ÇÖZÜM KONUSUNDA YİNE HAYAL KURMAYA BAŞLADIK: HALKA “BU İŞ BİTTİ” DEDİRTİYORLAR! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

ÇÖZÜM KONUSUNDA YİNE HAYAL KURMAYA BAŞLADIK: HALKA “BU İŞ BİTTİ” DEDİRTİYORLAR!

Bir sabah uyandık ki pöö!  Barışın simgesi zeytin dalları ne ki?  Barış melekleri uçuşuyor tepemizde…
Kitaba dökseniz iki yüz sayfayı bulacak Havadis Gazetesi’nin yayımladığı Ban Ki-moon’nun çözüm planını mı istersiniz yoksa Davutoğlu’nun Atina’dan Lefkoşa’lara, Downer’lardan Ban Ki-moon’lara kadar uzanan görüşme ve telefon konuşmalarını mı istersiniz…
Sayfalar dolusu haberler… Aynen Annan planının ortalara çıktığı o 2003 dönemlerindeki gibi…  Heyecanlar ayaklara vurduydu… Bir grup genç CTP’li evime geldilerdi… Benim gibi öteden beri  “bu Rum’la bu adada ne çözüm olur ne de barış” diyen ezeli ve ebedi kötümsere, “bak Eşref abi diyorlardı.”
Ellerinde henüz tamamını görmediğimiz Annan planının on iki sayfalık risalesi vardı…  Heyecanla bana  “çözümün koşullarını”  anlatıyorlardı. Ki bir öncesi heyecan kasırgasını da “Vasiliu’nun Güney’deki Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşadıktı… Kullanacağımız Kıbrıs paralarının hesaplarını yapıyorduk!
…Hey gidi günler heyyy! CTP’li gençlere , iflah olmaz bir faşist olduğumu bildikleri için kapıma kadar gelmişlerdi.  Beni, “işte çözümün ve barışın anahtarı” diyerek hem şaşırtacaklar hem de inandıracaklardı… Oysa bilmiyorlardı ki bu adada savaştığımız için en çok barışı isteyen bizleriz…  Kıymetini bilen de!
İŞTE ŞİMDİLERDE YİNE O GEÇMİŞİN HEYECAN DALGALARI BASTI: Oysa pazartesi sabahı kasırga gibi esen barış rüzgarlarına nazire “auta” düşmüş   “Köşemdeki”  yazımın başlığı şöyleydi:  “Davutoğlu’nun Ziyareti Taraflara İvme Kazandırmadı!”
Ne var ki gazeteler, yoldaki yurttaş o kadar da kötümser değillerdi.  “Bu iş bitti mi”  diyorlardı! Hatta bir gazetemiz hızını alamamış  “son aşamadayız”  manşetini atmıştı! Genelde uzun haberleri okumadan sadece manşetlere bakarak fikir sahibi olan insanlara bu manşetlerdeki mesajlar yetip de artıyordu…
Oysa bırakın müzakerelerin başlamasını hâlâ  “ortak metin”  konusunda anlaşma sağlanamamış!  Çünkü Anastasiadis’li Rum tarafı  ısrarla  “Birleşik Kıbrıs’ta   bölünmez dediği tek egemenlik” istemektedir. 
Buna karşılık Davutoğlu’nun da desteğini alan Eroğlu ise Ortak metne iki kurucu devlet esasında  “çözünmez”  (Çözülür olmayan)  ifadesinin konulmasını istemektedir…
Tabii sorun sadece bu  “kelime cambazlıklarından”  ibaret değildir…  Asıl sorun  “federe devlette Rum ve Türk halklarının  egemenlik haklarının ne olacağıdır?  İki bölgeli sistemde Kuzey ve Güney kendi içlerinde ne kadar bağımsız ve egemen olacaklardır? 
Yok eğer Anastasiadis’in ısrarla savunduğu “birleşik Kıbrıs’ta tek egemenlik  üzerine bir federal sistem oturtulacaksa” bu kez  “Türk halkının Rum karşısında ne kadar özgür ve egemen olacağı” sorusuna verilecek cevabın sorunu vardır! 
KISACA: Müzakereler zorla dayatılarak başlatılsa da masada iflas eder!  Ancak öteden beri savunuyoruz, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın: “Her hal’u kârda müzakerelerin başlanmasından yanayız…”
     **********
VE SON SİYASİ GELİŞMELERDE TAKILDIKLARIMIZ

Ne demek istediğini anlamadığımız için genç dışişleri bakanımız Özdil Nami’den başlayalım:  Önce Rum tarafının da yapıcı tavır takınmasını temenni ediyor. Ardından Davutoğlu’nun müzakere sürecine büyük destek verdiğini vurguluyor,  önümüzdeki aylarda bir çözüm planının ortaya çıkmasının mümkün olduğuna mim koyuyor ve ekliyor: “Bu plan dışarıdan dayatılan bir plan değil,  Kıbrıslıların çözüm planı olacaktır!”
Özdil Nami ne demek istiyor? Mesela ortalarda salınan Ban Ki -moon planı olmayacak mı?  Varsa eğer Ankara’nın planı da mı olmayacak?  Yahut AB’nin…
Pekala Anastasiadis’in planına karşılık nedir bizim planımız?  Bilelim ki nasıl pilav yiyeceğimizi de bilelim…        VE İZCAN fena halde korkuyor ne edip eyleyip “çözümü yine berhava edecekler”  diyor…  Türk tarafının da emperyalizm ve Türkiye ile işbirliği içinde olduğu söylemeyi unutmuyor. Fakat Anastasiadis’in “tek ve bölünmez egemenlik içinde federal Kıbrıs tezini desteklediğini” özellikle söylüyor ki kimden yana olduğu iyi anlaşılsın…  
VE ANASTASİADİS:  Rum halkının çıkarlarını en iyi şekilde savunan ve bu konuda ödün vermeyen büyük Rum milliyetçisi Anastasiadis şöyle diyor:  “Temel ilkeler sağlanmadığı sürece sonuç vermeyecek bir diyaloğu başlatmamız mümkün değildir…” 
Bravo adama!  Hâlâ Makarios’un vasiyeti ilkesinde hareket ediyor.
MAKARİOS NE DEDİYDİ: “Helenizm’in tabi düşmanı olan Türk milletinin  Kıbrıs’taki uzantıları olan Kıbrıslı Türkler bu adadan uzaklaştırılmadıkları sürece EOKA kahramanları görevlerini tamamlamış olmayacaklardır…”
     **********    

ÖMRÜMÜZ DUR BAKALIM NE OLACAK BEKLENTİLERİNDE GEÇTİ
Siyasi gelişmelere aldanmamak gerekir diye düşünüyoruz…  “Nasılsa bir çözüme doğru gidiyoruz”  deyip önümüzde dağlar gibi yığılı duran sorunları rölantiye almak gafletin en büyüğü olacaktır…
Hadi diyelim ki Meclis’te bütçe görüşülmektedir.  Sonucunu,  parasal gelirlerle giderleri,  hedefleri bilmeden atılacak köklü adımlar hava kalacaktır…
Hadi diyelim ki zaten yeni yıl geliyor,  hadi bir geçsin,  o zaman işlere asılırız…
Muvafıktır efendim diyeceğiz de zaten kırk yıl hep böyle bahanelerle geçti!  Tek bir gününü bile  “boş” geçirmeye hakkı olmayan seferberlik toplumu olmamıza karşın,  ömürlerimiz   ya  “çözüm hayalleri”   ile geçiyor yahut   “yapacağız edeceyiz”  laflı hamaset dolu nutuklarla geçiyor!”
Mesela geçen gün Mağusa’da  aylık yayınlanan  “Kıbrıs’ta Yaşam” adlı  bir dergi sattılar bana.  Engellilere destek kampanyası başlatmış.  Ki bu memlekette 4 bin 871 engelli var,  bunların ancak 568’i istihdam edilmiş,  çalışıyor…
Derginin yazarlarından Senar Koreli’nin kanserle ilgili yazdıkları   dikkatimi çekti.   Sağlık Bakanı Ahmet Gulle’ye sitemde bulunuyor ve Gulle’nin Meclisteki konuşmasından bir paragrafı şöyle aktarıyordu:  “…Sağlık Bakanı Ahmet Gulle Meclis’te söz alarak kanserin ciddi bir hastalık olduğunu, ülkede nüfusa göre ciddi bir popülasyonun kansere yakalandığını söyledi… Ülkede  ‘onkolog’ olmadığını belirten Gulle artık Güney’de tedavi görenlerin de Kuzey’e gelmeleri nedeniyle Nalbantoğlu Hastanesi’nde izdihamların yaşandığını,  çalışanların güç durumda kaldıklarını hatta doktorların çalışmak istemediklerini,  ‘Onkoloji’ alanında çalışmayan dahiliye uzmanının kadrolanmayacağını belirtti…”
Ve  Senar Koreli soruyor:  “Peki neden ciddi bir popülasyon kansere yakalanıyor sayın bakanım? Ülkede neden onkolog yok?  Getirttiniz de gelmedi mi?  Bu kocaman yükü sadece bir onkoloğun omuzlarına yıkmak insanlık ayıbı değil midir?  Bu insanların neredeyse tümü bu ülkeye yıllarca sigorta primlerini yatırmışlardır…  Rum tarafına insanımızı muhtaç etmek utanç değil midir?..  Burası KKTC’dir,  dikkatinizi çekerim sayın Bakan  bizler de KKTC vatandaşıyız…”
DEMEK SİTİYORUM Kİ:  Bu ülkede her kesimin her insanın sorunu vardır.  Ki  “devletsek”  eğer,  sorunlar bitmeyecektir ama  çözümleri de her zaman mümkün hale gelecek bir sistemin sahibi olunacaktır…
Nitekim Belediyeler sorunu da vardır.  Ki şu anda yedi belediye iflas etmiş durumdadır…  Üstelik kaç yılın sorunlarındandırlar…
Kısaca geçen yıllar itibarı ile KKTC’yi  “devlet”  işlevinin ciddiyetinde sorunlarını çözebilen bir yapıya kavuşturamadık.  Sosyal hayatın temeli olması gereken Sigortalarla Sağlık Servislerini yerli yerine ve halka hizmet veren devlet kuruluşları haline getiremedik…
HEP AYNİ NEDENDEN DOLAYI:  “Dur bakalım ne olacak”  beklentileri!  “Hele bir yarın olsun”  tevekkülü!  “Hele şu bayram,  şu yeni yıl,  şu yaz, şu kış da geçsin oyalanmaları!  “Hele siyasi çözüm oluversin,  görelim durumlar ne gösterecek”  hayalleri!
Ömrümüz geçiyor, sorunlar çözülmeden birikiyor, altında kaldıkça canımız çıkıyor!  Eee,  buna da kader mi diyelim?


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar