Birlikte Kazanmanın Yolu Oluşturulmalı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Poli

Birlikte Kazanmanın Yolu Oluşturulmalı

Öntaç Düzgün
Öntaç Düzgün

Belki de dünyanın en büyük kadın kooperatif örgütlenmesine üç yıl önce Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de Uluslararası El sanatları fuarında tanık olmuştum. Hindistan’ın dört bir yanından uluslararası pazarlara açılabilmek için gelmiş binlerce katılımcı kuruluş arasında en çok onların standları dikkatimi çekmişti. Mütevazi sınırlar içinde sergiledikleri ürünlerine ilgi gösteren yabancı alıcılara, “siz hayal edin biz üretelim” önerisini yapıyorlardı. Kendilerini tanıtırlarken, Hindistan’ın ev merkezli üretim yapan en büyük kadın kooperatifi olduklarını söylüyorlardı tam 3 milyon üretici üyeye sahiplermiş.

1974 öncesi daha dayanışmacı yaşama ve üretme modelini terk edip bu küçücük adada piyasacı kurallarla yaşama geçeli beri kaybettiğimiz özelliklerimizden birisi de üretici yanımız oldu. Dahası, organizasyon yeteneğimizi de. Bundan en çok zarar görenler ise, kapasiteleri sınırlı büyük çoğunluk oldu. Başta da kadınlar.

2000 yılından sonra el sanatları alanında ev merkezli üretim çabalarında bir artış gözlemleniyor. Sayıları ve kimler oldukları bilinmeyen yüzlerce üretici kadın el sanatları üretiminde bayağı mesafe almışlar ve bu alanın daha profesyonel bir dokunuşa ihtiyacı var. Bu çalışmaları gözlemlemek ve tanıtmak için yaptığı yayınlar ve yetiştirdiği yüzlerce kadına yönelik çabaları ile tanınan Behice Sönmez Biran ile bir söyleşi yaptık ve durumu ve beklentileri sorduk. Aslında beklentileri çok basit; Bu sektör ekonomi ve turizm bakanlıkları tarafından ele alınmalı.

Poli: Önce biraz kendinizden ve çalışmalarınızdan bahsedelim.

Behice Sönmez Biran: Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışmış emekli el sanatları öğretmeniyim. Kız Lisesi’ni bitirip hatta evlendikten sonra Kız Meslek Lisesi’ne dönmeye ve özellikle resim dekoratif, el sanatları ve nakış konularında eğitim almaya karar vermiştim. Bunu gerçekleştirdim ve her yaptığım işte özellikle nakış işlerinde özel araştırmalar yaparak yazılı metinler ve çizimler ortaya çıkardım. Günümüzde “Lefkara İşi” olarak bilinen nakış işleri üzerine ileri düzeyde araştırmalar yaparak çalışmalarımı okul yönetimine sundum. Bu çalışmalarım sonucu, okul idaresi bana okulda ders verme önerisi yaptı. Hazırladığım çalışmalar ise Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde kitaplaştırıldı .

Gönüllü sınıf öğretmenliğim sırasında öğrencilerle birlikte ürettiklerimizi dönem sonu sergilediğimizde büyük bir ilgi görmüştük. Bakanlık yetkilileri bu başarı karşısında bu defa da bana öğretmenlik teklifinde bulundular. Meslek öğretmenlerinin eğitimini talep ettiler. İlk profesyonel çalışmam bu oldu ve kursları tamamladığım zaman tam zamanlı öğretmenlik teklifi aldım. Sınavı geçerek kadın kursları öretmeni olarak kendini yeni bir hayatın içinde buldum.

 İşgücü yetiştirme programı hazırlayarak kadınlara meslek edindirme  kursları düzenledik. Amaç, genç kızlara meslek edindirme ve ev kadınlarına aile ekonomilerine katkı yapabilecek yetenekler kazandırma idi. 2003-2012 yılları arasında çok sayıda kişiye bu kurslarda meslek kazandırılmış oldu.

Poli: Yıllarca pek çok kadına meslek edinme konusunda katkılarınız oldu ve çok sayıda ürün hazırlayarak sergilerde satış yapmaya çalıştınız. Bu ürünlerin ortak ve sürekli olarak satışına dönük girişim yapmayı düşünmediniz mi?

Behice Sönmez Biran: Tabi ki oldu. Yaptığımız işin sürekliliğinin olabilmesi için ürünlerimizin satışını gerçekleştirebileceğimiz ortak bir mekana ihtiyaç vardı. Bunun için bir dernek ya da kooperatif yapı oluşturmamız gerekiyordu ve bunun için bazı bakanlıklarla temaslarımız da oldu. Ancak özellikle mekan oluşturma konusunda bir sonuç alamadık. Bu sırada Lefkoşa’daki Bandabuliya’nın Avrupa Birliği tarafından restorasyonu gündeme geldi ve elimde birikmiş olan çok sayıdaki ürünlerimi sergileyebilmek ve eğitim işlerini devam ettirebilmek için bu alandan bir yer almak üzere belediyeye müracaat ettim ve bu yeri aldım. Burada kendi üretimim olan ürünleri satmaya çalışıyorum ancak öğretme ve eğitme çalışmalarıma devam ediyorum ve çeşitli bölgelerden çok sayıda kadın halen bu işleri öğrenebilmek için gelmekte ve birlikte çalışmaktayız.

Hayalim bir el sanatları vakfı oluşturmak ve eğitim öğretim ve üretim dışında ortak pazarlamaya da hizmet etmektir. Takdir edersiniz ki; işin boyutlarının büyütülmesi taleple orantılıdır ve işin ilerleyebilmesi için kamu kuruluşlarının itici güç olarak desteğine ihtiyaç vardır. Eğer yurt dışı talep yaratılabilirse, halen bu talebi karşılayabilecek büyüklükte bir kapasitemiz vardır.

Poli: Konuşmalarınız arasında sık sık “Lefkara işi” veya “Lapta işi” sözcükleri geçiyor. Bu köylerin bir özellikleri mi var? Neden bu ayırım oluyor?

Behice Sönmez Biran: Lefkara şimdi Güney Kıbrıs’ta kalmış köylerimizden birisinin ismidir ve köyün geleneksel nakışlarının ünü dünyaca bilinmektedir. İtalya’da Rönesans dönemi ressam ve heykeltraşlarından Leonardo Da Vinci’nin bu köyümüzü ziyaret ettiği, hatta satın aldığı bir masa örtüsünü ünlü “son akşam” tablosunda kullandığı bilinmektedir. Tablodaki masa örtüsünün kenar motifleri bizim “dere motifi” dediğimiz motiftir ve köyün kendi doğası içinde üretilmiştir. Bu olay bu köyümüzün işlerinin dolaylı olarak dünyaca tanınmasına vesile olmuştur.

Poli: Lefkara işi sadece nakışla mı sınırlımıdır? Yoksa el sanatlarının daha başka türleri de var mıdır?

Behice Sönmez Biran: Keten bez üzerine işlenen “keten Lefkara işi” veya yastık örtüsü gibi objeler üzerine işlenen “iğne Lefkara işi” gibi türlerine ayrılan nakış teknikleri vardır. Lefkara’da bunların dışında değişik el sanatları türleri yoktur.

Lapta işi ise, Lapta köyünde tarihi süreç içerisinde geliştirilen motiflerden oluşan diğer bir nakış tekniğidir. Buradaki motifler daha çok mitolojik motiflerdir ve diğerlerinden bariz olarak ayrılmaktadır. Burada güvercin, ördek, kuğu, ejderha, timsah ve deniz atı gibi hayvansal motifler kullanılmaktadır. Çiçekler de kullanılmaktadır. İçi boş, çevresi renklendirilmiş işlerdir.

Lapta işlerinin bir diğer özelliği ise, kullanılan motiflerden oymacılık tekniği ile sandıklar yapılmış olmasıdır. Bu nedenle Lapta sandıkları da haklı bir üne sahiptir.

Aslında bu köylerimiz dışında Osmanlı-Türk motiflerinden oluşan Karpaz işlerimiz de mevcuttur. Özellikle dokumalarda kullanılan motifler bu isimle anılmaktadırlar ve bu birikimin günümüze de taşınması için bir Avrupa Birliği projesi çerçevesinde bölgede eğitmenlik de yaptım. Yeni Erenköy’de 55 öğrencimizle birlikte tatmin edici çalışmalar yaptık. Bunun dışında Yorgoz köyümüzün güneş dantelleri dediğimiz işleri de halen sürdürülmektedir.

Poli: Sizin daha çok nakış ve iğne işleri ile ilgili olduğunuz anlaşılıyor.

Behice Sönmez Biran: Kuzey Kıbrıs’ta çok çeşitli materyallerden elde edilen ve değişik tekniklerle üretilen oldukça yaygın el sanatları ürünleri vardır. Benim nakış ve iğne işleri dışında hurma yaprağı ile üretilebilen çeşitlere ve ipek böceği kozaları ile yapılan işlere de ilgim oldu.

Lefke’de uzun zamandan beridir hurma meyvesinin ön plana çıkarıldığını ancak yapraklarının hiç dikkate alınmadığını izliyordum. Kıbrıs’ın Kuzey Kesiminde Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma ve Bilişim Sektörü Programı (SECOND Projesi) çerçevesinde bu kasabamızda çalışmalar başlattık. Hurma yaprağından sepetler, heybeler ve yelpazeler yapımına yönelik kurslar düzenledik. Bu çalışmalar şu anda iyi bir noktaya geldi ancak konunun daha da ilerleyebilmesi talebe bağlıdır. Pazar yaratılabilirse potansiyelimiz buna yeterlidir.

Ben ayni zamanda ipek böceği yetiştiricisiyim de. Bildiğiniz gibi Kıbrıs kozaları sarı renktedir ve çok değerlidirler. Böcek kozayı delip çıktıktan sonra kozadan iplik elde etmek artık mümkün değildir ve geriye kalan kozayı bir şekilde değerlendirmek gerekmektedir. 2003 yılında nerede ise unutulmaya yüz tutmuş koza işçiliğini yeniden geliştirmek için girişim başlatıldı ve günümüzde çok iyi, çok yaratıcı bir noktaya geldik.

Poli: Ziyaret ettiğimiz ülkelerde birkaç Euro’ya satılan el işi hatıra eşyalara tanık olmaktayız. Bizde neden yok?

Behice Sönmez Biran: Benim ürettiğim ve yabancılara 3 Euro’ya sattığım objeler var. Mesela anahtarlıklar, ipek kozalarından yapılmış işler, yine nakış işleri falan var. Öğrencilerimin ürettikleri ve son zamanlarda yaygınlaşan festivallerde satmaya çalıştıkları işler var. Üreticiler arasında organizasyonlar yapıp üretilenleri alıp satan girişimciler var ancak bu işlerin turizm sektörüne yaygınlaşabilmesi için sektörle birlikte çalışmak gerekir ki bu aşamada bu sorun üreticilerin boyutunu aşar. Farklı mekanizmaların devreye girmeleri gerekir. Turizm Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı mesela.

Poli: Son olarak bu potansiyelin Güney Kıbrıs’taki durumunu sormak istiyorum.

Behice Sönmez Biran: Özel olarak ayrıntılı bir bilgim yok ancak ipek kozası işini bilmediklerini biliyorum. Lefkara işi dediğimiz işleri ise makineler ile yapmaya başladıklarını duyuyorum. Oysa bu işin teknik özelliği gereği makinelerde yapılması mümkün değil. Dejenerasyon olma ihtimali var.

Poli: Fiyat karşılaştırması bakımında bilginiz var mı?

Behice Sönmez Biran: Bizde emek daha ucuz olduğu için benzer ürünlerin Güney Kıbrıs’taki fiyatları daha yüksektir.

Poli: Bize zaman ayırdığınız ve bilgi verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Hep Birlikte Kazanmak: Dhramsala’da Kooperatif Hayat / Aysen Ataseven

Dhramsala, Hindistan’ın Himachal Pradesh eyaletine bağlı (2001 sayımına göre) 19.124 nufuslu bir şehir. Şehrin kimliğindeki en önemli unsurlardan bir tanesi, Dalai Lama’nın  şehir merkezinin 4 km yukarısında bulunan McLeod Ganj’da yaşıyor olması.  (Tibet sürgün hükümeti de 1959’dan bu yana burada bulunuyor).

Dhramsala ve özellikle McLeod Ganj daha şehre girer girmez, kendine has bir yer olduğunu hissettiriyor. Trafik uyarı levhaları, yol boyunca dizili mesajlar, çöp kutuları, çevre koruma dernekleri, hemen gözünüze çarpıyor. Burada farklı bir şeyler olduğunu düşünüyor insan. Şehirde sanki bir ruh dolaşıyor, şefkatle size yol gösteriyor, burasının sahipsiz olmadığını fakat sizin de burayı anlayıp içine girebileceğinizi söylüyor ve kuralları fısıldıyor: “Doğa ziyaret ettiğimiz bir yer değildir, doğa bizim evimizdir”.

Dhramsala, sayısız kursun olduğu bir yer. Hindistan’ın genelinde görebileceğiniz yoga ve alternatif iyileştirme tekniklerine yönelik eğitimler, uygulamalar burada da var. Fakat yanı sıra, burada dikiş kursu, takı kursu, kuaförlük kursu, gibi el zanaatları edinmeniz de mümkün. Çoğunlukla zanaatkarlar kendileri veriyorlar bu kursları. Aynı zamanda çevre, eğitim gibi alanlarda gönüllü çalışmalar için pek çok alternatif sunuluyor.

Tüm bunlar bir yana, şehrin içine girip yaşamaya, esnafı ile haşır neşir olmaya başlayınca buranın bir kooperatif şehri olduğunu anlıyorsunuz. Çoğu dükkan üretici aileler tarafından oluşturulmuş kooperatifler. Hatta taksiler bile! El yapımı hediyelik eşya satan bir dükkana giriyorum ve konuşmaya başlıyoruz. Dükkanın işletmecisi Ahmed, Kaşmir’li bir müslüman. Bana dükkanın 50 ailenin oluşturduğu bir kooperatif olduğunu söylüyor. Merak edip hikayesini soruyorum. Kaşmir’den kalkıp gelmiş Ahmed. Parası olmadığını, ticaret yapmak için üretici aileler bulduğunu anlatıyor. Tamamı el işi olan heykeller, “singing ball”lar, işlemeler… Ahmed, bu el emeği eşyaları ailelerden maliyetine aldığını söylüyor. Ay sonunda ise kooperatif üyesi 50 ailenin temsilcilerinin katılımı ile bir hesap toplantısı yaptıklarını ve o ay boyunca yapılan satışlar üzerinden karı paylaştıklarını anlatıyor.

Bu hikayeyi çok romantik, çok pembe buluyorum. “Hiç mi sorun yaşamıyorsunuz”, diyorum? Ben tüm hesapları şeffaf tutuyorum, diyor Ahmed, öyle de yapmak zorundayım. “Bana sorarlarsa, yanıma gelip dükkanda oturabileceklerini söylüyorum” diyor. “Her şey açık.”

“Peki” diyorum, yine kuşkuyla, “paran olmadığı için mi kooperatifi tercih ettin? Paran olsaydı belki de hiç uğraşmak istemezdin?” Biraz düşünüyor. “Hayır”, diyor, “bu dükkanı açmak için çok para koymam gerekirdi, çok stresli bir hayatım olurdu. Bunu istemezdim.”


Kıyafet satan başka bir dükkana giriyorum. Bir iki parça kıyafet beğeniyorum ve fiyatlarını soruyorum. Hindistan’ın geri kalanından kalma bir alışkanlıkla pazarlık etmek istiyorum. Zira, gidenler bilir, Hindistan’da turistseniz, size söylenen fiyat en iyi ihtimalle normal fiyatın iki katıdır. Bunun bazen 10 katına kadar çıktığı da olur. Fakat Dhramsala’da işler genel olarak pek böyle işlemiyor. Esnaf çoğunlukla sabit fiyatla çalışıyor. İndirim istediğimde bu dükkanın sahibi, bunu istemememi, çünkü burada başka
yerlerdeki gibi iki katı fiyat olmadığını, karlarının bir kısmı ile Tibetli ailelere yardım ettiklerini anlatıyor.

Sonra Hindistan’a göre büyük sayılabilecek bir bakkala giriyorum. Reçel reyonu dikkatimi çekiyor. Yaklaşınca, bu reyonun Himalaya Köy Eğitim Vakfı’nın yürüttüğü bir kadın projesi kapsamında üretilen reçellere ait olduğunu anlıyorum. Dükkanda bunun için kayda değer bir raf ayrıldığını görüyorum. Rafın hemen yanında, projeyi fotoğrafla anlatan bir bilgilendirme ilanı olduğunu fark ediyorum.

Burada alışveriş yaparak aslında kolektif bilinçle gerçekleştirilen bir üretim sürecinin son halkası olduğumu hissediyorum.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar