Cenevre Konferansına doğru,   - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Cenevre Konferansına doğru,  

Onur Borman

Son haftalarda, Kıbrıs konusundaki müzakerelerin yeniden hareketlendiğini ve çözüm konusunda halkın beklentilerinin veya umutlarının tekrar canlandığını görüyoruz.

Cenevre Mont Pelerin Konferansı esnası ve sonrasında meydana gelen gelişmeler sonucu Kıbrıs görüşmelerinin bir süre kesilmesinin ardından,  gerek 17 Mayıs’ta iki Lider’in ve Müzakereci’lerin tekrar bir araya gelmeleriyle başlayan görüşmelerin ardından, BMGS Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin tüm taraflarla yaptığı mekik diplomasisi ve BM GS’nin daveti üzerine gerçekleşen 4 Haziran’daki New York toplantısı ile kapsamlı görüşmelerin Haziran 2017 ayı içinde Cenevre’de yapılması konusundaki mutabakattan sonra,  kamuoyunun gözü ve kulağı Kıbrıs görüşmelerine çevrildi. Cuma akşamüzeri bu yazıyı yazarken toplantının 28 Haziran’da yapılacağı  açıklanmıştır.


Gerek Cumhurbaşkanı Sn Akıncı’nın, gerekse Müzakereci Sn Özdil Nami’nin verdiği beyanatlar ve şimdiye kadar iki yıldan beri yürütülen müzakerelerden takip edildiği üzere Kıbrıs Türk tarafının iyi niyetle ve öngörülen kriterler çerçevesinde eşitlik temelinde bir çözümün olması için bu güne kadar ortaya koyduğu samimi yaklaşım ve sarfedilen yoğun mesaiden anlaşılmaktadır.  Aynı şekilde gerek Meclise, Siyasi partilere, gerekse halka yapılan sürekli bilgilendirmelerden, ve fiili olarak bu güne kadar sürdürülen ve geçmiş aylarda Cenevre’de 5’li Konferansa kadar yükseltilen görüşmeler, süreç içinde kat edilen mesafelerden de açıkça görülmektedir.

Bu hafta Cuma günü Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı’nın  siyasi partilere verdiği bilgilendirme toplantılarından sonra Parti Başkanları veya temsilcilerinin yaptıkları açıklamalarda da yapılacak Cenevre toplantılarının önemine işaret edilmiştir.. Ve siyasi partilerin tümü özetle Sayın Akıncı’ ya desteklerini belirterek, gösterdiği iyi niyet ve iradenin ve samimiyetin Rum Lider’liğinden de beklendiği yönünde açıklamalarını, yaptılar.

4 Haziran New York toplantısı öncesinde Güvenlik ve Garantiler ve toprak konularının hallini ön şart olarak ileri süren Rum Lider Anastasidis de, New York toplantısından sonra ön şartlardan şimdilik vazgeçmiştir.. Bakalım şimdi gelecek Cenevre toplantısında nasıl bir tavır sergileyecekler göreceğiz.

Çünkü birinci Cenevre Konferansında,  gerek Kıbrıs Türk tarafı gerekse Türkiye’nin çözüm konusunda gösterdikleri kararlılık ve tutarlılık karşısında, Rum tarafınca ara istenmesi ve ondan sonraki bir takım yeni ön şartlar, ve daha sonraki bazı menfi gelişmeler, görüşmelerin bir süre kesilmesine neden olmuştu. Şimdi bu yeni süreçte, Cenevre’de yapılacak ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından gerekçeleriyle  birlikte ‘son toplantı’ olarak değerlendirilmekte olan toplantının, çözüm için bir ümidin ışığı olması bakımından kamuoyu tarafından dikkatle izlenmektedir.

Diğer taraftan Anastasiadis’in halâ bu safhada Türk tarafının hassas olduğu ve Türklerin de hakkı bulunduğu enerji kaynakları üzerinde enerji şirketleri ile görüşmekte olması ve Türk tarafını ekarte etmek için ABD’yi de AB’ni de tarafına alma çabaları olumlu bir davranış olmamakla beraber, ABD yetkilisinin de bu konudaki açıklamaları Anastasiadis’e cesaret vermektedir.

Zaten yıllardan beri çözümsüzlüğün esas nedeni; BM parametreleri ve öngörülen kriterler çerçevesinde çözüm için müzakereler sürdürülürken,  Kıbrıs üzerinde emelleri olan batı ve bazı doğu ülkelerinin Güney Kıbrıs’a verdikleri cesaret ve aşırı destekten, ve AB’ne tek başına üye yapılmasından dolayı, aldığı gücün etkisinden kaynaklanmaktadır.

Bu ülkelerin, çözümsüzlük süreci devam ettiği sürece, her birinin Kıbrıs üzerindeki kendi istek ve emellerini, menfaatlerini gözetmek veya çözüm sürecine hedeflerini yerleştirmek niyetleri de çözümü güçleştirmiştir. Kıbrıs’ın çok önemli stratejik konumu, orta doğuya yakınlığı ve hele şimdi çevresindeki denizaltı kaynakları üzerinde Süper güçlerin menfaatleri çatıştıkça,  iki toplumun çözümsüzlüğünden yararlanma meyilleri başından beri varken şimdi daha çok artmaktadır. Bu ülkelerin Rum Toplumu ve Liderlerine de arka çıkarak çatışma noktasına çekme gayretleri bitmedikçe veya süreci samimiyetle desteklemedikçe,  Rum tarafı da Türk tarafını, BM nezdinde kabûl edilmiş kriterler çerçevesinde eşitlik temelinde kabul etmek istemediği sürece, çözüme katkı sağlayamayacaklardır..

Rum Lider’liğinin ve aşırı derecede bağlı oldukları Yunanistan’ın, Türk tarafına karşı haksız tutumunu değiştirerek, mantıklı bir çözüme kavuşulmasına irade koyması, ve Akdenizde Türkiye ile birlikte ortak menfaatleri geliştirme ve barışı sağlama politikalarına dönmesi, tüm tarafların yararına, ve akılcı bir politika olacaktır. Gerek Kıbrıs’ta,  gerekse Türkiye’nin sahilleri olan Akdeniz’de Türkiye’yi  dışlayarak bir sonuca ulaşılmasının, hiç mümkün olmayacağını da kabullenmelidirler..

Geçen Cuma günü Müzakereci Sn. Özdil Nami’nin TAK’a verdiği değerlendirme açıklamasında,  ‘ İki Lider’in 17 Mayıs toplantısındaki müşterek değerlendirmesi, artık Kıbrıs’ta elde edilebilecek mesafenin elde edildiği ve değişik bir formatta farklılaştırılmış metotla sonuç alıcı şekilde geriye kalan konuları müzakere edip kapsamlı çözüm planını ortaya çıkarmaktır.’ Ve ‘ BM’in de bu değerlendirmeye katıldığından dolayı Cenevre konferansını toplama yönünde bir irade ortaya konduğunu,’  ifade ederek bunun son toplantı olacağına, vurgu yaptı. Aynı vurguyu Sayın Cumhurbaşkanı da çeşitli vesilelerle yapmaktadır.

Dolayısıyla bu açıklamada,  kaldırılan ön şartların memnuniyet verici olduğu da belirtilerek özetle,  Cenevre’de bir Al-Ver süreci başlatılacağı, 2’li toplantıların da 5’li toplantıların da olacağını  ve 5’li konferansla kapsamlı görüşmelerin, ve tüm konuların, Güvenlik ve Garantilerin, Yönetim ve Güç paylaşımı , Mülkiyet, Toprak konuları, ve ekonomik ve diğer konuların görüşülüp bir sonuca ulaştırılması samimi niyetinin ve iradesinin Türk tarafında bulunduğunu,  ve Muhataplardan da aynı davranışı ve iradeyi ortaya konması beklendiğini, okumaktayız.. Türk tarafı esasen yaptığı tüm açıklamalarda çözüm niyetini ve çözüm konusunda samimiyetini açıklıkla her vesile ile ortaya koymaktadır.

Rum Tarafının da yıllardan beri tek başına Kıbrıs’a sahip olma çabalarını bir kenara koyarak,  çözüm niyeti varsa, ve bir ortaklık temelinde bir Devlet Yönetimine gidilecekse, eşitlik temelinde ortak bir noktada buluşmanın şart olduğunu anlaması, hassasiyetlere değer vermesi ve aynı yapıcı tutumu, aynı samimiyeti ve niyeti ortaya koymasını ümit etmekteyiz..

Sonucun tarafların hayrına ve bölgenin huzuruna hizmet edecek kalıcı bir çözüme gidilebilmesi temennisindeyiz.  İnşallah karşı taraf da bu fırsatı iyi değerlendirir .. Yoksa hiç ulaşılamayacak hayaller peşinde gitmeye devam edeceklerse,  o zaman her halk kendi kaderini tayin edecektir.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar