DURUN DEDİ ÖĞRETMEN! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Nisan 29, 2024
Köşe Yazarları

DURUN DEDİ ÖĞRETMEN!

Bir çocuk bir gün okula başladı. Pek mi pek akıllıydı. Okulu da pek mi pek büyüktü. Ama akıllı çocuk sınıfına dışarıdan kestirme bir yol buldu. Buna çok sevindi. Artık okul ona kocaman görünmüyordu. Bir zaman sonra bir sabah dedi ki öğretmen “Bugün resim yapacağız.” “Ne güzel” diye düşündü çocuk… Resim yapmayı çok severdi. Her şeyin resmini yapardı: Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler, trenler, gemiler. Mum boyalarını çıkardı ve çizmeye başladı. Ama öğretmen “Durun” dedi, “Henüz başlamayın!” Ve herkes hazır görünene dek bekledi. “Şimdi” dedi öğretmen, “Çiçek çizmesini öğreneceğiz.” “Ne güzel” diye düşündü çocuk. Çiçek çizmeyi çok severdi. Ve en güzellerini yapmaya başladı, pembe, mavi, kavuniçi mum boyalarıyla. Ama öğretmen “Durun” dedi. “Size nasıl çizileceğini göstereceğim”. Yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizdi. “İşte” dedi öğretmen. “Şimdi başlayabilirsiniz”. Küçük çocuk bir öğretmenin çiçeğine baktı, sonra kendi çiçeğine. Kendi çiçeğini daha çok sevdi ama bunu söyleyemedi. Defterinde sayfayı çevirip, öğretmeninki gibi çizdi kırmızı bir çiçek, sapı yeşil…


Bir başka gün dedi ki öğretmen: “Bugün çamurdan bir şeyler yapacağız.” “Ne güzel” diye düşündü çocuk. Çamurla oynamayı çok severdi. Her şeyi yapabilirdi çamurla: Yılanlar, kardan adamlar, filler, fareler, arabalar, kamyonlar. Başladı çamuru yoğurmaya. Ama öğretmen “Durun” dedi, “Henüz başlamayın!” Ve herkes hazır görünene kadar bekledi. “şimdi” dedi öğretmen, “Bir çanak yapmayı öğreneceğiz.” “Ne güzel” diye düşündü çocuk. Çanak yapmayı çok severdi. Ve başladı yapmaya boy boy, şekil şekil çanakları. Ama öğretmen “Durun” dedi. “Size nasıl yapılacağını göstereceğim…
Ve çok geçmeden küçük çocuk öğrendi beklemeyi, izlemeyi, ve her şeyi öğretmen gibi yapmayı. Ve çok geçmeden başladı kendiliğinden hiçbir şey yapmamaya.
Ama birdenbire taşınıverdiler başka bir eve, başka bir şehirde ve çocuk gitti başka bir okula. Bu okul daha da büyüktü öbüründen. Kestirme yolu da yoktu dışarıdan. Büyük basamakları çıkmak ve uzun koridorlardan geçmek gerekiyordu sınıfa kadar. Daha ilk gün dedi ki öğretmen: “Simdi resim yapacağız.” “Ne güzel” diye içinden geçirdi çocuk ve öğretmenin ne yapmasını söylemesini beklemeye başladı.
Ama öğretmen hiçbir şey söylemedi, başladı sınıfta dolaşmaya. Küçük çocuğa gelince durup sordu: “Resim yapmak istemiyor musun?” “istiyorum” dedi çocuk.”Ama ne resmi yapacağız?” “Ne resmi istersen” dedi öğretmen. “Nasıl çizmeliyim?” diye sordu çocuk
“Nasıl istersen” dedi öğretmen. “istediğim renk mi?” diye sordu çocuk. “istediğin renk” dedi öğretmen, “Eğer herkes ayni resmi yaparsa ve ayni renkleri kullanırsa kimin neyi yaptığını ve neyin ne olduğunu nasıl anlarım ben?” “Bilmem”, dedi çocuk ve başladı çizmeye: Kırmızı bir çiçek, sapı yeşil…
 

ÖĞRETMENİM YETENEKLERİMİ KEŞFEDER MİSİN?
Okullarımız ne kadar öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkarabiliyor? Bu sorun sadece ülkemizin bir problemi değil, dünyadaki tüm ülkelerin temel problemidir. Dünya döndükçe de bu soruyu eğitim kurumları her zaman sorgulayacaklar. Acaba okullar öğrencilerinde var olan yetenekleri ortaya çıkarabiliyor mu? Bilinen bir gerçek var ki keşfedilmeyen yetenek ortaya çıkamaz ve geliştirilmeyen yetenek ölür. Maalesef okul sıraları geliştirilemeyip ölen yeteneklerle dolu. Başarıyı yakalayanlar hakkında öğretmenlerinin söylemiş olduğu söyler tarih sayfalarında hüzünlü bir hikaye olarak kaldı. Eğitimciler olarak temel felsefemizin erdemli toplum yetiştirmek olduğunu düşünürsek, öğrencilerimizin içindeki yeteneği ortaya çıkartmalıyız. Üzülerek söylemeliyim ki bizler olumsuz eleştiriler altında yetiştik. Ailede, okulda ve toplumda olumsuz eleştirilerle yetiştiğimiz için çoğu kez başaramayacağımıza inandırıldık. Bu sebeple bunun acısını çok kötü yaşadığımızdan, öğrencilerimizin yeteneğini keşfederek ve öğrencilerimize doğru yönde rehberlik ederek yetiştirmeliyiz. Bu ülkede maalesef üniversite sınavında çok iyi puan almasına rağmen tercih ettiği mesleklerin ne iş yaptığını bilmeden tercih yapan öğrenciler vardır. İsfohani, “İnsanların yetenekleri yer altındaki su gibidir, ondan yararlanabilmek için toprağın kazılmasına ihtiyaç vardır” diyerek öğretmenlere adeta bu yönde ışık tutar.
Başarılı öğretmenin, sıradan öğretmenden en önemli farkı öğrencilerinin içinde saklı bulunan yetenekleri ortaya çıkarabilmesidir. Acaba öğrencilerimizden kaçının yeteneğini fark edip onları yeteneklerine göre yetiştirebiliyoruz. Acaba kaç öğrencimiz sayemizde yeteneğini fark etti? Kaç öğrencimiz için hayatında kilometre taşıyız? Kaçının geleceğinde yardımcı oluyoruz? Ya da kaçının hayatında en önemli bir engeliz? Durup düşünmeliyiz. Bir öğrencimizin yetenekleri sayesinde bir yerlere getirmek nasıl mükemmel bir duyguysa onun karsında bir engel olup ta yeteneklerini öldürmek de bir suçtur. Ve bence bu cehennemlik bir suçtur. Peki sizce okullarımız dünyadaki tüm okullar da dahil Bill Gates’ten daha iyi bilgisayar dahisi çıkarabilir mi? Edison’dan daha iyi bir mühendis yetiştirebilir mi? Mendel’den daha iyi bir genetik mühendisi yetiştirebilir mi? Beethoven’dan daha iyi bir müzisyen yetiştirebilir mi? Gelin hep beraber başarıyı yakalayanlar ve öğretmenlerinin onlar hakkında ne söylediklerine dair bir yolculuk yapalım
Michigan Port Huran İlkokulu öğretmeni, ailesinin başarısız olduğu gerekçesiyle okuldan aldığı öğrencisi Thomas Alva Edison için “O beyinsiz bir çocuk ve hiçbir işte başarılı olamaz” demişti. Fakat Edison elektrik ampulü başta olmak üzere insanlığın hayatını kolaylaştıracak icatları nedeniyle tarih boyunca unutulmayacak bilim adamları listesine adını yazdırmayı başardı.
Jonathan Swith, Trinity College’da disiplin suçu işledi için kınama cezası almış ve ancak özel müsaade ile kolejden mezun olabilmişti. Fakat Jonathan Swith, dünyanın en büyük yergi yazarlarından biri olmuştu. Gulliver’in Gezileri ve Basit Teklif eserleridir.
Orlive Wright, yaramazlıktan dolayı okuduğu okulun altıncı sınıfından kovulmuştu. Fakat Orlive Wright, 1903 yılında erkek kardeşi ile birlikte dünyanın ilk güç kaynaklı uçağını icat etti.
Bill Gates, 1975 yılında Harvard Üniversitesi’nden atılmıştı. Fakat aynı yıl Gates, Paul Allen ile birlikte Microsoft Firması’nı kurdu. Bill Gates, mikro bilgisayarları çalıştıran ilk yazılımı tasarladı ve dünyanın en zengin iş adamı oldu.
Cemal Abdül Nasır, öğrencilik zamanlarında Mısır’ı kontrol altına tutan İngilizlere karşı yapılan bir gösteriye katıldığı için liseden atılmıştı. Daha sonra okumakta olduğu hukuk fakültesinden ayrıldı. Fakat Nasır, 1956 yılında Mısır Devlet Başkanı seçildi.

