Türkiye’de meydana gelen deprem ve etkilerini büyük bir üzüntü ile izlemekteyiz.
Güneydoğu’da 10 il ve çevresinde meydana gelen depremde büyük can ve mal kayıpları oluşması içimizde büyük acılar yaratıyor.
Özellikle Güney Doğu’da spor müsabakalarına katılmak için Adıyaman ve çevresine, gerek Türkiye’den gerekse Kıbrıs’tan giden voleybolcuların bir çoğunun hala yıkılan otel duvarlarının arasında olması ,futbolcuların kayıpları spor camiasında ve Kıbrıs’ta farklı duyguların oluşmasını tetikliyor.
Türkiye’deki deprem, tüm dünyada insanlığı yeniden hatırlattı.
Milliyetçilik duyguları yerine, tüm dünya insanlara yardım için seferber oldu. Dünyanın hemen hemen her ülkesi, elindeki imkanlarla yardım yapmaya çalışıyor.
Değişik ülkelerden deprem aramada tecrübeli ekipler, Güney doğu’ya gelerek çalışmalara katılıyor. Tüm insanlığın, Deprem bölgelerine yardıma koşması, DÜNYADA yalnız olmadığımızı hepimize yeniden hatırlatıyor.
Deprem, sınır tanımayan bir felakettir. Bu felaket sadece Türkiye’de değil, Suriye ve diğer komşu ülkelerde de etkili oldu.
Türkiye’den sonra Suriye’de de insan kayıpları yaşandı.
Türkiye, İzmit ve Gebze depreminden sonra, binaların sağlamlaştırılması ve çürük olan yapıların yerine yeni yapıların yapılması yolunda, özellikle İstanbul çevresinde önemli adımlar attı.
Tüm Türkiye’de yapılaşma ve zemin çalışmaları konusunda eğitimler, uyarılar ve denetimler sıklaştırıldı.
Buna rağmen, yıkılan binaların hemen yanında sağlam binaların olduğunu da yapılan yayınlardan öğrenmekteyiz.
Yaşlı binaların yıkılmasını belki de anlayabiliriz. Ancak 3-4 yıl önce yapılan ve sağlamlığı ile reklam yapılan binaların ve sitelerin kağıttan şatolar gibi devrilmelerini de kolay kolay kimseye izah edemeyiz.
Gelişmiş ülkelerde ve özellikle deprem kuşağı üzerinde olan Japonya’da oluşan depremlerde can ve mal kaybının az olmasından, Türkiye de ciddi bir şekilde dersler çıkartmakla karşı karşıyadır.
Tarım arazilerine, alüvyonlu ovalara ev dikmek yerine, gerekli zemin etüdüne önem vererek, yeni yapı alanları bulunması artık zorunluluk haline getirilmelidir.
Binaların sağlam temeller üzerinde yükselmesi denetlenmeli ,demir ve malzemeden kısıntı yapılması mutlaka engellenmelidir.
Kıbrıs’a gelince.
Geçmişte özellikle Baf bölgesinde ve Salamis yöresinde YIKICI DEPREMLERİN yaşandığı unutulmamalıdır.
Kıbrıs’ta İngiliz döneminden beri, zemin etüdüne ve malzeme kalitesine önem verildiği görülmektedir. Bu denetimlerin aksatılmadan sürdürülmesi, gelecekte karşılaşacağımız acı tabloları azaltacak tedbirlerdir.
Deprem içimizi acıyla doldurmuşken, bu acıyı unutmamak ve gerekli dersleri çıkartmak hepimizin üzerine düşen önemli bir görevdir.
