BOZDAĞ’DA BİR İSYAN (O gün neler oldu) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

BOZDAĞ’DA BİR İSYAN (O gün neler oldu)

Ahmet OkanAhmet Okan

Yedinci öğrenci mücahit grubu 20 kişiden oluşuyordu.

Hava bulutsuz deniz dalgasızdı ancak ay karanlık, yıldızlar dilsiz.


J13 numaralı hücumbotun Akdeniz’e sızma vakti gelmişti.

Botun motorları saat akşamın sekizinde çalışır vaziyetteyken mücahit öğrenciler ağır, temkinli, biraz endişeli ve daha çok heyecanlı adımlarla bota binip alt kattaki ranzalara yerleştiler.

Bot hareket ederken, Anamur yavaş yavaş uzaklaşıyordu…

Sene 1964 Haziran’ın 28’i.

 Bereketçi Celal karşı kıyıda heyecanla bekliyordu ancak vakit henüz erkendi ve onun için dakikalar geçmek bilmiyordu.

Botun ucunda uzun namlulu, namlusu çapraz delikli taramalı bir silahın başında bir asker beklemekte gözleri mıh misali ileriye çakılı fakat ortalık tekmil karanlık.

Hücumbot derin sulara girdikçe dalgalar büyüyor, büyüdükçe öğrenci mücahitlerin mideleri altüst oluyordu.

İçlerinden bir tek Erdal (*) midesini tutabilmiş meraklı gözlerle brandanın aralığından çok uzaklardan sızıp gelen belli belirsiz ışıkları gözlüyor ki önce yıldızlarla karıştırıyor gördüklerini.

Hiç kimse ne olacağını bilmiyordu.

Bildikleri tek şey doğup büyüdükleri topraklara ayak basmak ve kendi toplumlarının yanında yer alıp dövüşmek…

Saatler geçtikçe deniz yorgunluğu da artıyordu.

Nihayetinde, karşıdan görünen ışıklar giderek belirginleşmiş ve bunun muhtemelen Ksero (Gemikonağı) ‘dan yansıyan ışıklar olabileceği düşünülmüştü.

Işıklar giderek büyürken, karanlık dalgaları hışımla yaran hücumbot da isabetli rotasından ayrılmıyordu.

Erenköy’ü çevreleyen tepeler hareketsiz gölgeler gibi göründüğünde botun kıyıya yaklaştığı anlaşılmıştı.

Motor söndü, Bereketçi Celal’ın balıkçı sandalı hücumbota yaklaştı.

Onun görevi öğrenci mücahitleri hücumbottan alıp kıyıya ulaştırmaktı.

Artık ayakları Erenköy’e basmıştı…

Erenköy’ün çevresi tepelerden ibaretti ve yedinci öğrenci mücahit grubundan daha önce gelen gruplar o tepelerde mevzilenmiş görev yapıyorlardı.

O grupların birinde manga komutanı olarak Naci Talat da vardı.

Hani yürüdüğünde ardından yaseminlerin de yürüdüğü Naci Talat.

Çevredeki tepelerin Anemomilo, Kartal Tepe, Alev Tepe gibi isimleri vardı ki bazıları değişecek, o tepelere ölenlerin isimleri verilecekti.

Alefteri Rüzgarlı Tepe, Uppo Şehit İbrahim Dayı Tepesi olacaktı…

Günler bereketçilerin Anamur’dan Erenköy’e aktarılan mühimmatı taşımakla geçiyordu.

“Bareketçi” sıfatı denizden silah sevkiyatı yapan Erenköylü balıkçılara yakıştırılmıştı.

Gelen ateşli silahlar “bereket” olarak adlandırılıyordu.

Ama günler bereket içinde geçmiyor, ölüm pusuda ve şeytan her yerde nöbet tutuyordu.

Bu duygu her iki tarafta eli silah tutanlar için de geçerliydi…

Günlerden 6 Temmuz ortalık cehennem misali.

Erdal’ın görev alanı Bozdağ.

Ne var ki temmuzun belalı sıcakları bir yandan, karşı tepelerden sıkılan silah sesleri bir yandan endişe yaratırken, havada bir başka olumsuzluk vardı ve bu olumsuzluğu bütün öğrenci mücahitler yaşıyor ancak seslerini çıkarmıyorlardı.

Bölge komutanı Kıbrıs kökenli olduğu söylenen Sadi Yarbay adındaki bir askerdi.

Kod adı AKA olan bu askerden kimseler memnun değildi.

Onun yaptığı hatalar ve umursamazlık birçok mücahit tarafından biliniyordu.

Bölgeyi bile doğru dürüst bilmiyor, bazı saldırılarda sonuç elde edilememesinin nedeni de bizzat o biliniyordu.

Bir keresinde Türk tarafına çalışan, bölgeler arası silah taşıyan bir İngiliz İstihbarat Subayı Rumlar tarafından yakalanınca, üzerinde AKA’nın Bayraktar’a şifresiz olarak yazdığı bir mektup bulunmuş, bu mektup günlerce Rumlar tarafından kullanılmıştı.

Mektupta Erenköy’deki mücahitlerin durumu hakkında abartılı bilgiler veriliyordu.

Öte yandan kendisine giden mücahitleri dinlemiyor hatta şiddet uyguluyor, bu da öğrenci mücahitlerin sabrını taşırıyordu.

Bardağı taşıran son damla bu şiddet olaylarının birinde gerçekleşecekti.

Londra’dan mücahitlere katılmak üzere gelen 17-18 yaşlarında olan Ali diye genç bir mücahit AKA’nın şiddetine maruz kalmıştı.

Genç mücahidin dayak yemekten kolu kırılmış, BM askerleri aracılığı ile (bir başka hasta ile birlikte) Lefkoşa’ya götürülmek isterken Rumlar tarafından yakalanıp esir alınmıştı…

Bardak taşınca Bozdağ da harekete geçer.

Naci Talat’ın mangası Erdal gibi Bozdağ’daydı.

Naci “Gelin arkadaşlar evde bir toplantı yapalım” diyerek bir kısım mücahit öğrencileri buraya davet eder ve onlara bir konuşma yapar.

Naci Talat, kısaca arkadaşlarına AKSA’nın görevinin son bulması zamanının geldiğini, bunu yapmak için birlikte hareket edilmesini, bu birlik sağlanmazsa daha kötü sonuçlarla karşılaşabileceklerini, bu nedenle önce Bozdağ’da birliğin sağlanması, daha sonra diğer bölgelerde bunun genişletilmesi gerektiğini söyler.

Onu dinleyenler aynı görüşteydiler ve bu çerçevede yapılması gerekenler oy birliği ile kabul edilir.

Mesele önce Kaya Reis’e aktarılacaktı.

Kaya Reis Erenköy’ün çevresinde bulunan Alevkaya köyündendi.

İkinci Dünya savaşına katılmış olan Reis daha sonra Londra’da yaşamayı tercih etmiş ancak Kıbrıs’ta fasariyalar patlak verince, kendi bölgesi Erenköy’e gelmişti.

Öğrenci mücahitlerin sevdikleri biriydi Kaya Reis.

Toplantıda alınan karardan sonra Naci Talat sonuca yürümek istemiş “Tamam arkadaşlar” deyip,  “gelin hep birlikte Kaya Reis’e gidip görüşümüzü açıklayalım” demişti.

Hemen harekete geçilir.

Mücahitler Reis’e gidip durumu anlatırlar.

AKA’nın yaptıklarından kimsenin memnun olmadığı Kaya Reis’in öğrenci mücahitlerin görüşüne tüm kalbiyle destek vermesinden bir kez daha anlaşılır.

Kaya Reis Erenköy’de köy komutanıydı.

Derhal bütün manga komutanlarını toplar ve durum onlara da bildirilir.

Bütün tepe ve köylere haber salınır, herkes durumdan haberdar edilir, bu işe uzak duracak olanların en azından kayıtsız kalmaları istenir.

Her şey yolunda gider.

16 Temmuz’da muhtıra hazırlanır, imzalar atılır.

Birinci imza Naci Talat’ın.

O gün gelir.

19 Temmuz günü Erenköy Camii’nde toplanılır ve AKA oraya çağrılır.

Kaleme alınıp imzalanan muhtıra yüzüne karşı okunur.

Bozdağ

16 Temmuz 1964

 

İlgili makama,

 

Biz anavatanda verdiğimiz kutsal yemini yerine getirmek için her şeyini feda etmeye hazır olan Türk gençleri şimdiye kadar görevinde tamamen iktidarsız, ihmalkar ve riyakar olan,  bizi gayri insani muamelelere tabi tutan ve ahlak dışı sosyal münasebetler kuran Yarbay Sadi’nin emirlerini bu günden itibaren kal’e almamaya ve bu geçici devre içinde Binbaşı Edip’in emirlerine uymaya karar verdik. Bu müesssif kararı almağa mecbur kaldık çünkü Yarbay Sadi geçen dört aylık devrede böyle asil ve şerefli bir misyona başkanlık yapamayacak bir asker ve insan olduğunu bize her vesile ile ispat etti.

Bu kararımızı hiçbir haksız tahrikin veya bir suiniyetin tesiriyle almadık – tek gayemiz vatana hizmettir. Haklı olduğumuzu ispat etmek her türlü maddi deliller elimizde mevcut ve açıklamaya her zaman hazırdır.

 

Saygılarımızla.

Muhtırayı kulaklarıyla işiten AKA’nın çaresi yoktu.

Postallarını alıp Erenköy’den ayrılır.

Edip Binbaşı da “Bu alanı ancak bir tümen savunabilir. Üç beş yüz öğrenciyle bu iş olmaz” deyip, AKA ile birlikte bölgeyi terk eder.

Bölge komutanlığını kod adı Cenk olan Ali Fikret Atun üstlenir.

Öğrenci mücahitlere yeni bir heyecan gelir.

Bir isyan böyle biter,

Tepeler tekrardan onları bekler…

…………………………………………………………………………………

(*) Erdal Camgöz

Not: Yukarıdaki bilgiler Erdal Camgöz’ün “Kıbrıs’ta İlk Çıkarma 1964 Oradaydım” adlı kitabından derlenmiştir.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar