“Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın Atina ziyareti ne kadar önemlidir” diye sormak bile abes çünkü çok önemlidir…
Kaç okuyucum var bilmiyorum ama beni okuyanlara hatırlatırsam hatırlayacaklardır: “Bir süre mümkünatı olmayacak bir hayalle çözüme katkı sağlayacak politik unsurları sıralarken, “Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Türk ve Rum halkları federasyonu neden oluşmasın” dediğim de olduydu!
Olabilir miydi? Hayır! Fakat biz bu olmayacak hayalleri biraz da “sorunun esprisi” olarak araya sıkıştırırken Güney’de “fiilen “aslı ile esası” gerçekleşiyordu ! Nitekim:
TÜRKİYE komşularıyla kavga edip dalaşırken, Rum Yönetimi Yunanistan’la birlikte İsrail ve Mısır’ı da kapsamına alan “üçlü ittifak” oluşturuyor, artı Güney’deki of-shore bankalarıyla oluşan mali işbirliğiyle de Rusya Güney Kıbrıs’ta çok özel stratejik konum kazanıyordu.
Üstelik bu çoklu anlaşmalar bölgenin ateşler içinde yandığı dönemlerde de gerçekleşiyordu! Dolayısıyle Sisi Güney’e resmi ziyaretinde heyecana kapılıyor, “Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan” üçlüsünün bölge barış ve huzurunun teminatı olduğunu” iddia edecek kadar coşuyordu!
FAKAT: Tutun ki bu tip ilişkilere de “politika” derler! Bizim 43 yıldır kimselere tanıtamadığımız “devletimize” nazire, Rum’un “ben adanın devletiyim” diyerek oluşturduğu bölge ve dünya politikası, hadi itiraf edelim, “cüce de olsa ibretliktir!”
Biz 43 yılı Rum-Yunan ikilisinin bu “ibretlik politikasının” esiri olarak geçirdik! O kadar ki hâlâ o “büyük Türkiye”ye karşın “AB’nin sürdürüp götürdüğü ambargoları bile kaldırtmak mümkün olmadı!” Kaldı ki “devlet oluşumuzu kabul ettireceğiz!
LAFIN kısası şudur: 1974 Barış Harekâtıyla açılan yaraları ne Türkiye ne de Yunanistan kapatabildi. Aksine kaşıya karşıya da beterince kanatıp kangren haline getirdiler! En basiti iki bölge bir federasyon şemsiyesi altında bile buluşamadı!
Şu andaki gerçek şudur. “İki halk bu adada hep yan yana yaşayacak ama birlikte değil, iki ayrı devlet olarak işbirliğinde!”
ERDOĞAN’ın Atina’ya yapacağı ziyaret bu nedenle çok önemlidir. Çünkü Kıbrıs sorununu, “Rum tarafının da Türkiye’ye güven duyacağı bir çözüme kavuşturabilmek için önce Türkiye-Yunanistan dostluğunun yeniden tesis edilmesi gerekir… İki “anavatan” adadaki “yavrularına” ancak böyle bir dostlukla çözümü bahşedebilirler!
_______________________________________________________________________________
SEÇİLME FANTAZİYASI VE KİŞİSEL ÇIKAR HESAPLARI!
Önce DP genel başkanı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş’a, “bir haller oldu, politikayı bıraktı gelecekleri okuyan bakla falcısı oldu” diye takılacaktım ama bakıyorum söyledikleri doğru! Şöyle ki:
Bu erken seçim olmalıydı çünkü artık KKTC’de teamül haline geldi, olmasaydı olmazdı! Fakat bu erken seçimi tam da yeni yıla denk getirip “mali” yönden komplikasyonlar yaratmak zaten sorunların içinde heyamola çekerken hiç de akıllıca bir karar olmadı! Kaldı ki halk yeni seçim sistemine de hazır değil, bu kısa sürede ne kadar hazırlanacağı da bilinmiyor!
Serdar Denktaş’a dönersek. Diyor ki “2018 çok sıkıntılı olacak.” Bu konuda hatırlattığı şudur: “1 Ocak 2018’den itibaren E-Maliye ve Vergi uygulamaya giriyor. TC ile ilişkilerim gayet iyi. Gelir vergi dairesinde E-vergi otomasyon sistemine geçilmesinde TC maliye bakanı Naci Ağbal’ın katkıları büyüktür…” Serdar Denktaş Havadis gazetesi çalışanlarından gazeteci Duygu Alan’a şunu da söylüyor: “Bu alelacele seçimdir. Bütçe yapmadan seçime gidilmemesi hususunda çok ısrar ettim ama dinletemedim…” “Bir çok kalemde de zamlar kapıda…” Şimdi Maliye Bakanı Denktaş’ın bu çok açık seçik uyarısına cevap verme gereği bile duyulmadan ve her şeye karşın erken seçime gidiliyor!
Neden? Nedeni açık. Bu ülkede seçimler “akıl mantığın” önüne geçen “sandıktan çıkıp vekil olmak, vekil olmuşken “bakan” da oluvermek üzerine kurgulanıp gelişen bir siyasi fantezi değil midir?
Mesela “artık kurtarılmalarının mümkün olmadığı, eğer Türkiye açıktan parasal yardım yapmazsa hiçbir belediyenin borçlarını ödemesinin asla mümkün olmayacağı gerçeklerde bile neden “başkanlıkları” için kıyasıya bir mücadele yapılmaktadır? Üstelik son yıllarda her seçilen başkanın “vallahi bu kadar borç olduğunu bilmiyordum” numaralarıyla birlikte! Neden? İşte o dört yıllık “fantaziya” uğruna!
Fakat artık bu tip “siyasi fantaziyalarla” memleketi yönetilemez! Hele devletin “tepesine” kurularak maddi çıkarlar sağlamak için “politikaya” soyunmak düşüncesinde aday olmak memlekete yapılacak ihanetten başka bir şey değildir!
Aslında “Ombudsman, Sayıştay” bu nedenle çok önemlidir ama biliyoruz, onları bile çalıştırmıyorlar bu ülkede!” Tabi Serdar Denktaş bunları söylemek istemedi. Sadece “bütçe sorununu” hatırlattı! Ancak kabul edelim. Bu erken seçim memleketin sorunlarını değil, “UBP ile DP” nin iktidarına son veriyor! Yoksa kim iktidara gelirse gelsin bilmelidir ki karşısında kat katını bulacaktır. Serdar Denktaş bunu söylüyorsa doğrudur! Çünkü gelecek olan iktidara ne bıraktığını hepimizden çok daha iyi bilmektedir!
_______________________________________________________________________________
KISACA TAKILDIĞIM: (2018 NEDEN UĞURLU BİR YIL OLACAK?)
Diyor ki Maliye Bakanı Serdar Denktaş “2018 çok sıkıntılı olacak!” Ayni kanıda değilim üstelik bu konuda büyük kuşku duymamıza da gerek yok çünkü “son dönemler” her yıl biraz daha artan sıkıntılar içinde geçiyor, alıştık! Fakat 2018’in bir şansı olabilir çünkü son rakamı “7” gibi itici ve soğuk değil! Son rakamı “sekiz” gibi hem telaffuzu hem algılanması yönünden “ferahlatıcı” bir sayı! Eğer iktidar olacak siyasi partiler bu “8” sayısının mucizevi uğurundan da yararlanıp memleketi düze çıkarmazlarsa, artık Kıbrıs Türk halkını göklerden melaikeler inseler kurtaramazlar!)