BELEDİYELER DEDİK - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

BELEDİYELER DEDİK

Eşref Çetinel

Seçimler sonrasında göreve başlayan belediyelerimizden elbette  büyük “mucizeler” gerçekleştirmelerini beklemiyoruz. Hatta “mucize” ne kelime bu güne kadar “öyle gelen rutin görevleri” ötesinde “başka” iş yapmalarını da beklemiyoruz. Dahası “öyle geldi, aman böyle gitsin” diyoruz!

ÇÜNKÜ korkuyoruz! Bu ülkede “kamuya yönelik hizmetlerde” ve devlet kademelerinde “devamlılık” yoktur. Tabi mesai saatlerinden, tıkırında giden alışılmış rutin işlerden söz etmiyorum..


NE de yeni seçimlerle göreve gelenlerin umduklarını değil, bulduklarıyla ile yetinmek zorunda kaldıklarına da takmıyorum.. Zaten bu nedenle söyledim, beklentilerimizde “mucizeler” yoktur.. “Rutinlere” dayalı icraatlar vardır..

NE DEMEKTİR BU? “Seçilmişlerle” umut edilen daha olumlu, yararlı değişimler gerçekleşmiyor! Büyük laf olsa da yazalım “reform” cinsinden icraatlar görülmüyor… Ki eveleyip gevelemeden sözü belediyelere getireceksek “aman” diyoruz seçimle göreve başlayanlara: “Siz yine kapı önlerimize çıkardığımız çöplerimizi alın, sularımızı akıtın, yolları belleri süpürüp temizleyin…” Yeter! ***

OYSA YETMEZ! Nüfus arttıkça, aramıza katılan 3. Ülke insanları çoğaldıkça, insanlar sürekli araba satın aldıkça, dolayısıyla türlü çeşitli ulaşım vasıtaları yollara sığamayacak kadar çoğaldıkça ve bu çoğalma daha artarak devam ediyorsa… Artık Belediyelerin “günleri” değil, “gelecek yılları” hatta şimdiden göremeyecekleri “gelecekleri” de plan programlarına dahil etmeleri bir zorunluluktur!

NİTEKİM bu realitenin farkında olan seçim öncesi Belediye Başkan adayları kendilerini değil.. Seçmenlerin önüne içinden çıktıkları “siyasi partilerini” koydular.. Tutun ki ya UBP’ye ver oyunu ya CTP’ye… Zaten seçim sonrası da seçilenlerin adları söylenmeden “şu kadar UBP’den şu kadar da CTP’den” dendi sandıktan çıkan Belediye Başkanları için!.. ***

TABİ ki gelecekte “Belediyelerin” görevleriyle fonksiyonları daha çok artacak..  Mesela bugünün kentlerindeki çarpık imar iskânı üzerinde sürekli artan “seyrüsefer” için belediyelerin hangi tedbirleri alacaklarını, halkın huzur ve güvenliğini nasıl sağlayacaklarını doğrusu  düşünmek bile istemem, korkarım! BİR örnek vereyim: Galiba Lefkoşa’da trafik akışını sağlarken düzen kurucu olan on iki trafik sinyalizasyonu varmış… Mağusa’da sadece iki.. Ki bu Mğusa dediğinizin bir ucu Derinya’dadır bir ucu Glapsides’te; sadece iki sinyalizasyonu vardır zaten sadece iki de anayolu vardır… Ve istense de ne yeni bir anayol oluşturacak müsait güzergâhlar kalmıştır ne de trafik akışına yardımcı olacak yeni ve tali yollar açılması olanağı kalmıştır.. Trafik Karmaşası zaten devam ediyor! Diyelim ve bir başka konuya geçelim:

ASGARİ ÜCRET SORUNU (BİTMEYEN SORUN)

Çünkü her yeni yıl ile birlikte yeniden gündeme gelir, yeniden tartışmalara neden olur ve sonunda yeniden saptanır.. NE VAR ki bu “yeni saptama” sürecinde cöt de çektiğini bilir! Sonunda ne asgari ücretli memnun olur saptanan ücretinden ne de işveren! Her iki taraf da bu “saptama” nedeniyle bir kez daha kazık yediklerini iddia ederler! GEÇMİŞ yıllarda sorun daha büyüktü.. Uzlaşı sağlamak kolay olmuyordu.. Ki o yıllarda esnaftan insanlarla bazı ticari müessese sahipleriyle falan daha çok sohbet ederdim.. VE olağan tutumumla  asgari ücretliden yana tavır koyarken bazıları yanlarında adeta gönüllü çalışan asgari ücretlileri işaretle “bak derlerdi. Bu çalışanların bazıları ta Karpaz’dan gelirler. Ben onlara asgari ücretin de üzerinde maaş veririm.. Fakat hemen her yıl yok asgari ücret saptamaları, yok sosyal sigortaları, yok primleri falan derken bırakın devlet tarafından sıkboğaz edilmeyi; üstüne üstlük bir de sanki ben Sakıp Sabancı yahut bilmem hangi büyük iş adamıymışım gibi yanımda çalıştırdıklarımın haklarını öne çıkararak beni töhmet altında bırakmaya çalışırlar…

LAFIN kısası şuydu: İşveren her zaman “sömüren” çalışanlar “sömürülen!

***

NEYSE ki o Sol literatürden kaynaklı suni “sınıflandırmalarla” sanki dünya düzeniymiş gibi lanse edilen “komprador burjuvazi” ve “işçi-emekçi” dalgalarına sarılı “izm”ler kronikleşmeden çekip gittiler de ardından yasal düzenlemelerle sağlanan “işçi hakları” da geldi sosyal sigortaları da… ORTADA KALAN SORUN bir yıl boyunca leylekler gibi lak lak ederek zamanları boşa gömenlerin, yıl sonunda yeniden ayar isteyen işçi ve ötesi çalışanların haklarını yeniden düzenleyip  yasallaştırma çalışmalara geç başlamalarına hep geç başlamaları! YANİ bu ülkede devlet kademelerinde hiçbir kurum kuruluş bıçak kemiğe dayanmadan yerinden bile kımıldamaz, kımıldama zamanı gelip geçti miydi de KKTC’nin altı üstüne gelir! Sigortalıların, asgari ücretlilerin ezgi ile cefası da işte bu yaratılan fasaryalarla zaman kayıpları olmaktadır…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
1
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar