DİKKAT, ESKİYE DÖNME ARZUSU YAYGINLAŞIYOR... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

DİKKAT, ESKİYE DÖNME ARZUSU YAYGINLAŞIYOR…

Gazeteciyiz ya, sokakta insanlar sanki biz kendilerinden daha fazlasını biliyor muşuz, ya da kahinmişiz gibi sorular soruyorlar…
Bu her zaman için böyleydi. Yollar, hastaneler, okullar, maaşlar, seçimler… Belli dönemler, belli konularda çeşitlenir sorular. Herkes kendi sorununu anlatır, ne düşündüğümüzü sorar.
Ancak şu sıralar vatandaş neredeyse tek bir noktada birleşiyor; umutsuzluk…
Acaba hayal kırıklığı desem daha mı doğru olur..?
Düşünün siz, siyasi partiler kurulalı beri denenmemiş bir formül denendi. Ülkenin iki ana partisi bir ortaklık kurdu. Muhalif partilerin tabanları da dahil, memlekete bir heyecan geldi. 
Düşündü insanlar ve dedi ki, artıyla eksi bir araya gelince, n’apsa bir şeyler olacak…
Birbirlerini destekleyecekler, birbirlerinin kuyusunu kazmayacaklar, en önemlisi de birbirlerini denetleyecekler ve icraata yönelecekler. Çünkü başka şansları yoktur. Çünkü girdikleri iş, ha herru ya merru durumudur…
Ne yalan söyleyim, herşeye rağmen, niyetleri konusunda kendilerini eleştiremem.
Arsa dağıtalım, istihdam yapalım, bol keseden kredi verelim, yolsuzluğa göz yumalım, yani geçmişin o berbat partizan, popülist statükosuna sarılalım gibi bir durumları yok…
Ama icraat da yok be kardeşim…
İnsanları umutsuzluğa sürükleyen bu işte…
Bir adım atarken, sanki birileri ayaklarından tutuyor.
Hükümet programı orada, takvim orada, para pul da istemeyen işler var.
Ama olmuyor…
İşte su konusu, işte ekonomik protokol…
Diğer sorunların bir çoğu bu ikisine bağlıyken, ortada bir kilitlenme durumu var…
Çözüm bulması gerekenler, yol açması gerekenler, aksine yolları tıkıyor. Hem de geçmişte hiç görülmediği kadar, varolan sorunlar daha da karmaşıklaşıyor,  yok yere büyüyor, büyüyor, içinden çıkılmaz hale geliyor… 
Açıklamalara bakıyorsunuz, ortaklar, her iki konuda da aralarında sorun olmadığını söylüyorlar…
Öyleyse..?
Köklü değişikliklere gideceğiz demişlerdi değil mi..?
Şu anda günü birlik, eğreti kararlardan başka ne var..?
Biz onlardan günlük icraatları yapmalarını değil, köhnemiş siyasete yeni bir yolaçmalarını beklemiştik. Yanlış ne varsa bir daha tekrarlanmayacak şekilde değiştirilmesini. Yapacakları büyük değişime biraz da bizi zorlayacaklarını düşünmüştük. Hani o statüko hep biz istediğimiz için devam ediyordu ya, onu bitireceklerdi… Radikal kararlar alacaklardı… Çünkü ellerinde bunu halka benimsetecek oy tabanı, destek vardı…
Oysa elimizdekini de kaybetme durumuna gelmek üzereyiz…
Biz bütün bu değişimlere kendimizi hazırlamıştık, ancak görüyoruz ki, onlar hazır değillermiş…
Kimi on yıllar önce çöken bir ideolojinin saplantısından çıkamazken, kimileri  geçmişte kolay yoldan elde ettiklerine kavuşamamanın baskısı altında…
İyi niyetle, umutla bekleyen insanlar da ortaklığın üstündeki bu ölü toprağını atıp atamayacağını konuşuyor. Konuşmuyor, artık yüksek sesle endişelerini dile getiriyor…
Bir de buna Türkiye ile yaşanan gerginliği ve de Kıbrıs konusundaki belirsizliği ekleyin….
En büyük korkum ne biliyor musunuz, o kolay olana, o kötü olana, o alışılana geri dönme isteği yaygınlaşıyor…
Umutsuzluk, hayal kırıklığı, bizi bu duruma getiren rant düzeni savunucularına konuşma fırsatı veriyor…
En tehlikelisi de bu…

 


YERİN KULAĞI VAR
ÇÖZÜM KÜRESELLEŞME DEĞİL MİDİR:

