“Gözler Susmaz” başlığı altında dün yayınlanan yazımızda İsa’yı astıran Roma Valisi Pontius Platus’tan bahsetmiştik.
Ondan bahsetmişken onun ölümü ile ilgili bir hikayeyle devam edelim.
Ancak bu konuyu detaylı okumak isteyenler için şu linki paranteze alıyoruz: (https://canerfidaner.wordpress.com/2016/12/19/pontius-pilatus-nasil-olduruldu/)
…
Hand Şindler adındaki bir Alman arkeolog 1970’de Yeruşalem’in Ge-Hennom vadisinde kazılar yapar ve burada bir sürü köpek kemiklerine rastlar.
Bilimadamı bunları usulüne göre kategorize eder ve bir depoya kaldırır.
Ömrü bunları incelemeye yetmez ancak 1976’da ölüm döşeğindeyken, deponun anahtarını oğluna verir.
Oğul Vilhem Şindler 1986’da babası gibi arkeolog olur, ilk işi ise babasının kendisine bıraktığı depoyu açarak o kemikleri incelemek.
Yapılan araştırmalarda kemikler İsa’nın çarmıha gerilmesinden hemen öncesine tarihlenir.
Bu kemikler arasında insan kemikleri olduğu gibi, köpek dişleri ve çene kemiklerinde insan eti bulgularına da rastlanır.
Genç arkeolog bu bulguları bilimsel bir dergide yayınlayınca dünyanın ilgisini çeker.
Acaba bu yığınla köpek kemiklerinin sırrı nedir?
…
Caner Fidaner adlı bir Türk yazar da konuya ilgi duyar ve bu merağını 2015 yılında Midilli’de yer alan “Ortadoğu’da Geçmişten Geleceğe” adlı seminerde giderir.
Bu seminerde Yunanlı Filolog Dimitri Teofilos bir sunum yapar.
Sunumlar iki belgeye dayanmaktadır.
Biri dönemin Roma Valisi Platus’un bir muhafız birliği oluşturmak için yayınlandığı ilandır.
Diğeri ise, Platus’un bir muhafızı (Ananias) tarafından yazıldığı tahmin edilen anılardan ibaret el yazmalardır…
…
Anlatılanlara göre o sıralarda Yeruşalem ve çevresinde kargaşalıklar hüküm sürüyordu.
Vergilerden dolayı birçok kesimde huzursuzluk baş göstermekteydi.
Platus bu kargaşalıkları önlemek için “Beyaz Diş” diye adlandırdığı köpeklerden ibaret bir birlik kurmuş.
Köpekler o kadar azgın ve saldırganmışlar ki, Yeruşalem’de önlerine gelene saldırıyorlarmış.
Gün gelmiş köpekler çıldırmış…
…
Adı geçen muhafız anılarında şunları anlatıyor:
“Yeruşalem’in caddelerinde tam bir çılgınlık hüküm sürüyor. Dün dairemin penceresinden, bugün de karargâh binasının çatısından gördüğüm manzaraları asla unutamam. Sokaklarda dolaşan, ağızlarından salyalar akan köpekler, hem yürüyüşleri hem de bakışlarıyla köpeğe dönüşmüş insanlar, dört bir yanda kan lekeleri, yerlerde beden parçaları. Çıkan sesleri tarif etmem mümkün değil; ulumalar, inlemeler, hırlamalar, arada tek tük çığlıklar da işitiliyor. Bir köşeden tek kolu kopmuş, üzerinde lime lime giysilerle bir adam görünüyor, karşıdan gelen ve dişleri arasında bir insan ayağı tutan köpek adamın karşısında duruyor, ayağı bırakıp yeni avına saldırıyor, onu yere düşürüyor. Sonrasını seyredemeyip yüzümü caddenin karşısına çeviriyorum, orada üç köpek sarmaş dolaş olmuş, kıpkırmızı dişleriyle birbirlerinden parçalar koparıyorlar.”
…
Durum normale dönünce muhafız şunları belirtir:
“Sokakların eski haline gelmesi yirmi gün aldı. Ekipler oluşturduk, ne bulduysak Ge-Hennom Vadisi’ne attık. “
İşte,
Alman arkeoloğun yaptığı kazı bu vadiydi ve kemikler de o kadim kuduz hastalığına yakalanan çıldırmış yaratıkların kemikleriydi, dişleri arasında insan etlerinin dokularını koruyarak…
…
Ölümü hakkında çeşitli görüşler olan Platus’a ne olmuş?
Bu belgelere göre,
Çarmıh Tepesi’ne çıkan yolun başında köpekler onu da parçalamış…
