Gelinen aşamayı neyle ve nasıl anlatmak gerekir?
2004 gibi tarihi bir süreçte (devlet adamlığı olgunluğunda) tarihi işbirlikleri ve icraatlar yapanlar, şimdilerde “küsçülük” oyunu oynuyorlar.
Üstelik konjonktür yine tarihi bir süreçten geçerken ve her ikisinin de aynı işbirliği ve icraatına ihtiyaç duyulurken.
Mehmet Ali Talat ve Recep Tayip Erdoğan’dan bahsediyorum.
Rivayet şudur ki borularla gelen suyun açılış töreni sonrası Mehmet Ali Talat’ın, “Türkiye’deki tören seçim propagandası gibi oldu” demeciyle birlikte Recep Tayip Erdoğan’ın canı sıkılmış, “küsmüş” ve Talat ile yapacağı görüşmeyi iptal etmiş.
Daha önceleri aralarındaki samimiyete şahit olan bendeniz önceleri bunun bir rivayet olduğunu zannetmiştim.
Ama öyle değilmiş.
Gerçekten Talat’ın açıklamalarına bozulmuş.
Küsmüş ve hemencecik randevusunu iptal etmiş.
Şimdi de yaşanan krize rağmen görüşmemekte ısrar ediyormuş.
***
Bilenler bilir.
2004’deki Erdoğan ile şimdiki Erdoğan arasında dağlar kadar fark vardır.
Peşpeşe kazanmanın ve asker ile paralel dahil rakiplerini ekarte etmenin şişkinliğinde Erdoğan’ın değil Talat’ı birçok yol arkadaşını terk ettiği malumdur.
Türkiye’deki yol arkadaşları şimdi amansız bir Erdoğan karşıtına dönüştüler.
Bizde de 2004’de yaptıklarından dolayı Erdoğan’ı takdir edenler şimdilerde kıyasıya eleştirmektedirler.
Ve ne enteresandır ki bu eleştiriler halk katında destek ve değer bulmaktadır.
Hem de inanılmaz bir şekilde.
***
Bunun nedenleri vardır ve Erdoğan bu nedenleri kendinde aramalıdır.
Hem de aynaya bakarak.
Bürokratların buyurgan ve dayatmacı tavırlarının Kıbrıs Türkünü ne kadar örselediğini artık sağır sultan bile duymuştur da Erdoğan’ın sadece ve sadece nüfus aktarımı anlamına gelecek on binlerce yeni vatandaş yapılmasıyla ilgilendiğini, bu yüzden mavra çıkardığını bilenler bilir.
Ötesinde seçilir seçilmez Akıncı’ya yaptıklarını dünya alem bilir.
Buradaki basit eleştiriler karşısında bile hiddetlenip de söyledikleri herkesin kulaklarındadır.
Şimdi de “küs” bulundu.
Talat ile görüşmeyerek Talat’ı cezalandırdığını zannediyor ama her fırsatta sahip çıktığını söylediği her iki devlete de yazık ediyor.
Gerçekten de Kıbrıs ve Kıbrıs Türkü Türkiye’deki ritüellerin dışındadır.
Türkiye’deki ittifaklar veya kavgalarla ilgili sergilenen davranış biçimleri Kıbrıs ve Kıbrıs Türkü için geçerli olamaz.
Çünkü hem bir başımıza değiliz hem de her iki tarafın da gururu ve iradesi vardır.
Buna göre davranmanın ne anlama geldiğini Erdoğan çok iyi biliyor.
Geçmişte en halisane örneklerini verdiği için biliyor.
Yine öyle davranması beklenir.
Yoksa zararı her iki tarafa olacak…