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden diyor ki, “Kıbrıs sorununun çözümü, Avrupa’nın enerji güvenliğini güçlendirecek”… Oysa bu ülkede telefonu bile “vatan” görenler var Sayın Biden, hangi enerjiden, hangi ortak çıkarlardan bahsedersiniz…  Gerçekten de tam bir tezatlar ülkesiyiz. Çözüm dediğin nedir? Dünyayla her alanda bütünleşme değil mi…? Öyle olunca kilometrekarelerce arpa üretebilecek misiniz, ya da analog telefonda ısrar edebilecek misiniz? Elektriği, suyu ben yöneteceğim diyebilecek misiniz?  Önce bu çelişkilerimizi çözmek zorundayız…

“ALLAH BİLİR”:
Biz Kıbrıs konusuna her ne kadar buralarda kendi kendimize bir uzlaşma bulacağımızı zannetsek de, hiç bir zaman bu lüksümüz olmadı. Uluslararası aktörlerin çıkarları neyi gerektiriyorsa, o… Hayal kırıklığı yine ABD’den geldi. ABD’nin Başkan Yardımcısı Biden, önceki gün Erdoğan’la görüşmesinde, “Allah bilir” deyiverdi. Biz neredeyse sona geldik derken, 2004 referandumunda Kıbrıs Türklerine gaz veren ABD’nin en yetkili ağzından çıkan bu sözler, herkesi düşündürmeli bence…

VESAYET:
Güney Kıbrıs, “Euroasia Interconnector” projesi ile İsrail ve Yunanistan’la deniz altından elektrik kablosu ile bağlanmak için düğmeye bastı. Ama bizdeki bazı efendiler, elektrikte  Türkiye’ye bir  kablo ile bağlanmayı bile “vesayet” olarak niteliyor… İsrail mi, Güney Kıbrıs mı, Yunanistan mı, hangisi hangisini vesayet altına alacak acaba?

HAYAL SATIYORLAR:
Hafta sonu bir gazetenin manşetiydi, “Gelsin Euro’lar” diye.  Aklıma, 2004 referandumu öncesi geldi. Hani ülke euro ve dolar’a boğulacaktı… Bu daha başlangıç. Yakında havuzlu villaların resimleri de gazete sayfalarını süslemeye başlar artık.  Adamlar Kıbrıs Türkünü çözmüş, “parayı veren düdüğü çalar” bizim ülkede…

KAŞIKLA VERDİ, KEPÇEYLE ALIYOR:
Her yeni yılla birlikte özellikle harçlara gelen zamlar, bu yıl da hayata geçiyor. Devlete ödenen harç miktarları yeni yılla birlikte %6.5 zamlandı. Yıllardır değişmeyen tek kural olan bu zamlarla devletin kasasına yüklü miktarda para girecek. Böylece, ay sonu veilecek %4.60 zam da fazlasıyla geri alınmış olacak. Bir lafım da sendikalara, bu durum hepimizin canını yakacak ama, madem bu ülke bizim ve biz yöneteceğiz, kaynak için zamdan başka çaremiz yoksa, o zaman kızmayacaksınız…
 
KEŞKE ÖNCEDEN ANLAŞILABİLSEYDİ:
Türkiye’den gelen suyun yönetimi konusunda yaşanan krizle ilgili olarak Mehmet Ali Talat, “ortada kararsızlık yok. Biz kararımızı ilettik. Konu uzlaşamamaktır” değerlendirmesinde bulundu. Keşke bu tartışmalar kamuoyunun gündemine gelmeden, kapalı kapılar arkasında yapılıp, bir sonuca varılsaydı. Artık ok yaydan çıktı, tarafların söylemi de gittikçe sertleşiyor. Bundan sonra uzlaşma olsun ya da olmasın, bu saçma sürecin bir takım can yakan sonuçlarını da hep birlikte çekeceğiz…

 

ZİRVEDEKİLER
Ali Sabancı:
“Şu anda uçtuğumuz meydanlar arasında en yüksek misafir vergilerinden biri Kıbrıs’ta. Niye, çünkü bu havameydanı bir gelir kapısı sanılıyor. Verdik üç sene evvel ihale ile birimize şu kadar para vereceğini taahhüt etti daha bir kuruş yok…”.

DİPTEKİLER
Tel-Sen:
Okudukça deli oluyorum. “Telefon Dairesi vatandır, satılamaz”… Slogan bu… Peki ya sevgili dostlarınız, CYTA’yı bir dünya deviyle evlendirirken, devleti mi satmışlardı?  Haydi geçtim, ya Rusya? Batı’nın teknolojilerini kullanacak şekilde, kamu-özel ortaklığına geçeli tam 20 yıl oldu. Allah’ın Arnavutluğu bile devletin telekom hizmetlerini bir Türk şirkete verdi. Şimdi Ruslar ya da Arnavutlar vatanlarını mı sattılar? Hayır, aksine para basan sektörler yarattılar… Bu nasıl bir kendine güvensizliktir, anlamak mümkün değil…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar