(Bilelim) neden çözüm istiyoruz? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
Köşe Yazarları

(Bilelim) neden çözüm istiyoruz?

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Kıbrıs’ın semalarında “ılgıt ılgıt “müzakere” rüzgârları esmekte! Bir reklam filminde söylendiğince  “artık zamanı geldi!”

Yalnız  “müzakerelerin başlamasını zorlayan “nedenleri” bir daha gözden geçirmek zorundayız çünkü iyi hazırlık yapılmaz, Rum tarafı her zamanki gibi masada Türk tarafını tongaya bastırmak için uğraşırsa “sonuçsuzluk” mukadderdir!


BU nedenle ve evvel emirde Türk ve Rum taraflarının neden “müzakere” gereksinmesi duyduklarını  doğru tespit etmek gerekir.

(Yoksa öyle iki halk bu adada yan yana yaşardı da  ansızın 1974 Barış Harekâtı oldu da ne güzel birlikte yaşanıyordu da Kuzey’de ve Güney’de ayrı gayrı düştüler de şimdi yeniden bir federasyon çatısı altında birleşip barışçı çözümü tesis edecekler…”) Denilerek siyasi sorunu basite indirgeyemeyiz!

ÖNCELİKLE sorulası soru şudur:

Rum ve Türk tarafları neden çözüm istiyorlar dolayısıyla nasıl?

Ve ekleyelim. Bu soruya KKTC’de hiç kimsenin kendi kafasına, görüşüne ve “fikir özgürlüğü” lafazanlığına göre  yanıt verme hakkı yoktur!

Çünkü gözlenen çözüm “ulusal davadır!” Ulusal davalar tartışılmaz, tüm toplumca benimsenerek savunulur!

OYSA: Bugüne kadar önümüze konan çözüm alternatifleri hem çok şaibeli hem de parça körçe oluşlarıyla toplum katlarında tartışmalara hatta kavgalara neden oldu! Annan planı referandumunda da bu böyle oldu, kendi bünyemizde KKTC’i kurarken de! Hatta 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken de  toplumca kavgalıydık!

Bugün de türlü çeşitli görüşlerle masaya gidilecek ki bir de Rum tarafına bakalım:

NEDEN tanınmış dünya devleti oluşunun siyasi avantajını kullanarak çözümsüzlüğe devam etmektense, sürekli müzakere çağrısı yapmaktadır?

Çünkü artık  “zamanın”  geçmişte olduğu gibi leyhine değil aleyhine geçmekte  olduğunu görüyor! Tüm adanın egemenliğine oynarken anlıyor ki çözümsüzlük devam ederse Kuzey’i tümden kaybedecek.

Oysa hâlâ “birleşik Kıbrıs” ahkâmında umudu vardır. Şöyle ki  sadece Kuzey’e taşınmakla kalmayacak, bir kısım mülklerine de sahip olduktan sonra (altını çizerek yazıyorum) “Türkiyesiz bir Kıbrıs”ta çoğunluğunun avantajıyla tüm adaya egemenlik serecek!

EĞER yeni müzakere safhası başlarsa, öncelikle masada Rumun bu hayalini “yıkmamız” gerekecektir.  Şöyle ki “Kuzey’de siyasi eşitliğe dayalı kendi içinde özerk  bir kurucu Türk devleti önerimizle…”  Ayni zamanda TC’nin korumasında…

Bunu kabul etmeyen bir Güney’le, Hz. İsa Hz. Muhammet şahitliğinde hangi çözümü sağlasak, yeni kavgalara, yıkılmaya mahkûmdur!

                                                   **********                                                  

BAŞIMIZ YENİ SORUNLARLA SARMALANIYOR

KKTC beynelmilel oldu! Ta Kore’den, Japonya’dan, Vietnam’dan Türkmenistan’dan Nijerya’dan… Gelen  insanlar “külliyesine” dönüştük! O kadar ki mesela Ruslar için siteler bile oluşturuyoruz.

BİR mahzuru yoktur.. Kozmopolit bir ada oluşumuz ekonomimize de katkı sağlar.              Fakat “sosyal” hayatımıza ne kadar katkı sağlar sorusuna vereceğimiz cevap, “şaibeli ve netamelidir!”

Çünkü acı da olsa itiraf edelim, KKTC’e doluşan 3. ülke insanları hatta TC’den ellerini kollarını sallayarak ülkeye girenler, bizim “plan, program ve gereksinmelerimiz”  sonucunda değil, kendi inisiyatifleri ile KKTC’ye gelmektedirler! Geldiklerini de “kanunsuz davranışları”  nedeniyle yarattıkları olaylar sonucunda  yakayı ele verdiklerinde” anlamaktayız!

BAKIN, benzer karmaşayı 1974 sonrasında da yaşadıktı! Kuzey’i yeniden kurmak, vatan yapmak seferberliğinde uğraşılır, Güney göçmenlerinin rehabiliteleri için çalışılırken,  bir yandan da TC’den kaydırılan nüfusun “gettolardaki” sorunlarıyla uğraşmak zorunda kaldıktı!

Artı “Rumun taşınır malları bitene kadar devam eden “ganimet”in (yağmanın) hemen ardından da “arazi ve tesis spekülasyonlarıyla  oluşturulan rant ekonomisi belasını sardırktı başımıza!

Ki Rum istemiş olsa, planlasa programlasa,  bize bu kadar büyük zarar veremezdi, 1974 sonrasında bizim kendimize verdiğimiz kadar! Şimdi yeni bir sorunla sarmalandık. 3. Ülkeden sürekli KKTC’e akan insanlar sorunu! “Aman” diyoruz!                                                                                                                 **********

KISACA TAKILDIĞIM: (YAPTIKLARIMIZI YIKIYORUZ!)

1974 öncesi toplumsal seferberlik sonucunda hem Kooperatifçiliği hem de  tesislerini oluştururken sonrasında sadece dört  Koop. fabrikasını batırmakla kalmadık; Kooperatifçiliği bile “rant” haline getirdikti..

Üstelik Koop. işletmelerinin hepsini de Merkez Bankasından kopartarak ayırdıktı ki “özele peşkeş çekelimdi! Ne oldu ama?  Zeyko,  Denko, Ayko, batıp gittiler şimdi sırada Koop. Levazım var! Aralarından sadece yeniden “kooperatif kuruluşu” olarak yapılanan Sütçülük kurtuldu..  Ki bunlar geçmişin   ETİ, Peyak gibi ulusal kurumlarımızdı. İftiharlarımızdı. Halkındı… Hayvancıyı, çiftçiyi sübvansiye eden çekip çeviren “kooperatifçilik ruhuydu..”

Sonra ne oldu hep beraber gördük. Kalkınma Bankası oluşturduk, ticari özel bankaların yapmadığını yaptı Koop. Merkez Bankasına yüklendi..

Fakat devlet kendi öz müesseseleri olması gereken söz konusu Koop’ları yüklenmedi!

Neden kısa anekdotlar halinde hatırlattım bunları? Bakın önümüzde “üniversiteler, turizm adına kumarhaneler, gelişen inşaat sektörü, artan işçi ihtiyacı, dış ülkelerden sürekli Kuzey’e taşınan ve hangi amaçla geldikleri pek de belli olmayan binlerce 3. ülke insanları vardır!

Ve KKTC  artık aramızdaki bu beynelmilel insanlarla  da  hem ekonomik hem de morfolojik  yönden  yeniden yapılanacaktır.. Buna zorunluyuz ama hazır değiliz! Yani Koop’lar gibi bu “gelişime” de yenik düştük!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar