“ERKEN SEÇİM” VE “BAŞKANLIK SİSTEMİ” ÜZERİNE! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

“ERKEN SEÇİM” VE “BAŞKANLIK SİSTEMİ” ÜZERİNE!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Erken seçim için kavga yapılır mı? Yapılır hatta öteye bile geçilir! Çünkü artık siyasi partiler “zırt pırt”dediğimizce iktidar olmaya o kadar alıştılar ki bir yıldan fazla muhalefette kalmak istemiyorlar!

Aslında cici demokrasimiz adına bu büyük vatan millet görevi “münavebe usulüne” bağlanmış olsa ne kavga çıkar ne kalaba!


Tabi ki bu yargımız bir “bıkkınlığın” tepkisi.. Nitekim “Saner koalisyon hükümeti” de muhalefet cephesine nanik çekerek diyor ki “erken seçim Nisan 2022 de olsun!”

Oysa muhalefete göre çoktan süresi doldu seçim olacaksa Ağustos 2021’de olmalı …Uzunca süredir KKTC böylesi “erken seçimler” paranoyasıyla sarmalı ki her seçim toplumda yeni yeni sorunlar yaratırken, boşa geçen zamanlar yanı sıra da “istikrarsızlıkla güvensizlik” çakılmakta..

Kısaca erken seçimler halkın beklentilerine tükürmekten öte yararı ile anlamı olmayan siyaset hokbazlıkları haline geldi!

***

HATIRLATALIM: Bir dönemler Türkiye de böylesi seçim furyalarıyla çalkalanıyordu. Artı, araya askeri darbeler de sokuşturulunca ülkenin niteliğiyle niceliği  dünyanın geri kalmış ülkeler listesinden kurtulamıyordu!.

Ta ki Erdoğan “devrimsel” bir kararla “Başkanlık sistemini” ikame edene kadar..

Anlatmaya gerek yok.. Türkiye kısa sürede kalkınmasıyla gücünü kanıtlamış, siyasi istikrara ulaşmış bir dünya ülkesi konumuna geldi. Ki o “devrimsel” dediğim değişimler de süreklilik içinde devam etmekte..

Tabi şu da var. Sihir keramet Başkanlık sisteminde mi yoksa Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı oluşundan kaynaklı elde ettiği siyasi irade ile gerçekleştirdiği yeni düzende mi?

İkisi de olabilir. Sonuçta kimseler ikide birde “hadi seçime gidelim” demiyor ama! Ki iş insanları, yatırımcılar için asıl gözlenen de işte böylesi istikrardır..

Biz “çok “cici” dediğimiz parlamenter sisteme çakıldık kaldık! “Başkanlık sistemi” dendi mi aklımıza tek adam gelmekte. Hatta astığı astık, kestiği kestik diktatör!

(Bazılarımız da geçmişte “seferberlik toplumu” olduğumuzu unutarak “liderlik” dönemlerimizin “liderlerine” takarlar.. Hatta TMT’yi bile kişi hak ve özgürlüklerin düşmanı olarak işaretlerler! Sanki o dönemlerde “demokrasi havarileri” olmamız gerekiyordu da olmamıza izin verilmemiş gibi!)

NİTEKİM gene hatırıma geldi. Olağan siyasi düzene geçtiğimiz yıllarda bir gün rahmetlik Denktaş’a sordumdu:

“Neden ‘başkan’ olabilecekken parlamenter meclis sistemini” tercih ettinizdi?”

Hiçbir tepki göstermeden “bilmem” falan diyerek soruyu cevapsız bıraktıydı. Belki de üzerinde durmak gereğini duymadıydı yada “tercih ve olgu” kendileri için doğru olandı..

Fakat KKTC’nin 1983’deki ilanından beridir iktidar-muhalefet teamülünde görev yapan “Meclis”  ne “koalisyonlar hükümetlerinden” ne de zırt pırt erken seçim kararı almaktan kurtuldu..

Her yıl tekrarlanan ritüeliyle de seçim sonuçlarına uygunluğunca fakat “yok birbirimizden farkımız” teamülünde  hükümetler yıkılıp hükümetler kurulmakta! Ki şimdilerde yine başladık erken seçimden söz etmeye..

***

ERKEN SEÇİM OLURSA: Bu kez sandığa gitmeyeceğim! Çünkü Anayasamızda “yurttaşlık görevi” olarak ifade edilen “oy verme” hakkı artık ve resmen siyasi partilerimiz tarafından istismar edilmektedir.

Şöyle ki Anayasamızda “her yıl seçim yapıp bir yeni koalisyon hükümeti kurun” diye ne bir madde vardır ne de bir beyan!

Ve doğrusu da şu ki “toplum iş, aş, hayat hakkı ile kalkınmış ve bayındır bir yurt gözlerken; bizi yöneten “yöneticiler” ise bizlerden sadece kendilerinin karar verdiği erken seçimlerde sandıklara giderek (tabi kendilerine) oy vermemizi istemektedirler! Hiç yapılacak başka bir işimiz kalmamış gibi!

***

KISACA TAKILDIĞIM: (BORCUMUZ!) Geçtiğimiz günlerde gene bu erken seçim söylemlerinin dalgalarında boğulurken Sn. Başbakan Ersan Saner, “derdimiz koltuk değil, koronavirüsle mücadeledir” dedi..

Doğrusu salgınla alınan önlemleri, bu konudaki ciddi çalışmaları takdir edenlerdenim ama o “koltuklarda” oturanların görevlerinin sadece bu olduğunu da sanmıyorum!

Çünkü koronavirüse karşı alınan tedbirler nedeniyle memleketteki pandemi az kayıpla idare ediliyor ama ayni “tedbirlerle” de batıyor ki şimdilerde batmadık ne iş insanı kaldı ne otel, tesis, üretici falan…

Koronavirüsün zararları elbette ki “yasaklar, alınan tedbirlerle” en aza indirildi ama ayni tedbir ve yasaklarla da memlekette zarara uğramayan tek kişi kalmadı!

Yani diyorum ki ustalık ve başarı odur ki koronavirüs’e karşı sürdürülen mücadele yanı sıra sosyoekonomik süreci sağlayacak mekanizmaları çalıştıracak beceri de ayni paralelde devam etsindi.. Oysa “koronavirüsle mücadele” o “sosyoekonomik” dediğimiz sektör ve unsurlara konan yasaklarla başarıldı! Tutun ki salgından kurtulundu ama “batmaktan” asla!

Haa! “Can mı mal mı” sorusuna gelince: “Tabi canımız!” Ki “ecele” hiç lafımız yok ama iki paralık virüs’e yenik düşüp bu dünyadan zamansız ve haksızca göçüp gitmek de istemeyiz elbet.

En azından virüse bu fırsatı vermeyen Saner koalisyon hükümetine,(yok sakın ola bir oy borcumuz vardır demeyin orası başka konu) fakat bir teşekkür borcumuz elbet vardır..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar