Bütçe Göstermelik, Tek Gerçek Personel Giderleri... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Bütçe Göstermelik, Tek Gerçek Personel Giderleri…

moreket

Maliye Bakanı Serdar Denktaş yılların kaşarlanmış sorununa atıf yapıyor; “Ek mesailer Maliye Bakanlığı olarak başarısız olduğumuz tek konu”…

2017’de ek mesailer 120 milyon TL’ye ulaşmış.


Personel, sosyal güvenlik ve cari transfer giderlerinin genel bütçedeki payı zaten yüzde 76.73… Yatırım ve diğer ödemeler için geriye hiç bir şey kalmamış oluyor. Sektörlerin gelişmesi, kalkınması, ekonomiye katkı, yok öyle şeyler…

Salla treni içeriden, gidiyor sanılsın. Son 40 yılda yapılan budur, başka bir şey değil.

Hem personel yığılması var, bir kere bu bütçeyi boğan bir durum; ikincisi, bunca personele rağmen hala korkunç bir ek mesai düzeni var.

Akla ilk gelen rotasyon. Serdar Denktaş da bunu söylüyor. “Rotasyonla, sağlıktan başlamak ve gerekli kaynak araştırmasını yapmak suretiyle yüzde 30 tasarrufla yaklaşık 2 bin kişinin istihdam edilebilmesine olanak sağlamak söz konu. Bunu mutlaka hayata geçirmek zorundayız”…

Anlaşılan, kamuya yığılan geçiciler bu rotasyon için de elverişli değil. Yani kalifiye değiller. İş yine mesleklerinde çalışanlara düşüyor. Öyle olunca da, sayısı, gerçek ihtiyacın bir kaç misli olup maaş çeken memur, rotasyona giremiyor. Hadi bakalım üstüne bir de ek mesai…

2015’de ek mesai tutarı, 80 milyon lira iken, Maliye Bakanı Zeren Mungan, “Ek mesai kamuyu kemiriyor” diyordu. 3 yılda bu rakam 120 milyona ulaşmış…

Geçmişte, Serdar Denktaş’ın da ortak olduğu hükümetlerde, elzem hizmetler dışında ek mesailerin kaldırıldığı olmuştu.  Belki cesur davranıp, bu yolu da denemeliler. Sağlık, güvenlik dışında diğer hizmetler, idari izinle rotasyona girebilir. Mesela sekreterlerin, şöförlerin ek mesailerinin maaşları kadar olduğunu biliyoruz. Oysa hemen hepsinin de yedeği var…

Sonra bazı iş yerlerinde, ek mesai çeteleri olduğundan bahsedilir. Örneğin, aynı gün 3 maça yazılan polisler, bazı hastanelerde, kafadan doldurulan ek mesailer. İş yine gelip denetime takılıyor.

Böylesine rasyonel olmayan bir akılla devlet yönetilebilir mi..?

Bütçenin denkliğini sağlamak, bir de üstüne kalkınma adına yatırıma pay ayırmak olası mı..?

Diğer taraftan yıllar içinde yine ülkeyi batağa sürüklemek pahasına borçlandırılan devletin borç yükü var. Onların bir de faizleri… Hani yıllardır ödenmeyen…

2016’da 5,1 milyar TL olarak açıklanan iç borç, şu anda 18,8 milyar liraya ulaşmış. Bu yükselişi enflasyonla falan da açıklayamazsınız. Bu faiz yükü… Katlanarak artıyor…

Bunlar hep bütçe kaynaklarıyla seçimlere hazırlanmaların bedeli. Ona versin, buna dağıtsın da seçim kazansın hesabı… Yoksa hepimiz de biliyoruz ki, bu borçlar yıllar içinde bir çok defa Türkiye kaynaklarınca kapatıldı. Hatta Belediyelerin borçları, kamu bankalarının açıkları falan.

Ama siyaset durmadı. Kemirmeye devam etti. Üstelik de kalkınma adına, yatırım yapma adına, refah adına hiç bir şey yapmadan…

Sanki sadece bir memur devleti. Özel sektörde çalışan, kendi işini yapanların bu devletten hiç bir beklentisi olamıyor. Daha iyi yollar, daha iyi hastaneler, daha iyi okullar, daha çok yatırım, daha çok istihdam olanakları…

Yapılacak çok şey var. Sadece vergi gelirlerini arttırmakla da olmaz. Bitmek bilmeyen teşvikler, muafiyetler var, bu devletin verdiği imkanlarla darphane gibi para basan sektörler var. Devlet bunlardan alması gereken geliri elde etmiyor…

Kamu da düzene sokulacak ama, fedakarlık sadece çalışandan beklenmeyecek. Herkes elini taşın altına koyacak…

Esas reform da bu olacak. İşte bütçe rakamları ve ülkenin durumu ortada…

Eğer ayaklarımızı toplamazsak, daha da batacak, daha da bağımlı olacağız…

 

YERİN KULAĞI VAR

İŞTE BU:

Hükümet işi sıkı tutuyor anlaşılan. Bakanlar Kurulu aldığı kararlarla, yıllardır kangren haline dönen ve ülkedeki nüfus patlaması ile birlikte kaçak işgücü oluşmasına neden olan yasaları bir bir elleyip değiştirme yoluna gidiyor. İstisnai yurttaşlık, çalışma izinleri ve beyaz kimlik konusunda ortaklar hem fikir. Bakanlar Kurulu, kimin yurttaş yapılıp yapılmayacağı, çalışma izni ile gelenelerin belli bir süre sonra yurt dışına çıkarılmaları gibi konularla ilgili çalışma başlattı. Yapılabilecek olduğu halde, bilerek yapılmayan işler.

SİNİR OLDUM:

Şu Oğuzhan Hasipoğlu’nun seviyesizliğini hazmedemiyorum. Dışişleri Bakanı İtalya’ya temaslar yapmaya gidiyor, hem de Türkiye’nin aracılığıyla, büyük bir başarıyla dönüyor, İtalyan gemisi sondajı bırakıp gidiyor, Hasipoğlu da kalkmış, “Bakan ziyaretiyle devleti zarara uğrattı” diyor. Yahu kardeşim, senin Başkan’ın gibi devlet kesesinden hem de yanında bir ordu ile kızının mezuniyetine gitmedi bu bakan. Karıştırıyorsun… Üstelik yıllarca Cumhurbaşkanlığında müzakere heyetinde çalışan biri yapıyor bu seviyesiz muhalefeti, karşı tarafa fırsat verecek şekilde…

ELLERE VAR DA BİZE YOK MU:

KKTC’li ilahiyat mezunları iş bulamazken, onların yerine Türkiye’den getirilen imamlar, bir eli yağda, bir eli balda bir hayat sürüyor. Burada görev yapan bu imamların, hem Türkiye’den hem de KKTC’den çift maaş aldıkları, lojman olmaması halinde ev kiralarının da devlet tarafından ödendiği biliniyor. Şimdi gel de isyan etme. Bizi bilen, tanıyan kendi içimizden imamların nesi eksik ki, Türkiye’den ateş pahasına imam getiriliyor…

VATANDAŞLIKLARDA YASA DIŞILIK VAR:

İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars, bir tv programında, verilen iki bin istisnai vatandaşlık arasında, bazı dosyalarda, yasa dışılık tespit ettiklerini, Bakanlar Kurulu’nun gerekli kararı alacağını söyledi. Ve ilave etti, “Vatandaşlık, Bakan’ın iki dudağı arasında olmayacak”.  İşte vatandaş da bunu dört gözle bekliyor. “Sandıkta oyumun fotoğrafını çekip, bakana göndereceğim” diyeni de duyduk ya, bekliyoruz…

VARSIN OLSUN:

Arkadaşın biri, “Memleket icraat bekliyor ama, Bakanlar Kurulu rutin konular dışında karar üretemiyor” diye şikayette bulunuyor. Bu, nasıl görmek istediğine bağlı. Vallahi geçmiş hükümet gibi her Bakanlar Kurulu toplantısında yüzlerce vatandaşlık, zamlar ve ülkenin bir toprağının birilerine peşkeş çekildiği kararları gibi icraatlar duymaktansa, varsın rutin konuları görüşmeye devam etsinler, bizi bozmaz…

NİKO YİNE KIVIRMIŞ:

Daha geçen hafta, sondaj gemisi krizinin ortasında “hemen müzakere” söylemine sarılan Anastasiadis, şimdi de “Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliğinin isteksizliği nedeniyle Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması şimdilik imkansız” diyor. Neymiş, Türk tarafı, doğal kaynakların merkezi hükümetin yetkisinde olacağı yaklaşımından caymış!!! Ne zaman olmuş bu? Kim görüşmüş, kim söylemiş? Mevcut bir görüşme ortamı yok ki. Hemen arkasından da ekliyor, “Bu Crans Montana’daki tavrımızı haklı çıkarır”. Yok ya… Zaten bütün derdi, uzlaşmazlığını gözlerden kaçırtmak. Bence de müzakereler olmaz. Ama o dediklerinden değil, kendisinin anlaşmayı asla istemediğinden…

 

ZİRVEDEKİLER

Ahmet Havutçu: Önce Ekonomi Bakanlığında Müdürlük, başarılı bir İzmir Konsolosluğu dönemi, ardından farklı partilerden tam 5 ayrı bakan döneminde Maliye Müsteşarlığı. Hem de partizanlığın tavan yaptığı dönemlerde. Böylesi her bürokrata nasip olmaz. Bu da Havutçu’nun gerçekten kıymetli bir bürokrat olduğunu gösterir. Dostumuza, sağlıklı, uzun emekllik yılları dileyelim…

DİPTEKİLER

Kim Bu Şirketler: Önceki gün Girne-Değirmenlik yolunda meydan gelen kazaya neden olan özel bir şirkete ait iki kamyonla ilgili ortaya çıkan gerçekler korkunç… Vinçli kamyonun Şubat ayında gümrüklenerek adaya getirildiği ancak ne yola çıkma, ne de yük taşıma izni olmadığı,

fazla yükleme yapılan ikinci kamyonun da aynı durumda olduğu gibi, uzun zamandır da arızalı olduğu tesbit edilmiş. Yine yapanın yanına kar mı kalacak…

 

Foto Gündem

yangın
Ayşe Mavideniz kendisini evden çıkartan babası Yılmaz Mavideniz’e kızdı, “Sana da yar olmasın” diyerek evi ateşe verdi
Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar