Derviş Eroğlu aday... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Derviş Eroğlu aday…

Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun görüşmeci Kudret Özersay’ı görevinden alması sürpriz sayılmamalı. Madalyonun hangi tarafından bakarsanız bakınız, bu görevden alma doğru bir karar. Daha da doğrusu, Eroğlu Özersay’ı görevden almadan, Özersay kendisi istifa etmeliydi.
Siz birlikte oturduğunuz masadaki “toplum lideriyle”, seçimlere 7 ay gibi bir süre olmasına rağmen rakip hale geleceksiniz ama etik gereği istifa etmek yerine, “ben görevimin başındayım, isterse o beni alsın” gibi de bir açıklama yapacaksınız…
Olmazdı. Olmadı da zaten.
Birinin makamına adaysanız, o işi ondan daha iyi yapacağınız iddiasındasınız demektir. Karşınızdaki de eğer yine adaysa, bu fırsatı size tanımaz öyle değil mi… Bu onun daha iyi ya da daha kötü olduğuyla ilgili değil.
O nedenle Eroğlu’nun, Özersay’ı görüşmecilik görevinden almasını, kimse başka yerlere çekmeye kalkmasın…
Diğer taraftan, bu görevden alma kararıyla birlikte, kamuoyunda tartışılan, Kudret Özersay’ın adaylığının arkasında, “Ankara” var dedikodularına da son nokta konulmuş oldu. Bence, bayram sırasında Eroğlu ile Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmesinde, bu konu da gündeme gelmiş olabilir. Hani süreç birlikte yürütülüyor ya. Eroğlu, Özersay’ın adaylığı ve görüşmeci sıfatıyla ilgili görüşlerini Erdoğan’a aktarmış, hatta görevden alma isteğini de iletmiş olabilir… Burada Erdoğan’ın Eroğlu’na nasıl bir konuşma yaptığını bilmemize imkan yok doğal olarak. Belki de Erdoğan, Rumların masadan çekileceği ihtimalini de öngörerek, Özersay’ın görevden alınmasına olumlu bir yanıt bile vermiş olabilir…
Bayramda gündem Özersay’ın adaylığı, herkes bunu konuşacak derken, Rumların masadan çekilme kararı gündemi bir anda görüşme sürecine yönlendirdi…
Netice olarak Kıbrıs Adası, yazda görmediği kadar sıcak bir havaya büründü bugünlerde. Olay o kadar önemli ki, görüşmelerin kopmasına neden olan doğal gaz meselesinin, iki toplum arasında silahlı bir çatışmaya dönebileceğini bile öngören siyasetçilerimiz oldu… 1974 sonrası iki toplum arasındaki en sıcak krizi yaşıyoruz resmen. Onun için her iki taraf da, özellikle de Rum tarafı, olayın daha büyük bir krize dönmeden çözülmesi için, gerekli adımları atmalı ve militarist açıklamalardan kaçınmalıdır. Tabii ki bu sözlerim Türk tarafı için de aynen geçerli…
Peki ama Rumların doğal gaz aradıkları münhasır ekonomik bölgenin yakınına Türk savaş gemilerinin gelmesi ve yapılan çalışmaları izlemesi suç mu..? Kesinlikle değildir. Çünkü Türk savaş gemilerinin dolaştığı alan, uluslararası sular… Türkiye dışında zaten orada olan Amerika’nın 6. filosunun, hatta İngiliz ve Rus gemilerini bile serbestçe dolaşabileceği bir bölge… Sözün kısası uluslararası hukuk, herhangi bir ülkeye ait savaş gemilerinin uluslararası denizlerde bulunmasını yasaklamıyor. Olaya bu yönden bakıldığında, Türk gemilerinin o bölgede bulunmasının uluslararası hukuk açısından bir sakıncası yoktur.
Durum böyle olunca da, Rumların masadan çekilmek kararı için, bunu bahane ettiğini söyleyebiliriz…
Özersay’ın adaylık açıklamasıyla birlikte zaten karışan kafalar, Rumların bu kararı ile tamamen karışmış oldu.
Rumların masadan çekilmesini, “zaten bir şey olacağı yoktu, boşuna görüşüyorlar” diyenler için olumlu değerlendirilirken, tüm umutlarını çözüme bağlayanlar ve ülke sorunlarının sadece çözümle çözüleceğine inanlar ise, şimdi “karalar” bağlayabilirler. Özellikle de Ortadoğu’daki gelişmeler ve Türkiye’nin pozisyonu, bu çözüm beklentilerimizi bir hayli ertelememize neden olacaktır…
Masanın yeniden toplanması, aracıların gelip gidişi, ön hazırlık çalışmaları derken, zaten Nisan ayını buluruz…
Sonuç olarak Özersay’ın adaylığını açıklaması görevden alınmasına neden olurken, “Şimdi seçimi değil, görüşmeleri düşünme zamanı” diyen Eroğlu’nun da Özersay’ı görevden alması sonrası, Kasım ayını beklemesine gerek yok. Çünkü bu hareketi ile nisan ayındaki seçimlerde aday olduğunu da açıklamış oldu…

YERİN KULAĞI VAR


SUÇLANAN YİNE BİZ Mİ OLACAĞIZ:
Rum Yönetimi, 1968’den beri devam eden müzakere süreçlerinden ilk kez resmi olarak çekildi. Karar, Kıbrıs Türk tarafında tepki karşılanırken, ilk yorumlar, “masadan çekilmek için zaten bahane arıyorlardı” şeklinde oldu. Şimdi önemli olan, dünyanın bu yeni duruma nasıl bir tepki vereceği. Yine her zaman olduğu gibi suçlanan biz mi olacağız acaba..?

KİM ENGELLEDİ:
Kudret Özersay, Rumların müzakere masasından çekilmesiyle birlikte yaptığı açıklamada şöyle bir ifade kullandı: “Kendileri sondaj çalışmalarına tek yanlı olarak başladıklarında, Kıbrıslı Türkler olarak biz, müzakereler ile ilgili olarak adım atmalıydık. Alınan bu kararın iç politika ile bağlantısı olduğunu da düşünüyorum”… Şimdi bu ne demek? Türk heyetinin ikinci adamı şimdi kimi suçluyor? Bunu açıklamak zorunda. Eroğlu mu, CTP mi, DP mi, kim? Ayrıca ne adım atılmalıydı da atılmadı, onu da söylemek zorunda. Aksi takdirde, bizler de onun bu sözlerinin “iç politika ile bağlantılı olduğunu” düşüneceğiz…

MAL DEĞİL GAZ:
Yıllardır Kıbrıs sorunu dendi mi, aklımıza mal- mülk gelirdi. Mal-mülk sorunu çözülürse adaya barış ve huzur gelir diye düşünüyorduk. Ama bakıyoruz ki, yıllardır yanlış bir tespit yapmışız. Baksanıza doğal gaz sorunu iki toplumu yeniden savaşa sürükleyecek noktaya gelmiş. Yıllardır dile getirdiğimiz “mal canın yongasıdır” sözünü de bundan sonra, “Gaz canın yongasıdır” diye mi söyleyeceğiz…

CTP KRİZE ÇÖZÜM ARIYOR:
Rum tarafının görüşme masasından çekilmesiyle birlikte başlayan krize çözüm bulmak amacıyla CTP Rum tarafında girişimde bulunmaya hazırlanıyor. Bu nedenle CTP dün acil görüşme talebiyle AKEL ve DİSİ’den randevu talep etmiş. “Ret Cephesi” olarak bilinen iki partinin bu talebe olumlu bir yanıt vermesini beklemesek de, krizin ancak taraflar arası bir diyalogla aşılacağı kesin…

HAYBEYE SINAV:
Hükümet eğer kendine güveniyorsa, şeffaf olduklarını iddia ediyorlarsa, Elektrik Kurumu’na alınacak 30 kişinin hangi parti ile yakınlığı olduğunu açıklasın. Aslında açıklamalarına gerek de yok. Bu küçük ülkede kimin ne olduğunu bilmeyen yok. Yani daha şimdiden oraya kimlerin alınacağı belli gibi. Geriye kalan yüzlerce genç ise işe girebilmek için hükümetin değişmesini beklemek zorunda. Ne yapalım, bizim ülkede işler böyle yürüyor…

RAKAMLAR HAVADA:
Nüfus Dairesi’nin verilerine göre, 10 yılda 34.136 doğum olmuş. Doğurganlık hızı genelde 1,8 olarak bilinen KKTC’de, bu sonuçlara göre doğum oranı binde 7 düşmüş görünüyor. Ancak araştırmanın son on yılı kapsadığını ve nüfusun da on yıl önce bugünkünden daha düşük olduğunu düşünürsek pek fazla bir değişim yok gibi. Yine de, DPÖ sayfalarında bu rakamları net bir şekilde bulmak isterdik, ancak ne yazık ki 2011 nüfus sayımı sonrasında bu değerlendirmeler yapılmış değil.

ZİRVEDEKİLER
Hasan Sarpten: Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı’nın tek ilgilendiği konu olan Türkiye’den gelecek su projesinin de altından kalkamayacağı açıklamasına tepki göstererek “Ne çevre sorunlarının üstesinden gelecek, ne de Türkiye’den gelecek suyu idare edecek kapasitesi yoksa istifa etsin” dedi. Sayın Sarpten, bunlar istifa etmeyi bile beceremezler…

DİPTEKİLER
Hızla Gerileyen Hayat Standardımız: Yöneticiler, KKTC’deki maaş ve ücretleri oldum olası hep Türkiye ile kıyaslarlar. Eskiden bu çok hoşlarına giderdi, zira arada KKTC lehine bir fark olurdu. Ancak bu oran giderek tersine döndü. Şu anda Türkiye’de yeni işe başlayan bir üniversite mezununun maaşı 3 bin 182 TL. Bunun üstüne ek ödenekleri de var. Öngörülere göre de, bu maaş 3 yıl içinde de 4,700 lira oluyor. Bizde ise iki binin altında. Bütçe fazlasıyla övünen hükümet, bıraktım memur maaşlarına artış yapmayı, hala asgari ücreti bile makul bir düzeye çekmeyi beceremedi…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar