Rum-Yunan tarafı için hiçbir olay, “adanın bölünmesinin kalıcılığından” daha korkunç olamaz!
Sanırsınız ki asırlardır Türklerle Rumlar bu adada kardeş kardeş yaşarlarken, şer güçlerin şerrine uğrayarak zorla ayrı gayrı düşürülmüşlerdir!
Hatta bir düşünce tıklamasıyla daha ileri gidip şarkısını bile yakabilirsiniz, bitsin artık bu hasret” diyerek.! “Ben Leyla’yı Mecnun’u Aslı’yı bilmem ama Bağdat’ı iki gözüm kapalı bulabilirim…”
BÜYÜK aşk! Nitekim geçenlerde Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı vekili Katrugalos bir demecinde “aman dikkat” dercesine “Kıbrıs’ta konfederal çözüm bölünmeye yol açar” uyarısıyla korkusunu beyan ettiydi!
Peki ama 1974’den beridir süregelen adadaki bölünmeye karşın, şu anda Güney’de “Kıbrıs’ın tanınmış devleti” olarak ikamet eden, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ahkâmlarından kalma Rum yönetimi “birleşik Kıbrıs”ı yeniden tesis etmek için 45 yıldır Kuzey’e yönelik hangi siyasi ve sosyoekonomik açılımda bulundu?
Aksine 2004’lerde Kuzey’in inadına ve aleyhine tek başına AB’e üye olmadı mı?
Sonrası müzakere safhalarında tüm çözüm alternatiflerini reddederek sorunu bugünlere kadar çözümsüz bırakmadı mı?
Kuzey’e yönelik iki toplum arasındaki bölünmeyi izale edecek hangi “yakınlaşmayla” iyi niyetli girişimlerde bulundu?
Ambargoların kaldırılmasına mı cevaz verdi?..
45 yıldır Kuzey’deki Türk toplumunu her türlü siyasi ve sosyoekonomik baskı altında tutarak istediği çözümü gerçekleştirmek için hâlâ ayni rezilane siyaseti sürdürmüyor mu?
Ve istediği çözüm, tüm adaya, çoğunluğuna dayanan bir federal sistem içinde egemen olmak değil mi?
Ee tabi konfederal sistemden korkulacaktır! Çünkü tüm bu Rum hayallerini yıkacak olan fakat yıkarken bir yandan da “barışı” tesis edecek olan çözüm şekli Anastasiadis kerhen söylese bile (ki “Ana oğul kutsal ruh” söyletiyor) desantralizasyon yani gevşek federasyon yani konfederasyon değil mi?
Ki yarım asırdır Türk halkına reva görülen ezgi cefaya karşın bu çözüm şekli bile Güney için lütuf olmalıdır!
Yine de Rum tarafı “Leyla’yı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beridir” şarkısını söylemekte özgürdür!
**********
“REFORMLARI” GERÇEKLEŞTİRMEK!
“Dörtlü Koalisyon Hükümeti” üzerine her türlü eleştiri yapılabilir.. “Başarısız” olduğu söylenebilir..
Fakat bu hükümetin “yeni bir KKTC yaratmak cehdindeki samimiyeti ile gayretlerinden şüphe edilemez, insafsızlık olur!”
Ki tekrar etmekte yarar vardır: “İkili siyasi parti koalisyonlarının bile bir yılda dayanamayıp mayna ettiği KKTC’de, soldan sağa dört siyasi partinin hâlâ kavgasız çekişmesiz üstelik erken seçim sinyali de vermeden görevine samimiyet ve inançla (devam etmesi değil) devam etmeye çalışması, büyük özveridir!
ÇÜNKÜ KKTC yıllar önce “ganimetleri, rantları, yolsuzlukları, popülizmi, partizanlıkları, istihdam politikalarıyla falan… Çoktan kanserojen bir “cumhuriyet” haline geldiydi!
Başbakan Sn. Erhürman bir koalisyon “hükümetinin kurulamayacağı” gerçeklerde, soldan ve sağdan partilerle dörtlü koalisyonu oluştururken, doğrusu güldüktü!
Şimdilerde de hükümetin icraatlarını eleştirmiş olsak da “samimiyetiyle iş yapma cehdini” hayır!
SORUN da burada işte! Ne kadar samimi ve dürüst davranılırsa davranılsın… Bataklığı eğer kurutup yeni katkılar ve takviyelerle verimli hale getiremezseniz lalezar yapamazsınız!
Son iki olay bunun somut göstergesidir. Mütegallibenin boş böğrüne çakılan “imar planlarıyla emirnameler” ve “poşet olayı!”
HER ikisi de adına “reform” denecek değişimlerin ne kadar zor olduğunun kanıtıdır!
Yıllar yılı “devlet malının” türlü çeşitli yollarla “gasp” edilerek memleketi çarpık yapılaşmanın ucube çirkinliklerine mahkûm edenlerin önüne; devletin “artık yeter olsun” diyerek “imar planları ile emirnameler” koymasının, nasıl isyana varan büyük tepkilerde afaroz edilmeye çalışıldığını hep birlikte gördük! Hükümet bu kronikleşmiş “statüko” ile mücadele etmek zorunda kalıyor… **********
KISACA TAKILDIĞIM: ( SATA SATA BİTİRİLEMİYOR!)
İbretlik vakıadır: Mağusa’nın hemen yakınındaki 1974’den önce Rumların çoğunlukta olduğu bir köyün köylüleri “emirnameler” konusuna nasıl tepki gösterdiler bilir misiniz? “Bu emirname köyümüzü bitirecek?”
Hayır topraklarını ekip biçemeyeceklerinden dolayı değil!
Hayır hayvanlarını besleyemeyeceklerinden dolayı da değil! Hayır evlerini inşa edemeyecek, inkişafta bulunamayacaklarından da değil!
Bunlar zaten emirnameler dışı yasal haklar..
O zaman “ya ne?”
Dönümlercesi topraklarını, dudak uçuklatan sterlinlerle arsa spekülatörlerine satamayacaklarından!
Satamayacakları için müteahhitlerin istediği yerde istediğince istediği kat ve ebatta inşaatlar yapmasının önüne geçileceği içinn..