Elvis Presley’in Memphis Tennessee- L.C. Humes Lisesi’ndeki müzik öğretmeni, ona zayıf notu vermiş ve ‘sen hiçbir zaman şarkı söyleyemezsin’ demişti. Fakat Presley, 1977’deki ölümünden önce, 600 milyondan fazla albüm ve single satarak Rock’n Roll kralı oldu.
Henry Ford II, (Henry Ford’un torunu) Thomas Hardy’nin romanları üzerine sınav kağıdı hazırlaması için bir öğrenciye para verdiği için Yale Üniversitesi’nden atılmıştır. Fakat Henry Ford II, 1945 yılında Ford Motorları fabrikasının başkanı oldu ve iflasın eşiğindeki şirketi kar eden bir yatırıma dönüştürdü.
John F. Kennedy, Connecticut’taki hazırlık okulu olan Canterbury’de futbol takımına girememiş ve Chote Akademisi’nde Latince’den kalmıştı. Harvard’daki ilk senesinde sınıf başkanlığı seçimini kaybetmiş, ikinci senesinde öğrenci konseyine girememiş ve Stanford Üniversitesi ticaret okulundan ayrılmıştı. John F. Kennedy 1946’da Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’ne, 1952’de Amerika Birleşik Devletleri Senatosu’na seçildi. Ve 1960 yılında da Amerika Birleşik Devletleri’nin 35. Başkanı seçildi.
James Fenimore Cooper, ilk senesinde yaptığı bir dizi muziplik sonucunda Yale Üniversitesi’nden atılmıştı. Fakat James Fenimore Cooper, dünyaca ün kazanan ilk Amerikalı yazar oldu. Son Mohikan isimli eserinin de içinde bulunduğu Uzun Süren Hikayeleri yazdı.
Michael Jordan, daha ikinci sınıf öğrencisi olduğu için lisenin önde gelen futbol takımından uzaklaştırılmıştı. Fakat aynı Michael Jordan daha sonraları dünya spor tarihinin en büyük basketbol oyuncularından biri oldu.
Charles Lindbergh, Wisconsin Üniversitesi’nden, ikinci sınıftayken atılmış. Charles Lindbergh, 1927 yılında Atlantik Okyanusu’nu tek başına, hiç durmadan uçarak geçen ilk insan oldu.
Charles Conrad, haylaz bir çocuk olarak bilindiği için prestiji yüksek bir erkek okulu olan Haverford’dan atılmıştı. Fakat 1969 yılında, Apollo 12’nin kumandanı olarak Charles Conrad, Ay’da yürüyen üçüncü astronot oldu.
Bernard Shaw, yalnızca beş sene okula gitmiş olmasına rağmen, öylesine güçlü bir yazar olmuştur ki; 1925’te Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.
Gregor Mendel, gençliğinde üniversiteye kabul edilmemişti. Daha sonrada Viyana Üniversitesi’ne girse de, oradan da mezun olmadan ayrıldı. Profesörlerden biri onun hakkında şöyle yazmıştı: “Mendel’de, bir bilim adamı için gerekli olan berrak düşünebilme yeteneği yok.” Fakat Mendel genetik biliminin kurucusu olmuştur.
Münih’teki ilkokul öğretmeni; ünlü fizik bilgini Albert Einstein’e hiçbir işe yaramayacağını söylemişti. Fakat bu durum onun ‘İzafiyet Teorisini’ ortaya koymasını engellememişti.
Enrico Caruso’nun ilk müzik öğretmeni: “Senin sesin pencere kenarından gelen rüzgarın ıslık çalmasına benziyor” diyerek ona ders vermeyi reddetmişti. Fakat Enrico Caruso İtalya’nın en büyük tenörlerinden biri olmuştur.
George Westinghouse, yaşıtlarına göre yeteneksiz, çalışmayı sevmeyen biri olduğu gerekçesiyle okuduğu kolejden uzaklaştırılmıştı. Fakat 20 yaşına gelmeden buharlı motor çarkının patentini aldı. 400’den fazla icat yaparak bir sanayi imparatorluğuna ulaştı.
Savaş ve Barış adlı romanın yazarı Tolstoy, içinde öğrenme isteği olmadığı gerekçesiyle kolejden atılmıştı. Fakat Tolstoy dünya klasiklerine girmeyi başaran bir eser verdi.
Müzik öğretmeni, Beethoven hakkında “Müzisyen olamaz” dedi. Fakat Beethoven müzikte yeni bir çığır açtı.
Yukarıdaki örnekler göstermektedir ki; bu kahramanlar öğretmenlerini büyük bir zevkle yanıltmışlardır. Peki ya tarihe geçemeyen başarılar, ya kırılan hevesler, geliştirilemeyen yetenekler… İşte bunu biz eğitimcilerin düşünüp tartışması gerekmektedir. Eğitim kurumlarının öğrencilerindeki yetenekleri ortaya çıkaramaması her zaman tartışılacak bir konu olacaktır. Acaba biz eğitimciler öğrencilerimizin ne kadar yeteneğinin farkındayız?

Mehmet Akif Çakırer

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar