve sağlanmasından sonra önemli bir avantaj olabilecektir.

Bu çerçevede KKTC de de alınabilecek en önemli ve etkili önlemlerden biri ise, -ki bir çok sorunu çözecektir-, gittikçe artan kayıt dışı ekonomiyi, kayıt altına almak ve devletin bu önemli % 60’lara vardığı söylenen ve hesaplanan kayıt dışı yani kaçak alandan, payını alabilmesi ve devlet hizmetlerinin ve sosyal devlet olma gereklerinin yerine getirilmesini  temin ile Vergide ve hizmette adaleti sağlamak olmalıdır.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar