Türkiye’de yaşanan 6 Şubat depremi sonrasında kaybettiğimiz canların da etkisi ile artık vatandaş binalar ile ilgili daha duyarlı… Eskiden çok da umursamadığımız birçok okul binası ve devlet dairesi için artık daha çok hassasiyet gösteriyoruz. Bir okulda sınıfın damından sıvanın düşmesi artık basında haber oluyor. Çünkü artık herkes daha hassas ve diken üstünde…
Aslında olması gereken de budur. Çocukların olduğu her ortam için aynı hassasiyeti göstermek gerekiyor. Bakanlığın ve tüm ilgili tarafların, okullarda yaşanan bina sıkıntılarını küçümsemek yerine ciddiye alması gerekiyor. Sınıftaki sıvanın düşmesi bazıları için önemsiz gibi görünse de, o sıvanın herhangi bir çocuğun üzerine düşmesi yaralanmasına neden olacaktı.
Bugün birçok okulda 100 civarında konteyner veya prefabrik sınıflar varsa demek ki okul binalarımızın tümünün gözden geçirilmesi gerekmektedir. Okulların birçoğunun 1974 öncesinden kalma olduğunu ve bugünlere kadar yamalana yamalana geldiklerini unutmayalım. Üstelik de bu yamalamanın çoğu da “ucuz olsun” anlayışı ile yapıldığı için yamalanmalarında ömrü hep kısa sürdü.
Yeni yaptığımız okulların bile 5-10 senede yıprandığı ve tamirat istediğini yaşayarak gördük. Hele hele yeni yapılan Bayraktar Ortaokulu’nun zemin kayması yaşadığı ve bir süre sonra tamamen yıkıp yeniden yaptığımızı unutmadık.
Demek ki yeni bina yaparken anlayışımızın değişmesi gerekiyor. Ahbap çavuş ilişkisi ile yandaşa verilen ihaleler ve “ucuz olsun” anlayışı ile yapılan okulların bir süre sonra sorun yaşayacağını bilmemiz gerekiyor. Okul idareleri, Okul Aile Birlikleri tahmin edemeyeceğiniz çoklukta okul tamiri ve ihtiyaçları için paralar harcamaktadır.
Belli ki hükümetin eğitim adına bir seferberlik başlatması gerekiyor. Kasım ayında yeni bütçenin görüşülmesine başlanacak. Belli ki bu yeni bütçe içinde okullara ek bir bütçenin ayrılması gerekiyor. Bu yapılmadığı sürece başka şeyler için yapılan ekstra harcamalar vatandaşın dikkatini çekecek. Bugün Azerbaycan’a giden 200 kişi sorgulanıyorsa, daha öncelikli harcamaların yapılacağı konular olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Çocuklar konteynerde eğitim alıyorsa, hiçbir şey çocuklarımızdan daha önemli olamaz. Bir taraftan tam gün eğitimden bahsederken, diğer taraftan okullar başımıza düşüyorsa, konteyner sınıflar her geçen gün artıyorsa, ortada bir çelişki var demektir.
Tam gün eğitimin amaçlarından biri de daha iyi ve verimli eğitimdir. Peki böylesi bir ortamda sürdürülebilir verimli bir eğitim vermek mümkün mü?
Dolayısı ile şapkayı önümüze koyup, daha gerçekçi ve daha üretken politikalar ile eğitime yön verilmelidir.
Zaten covid salgını ile birlikte sekteye uğrayan eğitimimiz, üzerine bir de depremin yarattığı olumsuzlukları da eklediğimiz zaman, hedeften iyice şaşmış, edinilmesi gereken davranışlar edinilememiş, öğrenmemiz gerekenlerin birçoğunu öğrenememişken, çocuklara daha fazla zorluk çıkarmanın anlamı yok.
Yarından tezi yok yeniden silkinip, çocuk odaklı bir eğitim anlayışının hayat bulması kaçınılmazdır. Aksi durumda kaybettiklerimizi, değil geri almak, eğitim adına daha çok kayıplar yaşamamız muhtemeldir.
