Demek ki “büyük” değilmişiz - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Demek ki “büyük” değilmişiz

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Fark etmemiz gerekir. 45 yıldır “barışçı çözüm” çabaları Türk tarafınca sürdürülmektedir.

Yorumu ne kadar doğru, vurgulaması ne kadar insaflıdır bilmiyorum ama “eğer aradan 45 yıl geçmesine karşın hâlâ ayni siyasi pozisyonu muhafaza ediyorsak..


Diyeceğiz ki “mağluptur bu yolda galip gelen!” Şöyle ki:

1974 Barış Harekâtı meşru bir müdafaaydı. Sonrası Kuzey Güney bölünmesi de BM’ler tescilli anlaşma sonucundaydı.

Oysa bu kadar yalın gerçeğe karşın sanki 1974 Barış Harekatı olmamış..

İki toplum hem kendi inisiyatifleri hem sonrası anlaşmalarla Kuzey’den Güney’e, Güney’den Kuzey’e geçerek iki ayrı “yönetim” oluşturmamış..

Dolayısıyla sanki kendi sınırlarını oluşturarak iki devlet statüsü kazanmamış…

Gibilerinden, tutun ki dünyanın en ucube siyasi sorunu yaratıldı..

Ki 45 yıldır bu acayip sorunun faturasını  Kuzey’deki tanınmamış Türk Devleti öderken, Güney’deki Rum Yönetimi de hâlâ  tüm adanın devleti olarak tanınmaktadır!

Buna karşın bugüne kadar gerçekleştirilen müzakerelerin esasını hangi politika  oluşturmuştur?

El cevap: Kuzey’deki tanınmamış Türk Devletinin, Güney’deki tanınmış Rum Devletine nasıl bir federasyonla yamalanacağı!

Ki müzakereler  ne zaman kopmuş olsa yeniden başlatılması için “yalvaran” da Türk tarafı olmakta..

DESEK ki “tam bir zillet politikası!” Denecek ki “hayır!” “Tam bir barışçı çözüm arayışı!”

Sevsinler! O zaman neden Doğu Akdeniz’de de ayni “barışçı politika” zorlanmıyor? Aksine savaş tehditleri savruluyor!

Ve iki toplum arasında daha dün, mobil telefonlar çalışmaya başlarken mesela neden “müzakereler de başlamıyor?”

Ve Rum tarafı hâlâ Kuzey’deki Türk tarafını kendi altında azınlıktaki bir cemaat olarak görürken, müzakereler başlasa bile “ancak istediği çözüme” evet denmesinde ısrar ediyor?

BEN,  geçen 45 yılın kafamı yoran sadece şu iki siyasi olayını hatırlatarak fakat yanına da  “üzüntülerimle hayal kırıklıklarımı” koyarak yansıttım!

Çünkü görüyoruz: Haklı olmamız gereken sorunlarda bile Rum’un bir işaretiyle AB Türkiye’yi “ekonomik yaptırımlarla” tehdit ederken; tutun ki ayan beyan söylediği “adanın Kıbrıs Cumhuriyetine ait olduğudur!”

Yani “kovulduğumuz o Cumhuriyetin tek tanınmışı  olan Rum Devletine biat etmemiz istenmektedir!

Ve 45 yıl sonra bile hâlâ  bu Rum’u köşeye sıkıştıramadık! İşte dürtüyorum ama: “Demek ki yeterince büyük değilmişiz!”                                        

  **********   

GELECEĞİN BÜYÜK TEHDİDİ: (UYUŞTURUCU!)                                   

Yukarıdaki yorumumu “demek ki yeterince büyük değilmişiz” vurgulamasıyla bitirdim.

Fakat artık ilkokullarda bile uyuşturucu kullanımının artarak yaygınlaştığı haberine tosladığımda, “meğer ne büyükmüş abi” dedim!

Devlet olmuşuz ki Avrupalar, Amerikalar gibilerinden “büyük sorunların” da sahibi olmacasına!

Nitekim Başbakan Tatar hayretini gizlemiyor: “Bu uyuşturucu ülkeye nasıl geliyor, nasıl yayılıyor” diyor!

Demek ki  “KKTC’de ilkokullara kadar sokulan uyuşturucunun “trafiğine” bile henüz ulaşılamamış dolayısıyla nereden nasıl bu kadar yaygınlığınca KKTC’i istila ettiğine akıl sır erdirilemiyor!

Ve demek ki KKTC’de “devletin elindeki olanakları” da zorlayan “müthiş bir “uyuşturucu şebekesi” var!

Ki hatırlayalım: 1974 Barış Harekâtından hemen sonra “uyuşturucular,” denize atılan araba iç lastikleri içinde vuruyorlardı sahillerimize!

Tespit edildiklerinde sorun kökünden çözüldüydü ama belli ki hâlâ türlü çeşitli yollarla giriyorlar KKTC’e..

SORUN büyük! Nitekim ne diyordu Ziya Gökalp? “Yarınların nasıl olacağını bilemeyiz. Çünkü elimizde görebileceğimiz rasat aletleri yoktur. Fakat yetişmekte olan gençlerimize bakarak o yarınları görebilirsiniz:”

Ki ne diyorum zaman zaman: 30 yıl önce başlayan trafik sorununu eğitim yoluyla izale etmek için okullara “trafik dersleri” koydulardı da… İşte yetişen o gençlerimizle kaim trafiğimiz!..

Dolayısıyla  diyorum çözüm, hâlâ yüreklere beyinlere sokamadığımız vatan sevgisiyle başlar!” Nitekim o sevgiyi yüreklere beyinlere  “sokamadığımız” için olmalı, işte pislik deryası içindeki vatanımız!

 Karl Marx’a döneyim! Diyordu ki Marx “Her şeyden önce eğiticinin eğitilmesine ihtiyaç vardır!”

Ki o “eğitici” politikacıdır, meslek sahibidir, tüccardır, çiftçidir, doktor öğretmendir!..

İşte onlar yurda, yetişen gençlere, Türk halkının adadaki kaderine sahip çıkmalılar ki o hayal edilen Kuzey cenneti yeşersin…

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (KAYIT DIŞILIĞA SON MU?)

Çalışma bakanı Faiz Sucuoğlu dedi ki “hedef kayıt dışılığı önlemektir… Kaçak işçi çalıştırıp da kara listeye alınanlar artık bir daha yabancı işçi  getiremeyeceklerdir..”

Güzel de Sn. Bakan bu “kararlara” gerek yok ki.. Sadece benim miyop gözlerim bile mesela Mağusa’da inşaatlardan lokantalara hatta bir ara belediyenin temizlik işlerine ve ötesi bazı çalışma yerlerinde; “Afrikalı gencecik üniversite öğrencilerinin çalıştırılmakta olduğunu hâlâ da çalıştırıldıklarını çok gördü! Sizce Sn. Bakan bunlar kayıtlı mıdırlar?..

Uzatmaya gerek yok. Sadece ve bir kez daha “ah şu denetim eksikliğimiz” diyorum. Ve ah şu “popülizm!”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar