Bir Kurum Nasıl Batırılır... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Mayıs 1, 2024
Köşe Yazarları

Bir Kurum Nasıl Batırılır…

Köş, MoreketMehmet Moreket

KKTC olarak kurumlarımızı “yaşatma” değil, tam tersine batırma rekoru kırdık hep…

Ekonomi, işletme, yönetim bilimlerinin ‘yapma’ dediğini yaptığımız için…


Kurumların gelir-gider dengesini bozarak, üstüne kaldıramayacağı yükler bindirerek, borçlandırarak, borç alarak, kötü yöneterek…

Bütün bunların bilinçsiz olarak yapıldığını söyleyebilir miyiz?

Maalesef, bile bile…

İşte Kıb-Tek…

Kıbrıs gazetesinde Ali Cansu’nun haberinde, Kurumun son alacak rakamları vardı, 642 milyon…

Bunun büyük bir kısmının devlet ve belediyeler olduğunu biliyoruz…

Aynı mantıkla yönetilen belediyeler, kendileri battığı gibi, Kıb-Tek ve benzeri hizmet aldıkları kurumları da batırıyorlar.

Ya devlet…

Yaptığı kalifiye olmayan  yığınsal istihdamlarla belini bükmedi mi Kıb-Tek’in…

Ama en önemlisi, borcunu ödemedi Kuruma. Kendi kullandığı elektriğin ve Kurumun sırtından kıyak niyetine dağıttığı teşviklerin…

Burası çok önemli.

Devlet birilerine yatırım karşılığı elektrikte teşvik veriyor. ‘Sen şu kadarını ödeme, ben senin adına ödeyeceğim’ diyor.

Ama onu da ödemiyor.

Vatandaş enayi ya, vatandaş sadece seyreder ya, yap gitsin.

Geçmiş Kıb-Tek yönetimleri, devletin ödemediği bu teşvikler konusunu pek dile getirmediler nedense.

Ama kimbilir kaç on yıllardır devam ediyor bu uygulamalar.

Yahu kardeşim ayranın yok içmeye, elektrik kurumun batağın dibinde, sen hala birileri daha fazla kazansın diye teşvik vermeye devam ediyorsun.

Elektriğini ödeyemeyen zaten o işi yapmasın. Bir elimiz yağda, bir elimiz balda olsa amenna.

Ama battık be kardeşim…

Onun için şu yatırım için teşvik sistemine artık son verilmeli.

Yapacak olan, gelsin, eşit şartlarda, fizibl bulursa yapsın yatırımını, kursun işletmesini.

Mesela, en büyük teşvik turizm yatırımına. Peki dağı taşı otel doldurarak ne elde ediyoruz ki?

KKTC’yi tercih eden, çarşıya para bırakan turist 5 yıldızlıyı tercih etmiyor. Biz hala yeni 5 yıldızlılara teşvik dağıtıyoruz, kendi kurumlarımızı batırma pahasına.

Vergide de aynı durum.

Bir yıl, iki yıl, beş yıl, on yıl vergiden muaf…

Daha önce de yazdım, tam muafiyet bitmek üzereyken, adam bir binacık daha ilave ediyor, hatta bir asansör inşa edip, muafiyetini sürdürüyor.

Maliyenin kasasına da fare düşse kafası yarılır.

İktidar ortakları ballı börekken, bir Kurum Yöneticisi Maliye’den şikayet edip, “teşvikleri durduruyorum” diyebilir mi?

Bunu yapması siyasi olarak mümkün mü bilmem. Burası o kadar kurumsal bir ülke mi?

Böyle bir ekonomi, böyle bir işletme , böyle bir devlet yönetimi olabilir mi?

Kamu yararı değil midir öncelikli olan? Burada değildir… KKTC’de yatırımcı yararı önemlidir. Parti yararı önemlidir. Kamu yararının önündedir bunlar.

Adam pişkin pişkin açıklama yapıyor, “Hamdolsun KKTC’de çok para kazanıyoruz”…

Biz ne kazanıyoruz peki? Vergi de vermedikleri gibi, harcadıkları elektriği de ödemiyorlar…

Yani bizim kazancımız onunkinin yanında hiç…

Eldekini avuçtakini de kaybedip, bir o kadar daha bağımlı hale geliyoruz.

Yıllardır bildiğimiz ama önüne geçemediğimiz gerçeğimiz bu…

Hepsini batıracağız, kapıya kilidi vuracağız, kim alırsa alsın…

 

 

YERİN KULAĞI VAR

BİR YILDA NE YAPTINIZ:

UBP-DP hükümetinin kuruluş yıldönümü 16 Nisan’dı. Bugün 20’si. Benim bildiğim 1 yılını dolduran hükümet geniş bir basın toplantısı düzenler, ne yaptığını, neyi yapamadığını anlatırdı. Bu defa olmadı. Nasıl olsun ki… Ne hükümet programlarına, ne de Türkiye ile en iyi biz imzalarız dedikleri ekonomik protokol takvimine uydular. Övünecekleri icraat olarak, belli sektörlere verilen popülizm kokan teşviklerden başka aklımda kalan bir şey yok… Ama ya dayattıkları… Sıralamaya kalksak sayfalar dolar…

 

SAYIŞTAY VE BAŞSAVCILIK HALKA AÇIKLASIN:

Bakanlar Kurulu Ombudsman’ın yetkisi dışında diye, Başbakan’ın, kızının mezuniyet törenine hem de kalabalık bir heyetle katılmasının bedelini devlete ödetmesi haklı görülebilir mi?  Başbakan,  “hali hazırda konu ile ilgili müracaat Anayasal kurumlarımız olan Sayıştay Başkanlığı ve Hukuk Dairesi’ne iletilmiş ve müracaatı yapanlara gerekli yanıtlar verilmişken” diyor. Konu kamuoyuna mal olduğuna göre, o yanıtı hepimizin bilmeye hakkımız var. Ombudsman yetkilidir, değildir. Ortada hukuken yapılmaması gerekirken, yapılmış bir iş var. Bizler de devletin denetim kurumlarından ve Başsavcılık’tan açıklama bekliyoruz. Hem de merakla…

 

İSTENİRSE OLUYORMUŞ:

Genelde bu sayfada, hep eleştiri ve sorunları aktarıyoruz ama, bazen güzel şeyler olduğunda da yazmamak olmuyor. Dün bir yakınım nedeniyle, Lefkoşa Onkoloji hastahanesine gittim. Temziliği ilk gözüme çarpan şey oldu. Tek kişilik lüks odalar, özveriyle hastalara hizmet eden hemşireler… Daimi bir onkoloğu olmasa da, en azından içine girilebilecek, güvenilebilecek bir yer olmuş. Doktorları birbirine kırdırma yerine bunlara odaklansalar daha neler yapılır… Emeği geçen herkesi kutluyorum…

 

İŞSİZLER ORDUSU:

KKTC’de aktif işsizlerin büyük çoğunluğunu üniversite mezunları oluşturuyormuş. Her yıl binlerce mezun veren üniversitelerimizin, ülke ihtiyacına göre bir planlama yaptıklarını sanmıyorum. Çünkü onlar için eğitimde kalite ve ihtiyaç yerine, kelle sayısı önemli. Üniversitelerimiz neyse de, devlet kendi planlamasını neden zorlamaz? Zorlayamaz… Sokaklar boşta gezen işsiz üniversite mezunlarıyla doldu taştı…

 

DOKTORLAR DA BÖLÜNDÜ:

Tıp sektöründe “ikinci iş” konusu, iki doktor sendikasını karşı karşıya getirdi. Serbest Çalışan Hekimler Birliği, Tıp-İş’in birçok sendikanın da destek verdiği dünkü eylemini, “İkinci iş yapamayacak olmanın verdiği kaygı” ile yapılmış bir eylem olarak değerlendirdi. Neredeyse meslekleri için 10 yıldan fazla dirsek çürüten doktorların, sorunlar karşısında ortak hareket etmek yerine, birbirlerini suçlamalarına doğrusu ben akıl erdiremedim…

 

ALIŞACAĞIZ:

Genelde Türkiye kanallarında izlerdik kadına yönelik cinayetleri. Bu ülke bu tür şeylere alışık değildi ama, sonunda burada da oldu. Mağusa’da eşi ile kavga eden koca, karısını sokak ortasında bıçaklayarak öldürmüş. Diğerlerine alıştığımız gibi, bunlara da alışacağız. Ne yazık ki ülke o eskiden bildiğimiz ülke değil…

 

 

 

 

 

ZİRVEDEKİLER

Sami Özuslu: “İnsanların geçmişte kolayca ‘Rumcu’, ‘komünist’, ‘vatan haini’ ilan edildiği bir coğrafyada yaşıyoruz… ‘Şucu’ -‘Bucu’ diye ötekileştirilmek pek kolaydır. İlkeli olmak, hukukun üstünlüğünden taviz vermemek şarttır. ‘Bizim FETÖ’cüler’ meselesi bir tür sınavdır. İster polis olsun, ister gazeteci, ister akademisyen, ister kamu görevlisi… Hukuk herkese lazımdır. Bugün başkasının başına gelene sessiz kalmak, yarın senin başına geleni çekmen demektir. Bakalım bu sınavdan kim nasıl not alacak…”

 

 

DİPTEKİLER

Talip Atalay: Din İşleri Başkanı Atalay’ın görevi süresince yaptıkları saymakla bitmiyor. Yasada olmamasına rağmen “bölge müftüleri” atamasını mı sayalım, yoksa hiçbir eğitimi olmadığı halde yakınlarına kuran kursu hocalığı vermesinden mi bahsedelim. Hesapsız kitapsız yaptığı harcamalardan, daireye ödettiği ev kirasından, altındaki lüks makam araçlarından, arkadaşlarına makamını kullanarak para toplamasından mı konuşalım. Yoksa siyasete soyunduğu dönemde, imamları kendi çıkarına alet ettiğinden mi…Şimdi kalkmış Havadis’e bulaşıyor, kendince karalamaya çalışıyor. Bunca vukuattan sonra, ondan gelecek karalama, bizim doğruluğumuzu gösterir…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar