Belediyeler sorunu bitmez! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Belediyeler sorunu bitmez!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Papağan gibi tekrarlarla sorunları birer birer dillendiriyoruz ama çözemiyoruz! Kıbrıs sorunu da bunlardan, belediyeler sorunu da bunlardan, ötesi tüm kurumlar sorunları da bunlardan…

Keşke elimizde imkân olsaydı da zaman tüneline girip  KKTC’nin kurulduğu günlere geri dönseydik. Belki bugün boğulduğumuz sorunlara neden olacak türlü çeşitli hatalarla kabahatleri işlemez, doğru düzgün bir devletin temelini atardık!


BECEREMEDİK: Siyasi iddialarımızı sosyoekonomik iddialarımızla  bütünleştiremedik! Devlet olma “gereksinim ve isteğimizi” bile “devletlu” olacak halka ulusal  bütünsellik içinde kabul ettiremedik! Kabul görmeyen bir devletin ancak böylesi ağır sorunları olurdu, nitekim oldu..

(Dün Bakanlar Kurulu toplantısının haberlerini okurken geldi bunlar aklıma!)

Çoğunlukla “Belediyeler” üzerine konuşmaların yer aldığı Meclis’te, yukarıda yazdığım kırk üç yıllık  sorunlara bir yeni sorunun daha eklendiğini hayıflanarak düşündüm! Çünkü:

ŞİMDİ belediyeler için yeni yasa yapıldı borçları 2  yıl süreyle ertelendi ya! Fakat ortada sırıtan iki gerçek var: Ya belediyeler bu süre içinde borçlarını ödeyecek birikimlerini bütçelerinde tutmak için  hiç hizmet vermeden yada en az hizmet vererek “gelirleriyle” sadece borç ödeyecekleri dönemi bekleyecekler!  Yahut “hizmetle borç ödemeyi” birlikte götürmeye çalışarak yeni bir borç batağına  daha çok  batacaklar!

HA “belediyeleri azaltsanız” ne yazacak? Hizmet alanları ayni kalırken, hizmet götürecek belediyelere bu kez “mesafe” sorunu da yüklenecek.. Maliyet beterince artacak. Kısaca pire ısırdı çık yukarı olacak!

 


GENE hatırlatayım ama:  29 Haziran 2014’de halkın referandumuna sunulacak bazı “Anayasa değişiklikleri” yapıldıydı. Yapan da şimdilerin Başbakanı Tufan Erhürman ve ekibiydi.             Ben 21 maddeden oluşan o değişiklikleri çok önemsediydim çünkü değiştirilmek istenen maddeler hem denetim mekanizmasını çalıştıracaktı hem de devlete işlerlik katacaktı.. Mesela  o “değişikliklerden” birisi de “belediyelerle” ilgiliydi şöyle deniyordu:

“ŞU anda yürürlükte olan Anayasaya göre Belediye Başkanları ve Belediye Meclisleri hiçbir şekilde görevden alınamazken, 119. Maddede yapılan bir değişiklikle Belediye organlarının hukuka aykırı işlemleriyle, Belediyeyi bütçesinin en az onda biri oranında zarara uğratması halinde görevden alınmasının yolu açılmıştır.”

(BU ve  öteki 20 değişiklik referandumda (büyük olasılıkla CTP tarafından da) kabul görmediydi!

Sonrasında belediyelerimiz gözlerimizin önünde batıp giderlerken kurtulanlar ancak TC’nin parasal yardımlarıyla hizmetlerine devam edebildilerdi!

ÇEVRE sorununa bakalım: Eğer referandum geçse ve “çevreyle” ilgili  değişiklik kabul görseydi, “kirliliğimiz” bu kadar yüz karamız olmazdı! Nitekim sözünü ettiğim o Anayasa değişikliğinde bu konuda da şöyle  deniyordu:

“Anayasanın 40. maddesinde yapılan değişiklikle çevre hakkı ciddi biçimde genişletilmiş, “herkes”e çevre davası açma hakkı tanınmış, çevreyle ilgili uluslar arası belgelerde yer alan “katılımcılık” “kirleten öder” ve “önleyicilik” ilkelerine Anayasal temel sağlanmış, devletin tüm organları bu ilkelere uyma konusunda yükümlülük altına sokulmuştur.”

EĞER şimdilerde kokuşmuş düzenin simgesi haline gelmiş çevre kirliliğimiz, bu anayasal değişiklikle “herkes”in sorunu haline getirilmiş, herkes’in dava açma hakkı kazandığı  bir kabulde onaylansaydı, çevremiz yine böylesi pis mi olurdu?

KISACA  bu hükümetten çok şeyler bekliyoruz! Ne var ki treni çoktan kaçırdık. Yeni bir KKTC kurmak için çok geç kaldık! Akılımızı Rum’la sürdürülen müzakerelere taktık, yıllarımızı “yeni bir çözüm olacak” beklentilerinde geçirirken de çok zaman kaybettik!

HA büyümedik mi? Devlet sosyoekonomik yönden iradesini “denetimsizlikler” ve “yasa eksiklikleri” nedeniyle özel sektöre kaptırır ve  sorunlar üzerine sorunlar eklerken, büyüme sağlıklı olur mu? Ki çarpık çurpuk olduğu ortada değil mi?


KISACA TAKILDIĞIM: (KOOPERATİFLERDE SORUN ÇOK!)

Rahmetlik İsmet Kotak batmış kooperatifleri yeniden yüzdürüp üstüne üstlük dört de Koop. Sanayi tesisi oluşturduğunda henüz devlet değildik hatta toplum bile değildik, cemaattık…

Ki bugün Koop. Süt varsa o günlerden kaldı.  Kooperatifçilik hâlâ hükümetlerin programlarında yer alıyorsa o günler nedeniyledir..

Sormalısınız ama: Onca Kooperatif seferberliğine, bir kalkınma ve üretim tüketim örgütlenmesine karşın neden kooperatifçiliğimiz arızalarla dolu!

Mesela Taşkent Kooperatifinde  3 milyona yakın paranın kayıp olduğu haberleri üzerine Başbakan harekete geçti.. (Diğer kooperatiflerin durumu nedir Allah bilir! Çünkü hâlâ köy kooperatiflerinde yetkili sorumlu kişiye para çekme hakkı verilmektedir!                                                     Hani Kotak Koop’ları yeniden yüzdürdüydü dediğim o 1970’ler döneminde genellikle köy ağalarından oluşan kooperatif ünitelerinde (veya bakkalarında) o para çekme hakkından dolayı büyük oranda paralar gasp edilmişti, öğretmenlik yaptığımız köylerde hikâyelerini dinlerdik..

Şimdi benzer olaylar nüksedi.. Ya paralar zaman içinde çalınıp harcanıyor sonra yerine konamadığı için “açık” ortaya çıkıyor ya da gelen her hükümetle birlikte o köy kooperatiflerinden iktidardaki parti veya partilerin “adamları” yararlandırılıyor!”                     Üstelik Kooperatifler bizzat Başbakana bağlı. Tarafsızlık bekleyebilir misiniz? Atama ve yatırımlarla hizmetlerde “hakkaniyet” arayabilir misiniz?

Düşünün ki yıllar yılı “Koop Merkez Bankasına (hem de koperatifler en az kâr marjı ile çalışırlarken) en çok vergi ödetilir her yıl vergi ödeme birincisi olurdu! Kimin parasıydı o “vergiler?” Köylünün, çiftçinin, hayvancının!

Yani Koop’larda sorun çok diyoruz!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar