BAŞSIZ KALMAK… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

BAŞSIZ KALMAK…

Mehmet MoreketMehmet Moreket

Deliler gibi bir seçim çılgınlığına düştük, asıl çözüm bekleyen yakıcı sorunlarımızı unuttuk.

 


Korona sokakta kol geziyor. Sürekli olarak kaynağı belirsiz yerel vaka çıkıyor. Test sayısı yetersiz kaldığı için, kaçta kaçının tespit edildiğini, nerede karşımıza çıkacağını bilmek imkansız. Bir süre bununla oyalandık, onu bile artık ciddiye aldığımız yok… Okullar açıldı, tehlike büyük.

 

Oysa Güney Kıbrıs tedbirleri gevşettiği anda, neredeyse nüfusa göre dünyanın en büyük yayılmasını yaşıyor. Bir günde tam 83 vaka. Nüfusunu 1000 kabul etsek, yüzde 8,3 feci bir oran. Ekonomileri zarar görmesin diye turisti de öğrenciyi de karantinasız ülkeye soktular. Şimdi canları yanıyor…

 

Türkiye dersen ha keza. Ölen sayısı bir türlü düşmüyor. Esas korkutan bu.

 

Manzara böyleyken, bizde halkın baskısı ile geçen aydan beri karantina süreci geri geldiği için vaka sayısı düşüyor.

 

Ama bakıyorsun, 1 Temmuz faciasının mimarlarından ekonomi Bakanı Hasan Taçoy, “öğrenciye karantina gereksiz” diyor. Gerekçesi de finansmanı…

 

Geçen defa da sırf casinoları, otelcileri memnun etsinler diye sonuna kadar açmışlardı kapıları da canımızı yedik kapattırana kadar, gücün kurtulduk…

 

Evet, yaklaşık 5 bin kişinin karantinada olması devlet için büyük külfet. O zaman halkın sağlığını tehlikeye atacak yolu değil, mali külfeti devletin üstünden alacak yolu seçeceksin değil mi?

 

Öğrencisini isteyen üniversite, karantinayı kendi karşılayacak. Casinosuna turist bekleyen de öyle. Yok öyle evde karantina falan. Sökmedi işte gördük. Keyfi gelip yurt dışına giden kendi, işçi getiren işveren de kendi ödeyecek bir zahmet…

 

Zaten şu an itibarıyla 3,4 milyar lira açığa ulaşan Maliye’nin bu yükü üstlenmesi kadar abes bir şey yok. Daha geçen gün bir yurda 2 milyon lira ödenmiş. Neden? Niye ben ödüyorum bunu, neden benim vergilerim bu şekilde çarçur ediliyor?

 

Haaa, seçim var değil mi? Bitmedi bir türlü popülizm. Devletin kasası tam takır, onlar hala yandaşa dağıtır.

 

Sosyal medyada bu bütçe açığı üzerinden bir tartışma sürüyor. Biri, “bu kadar açığımız var, kapanması için Türkiye ile iyi geçinmemiz gerekir” derken, bir başkası Türkiye ile yapılan anlaşmaların gereğinin çoktandır yerine gelmediğini, bu paranın Türkiye tarafından karşılanmasının hayal olduğunu ve hatta doğru da olmadığını; bunun yerine kamu maliyesinin sürdürülebilir hale getirilmesi, özel sektörün istihdam kapasitesinin artırılması gibi tedbirler alacak yeni bir yönetim anlayışı gerektiğini yazıyor. Benim tercihim de ikinciden yana. Ama dönüp bir bakıyorsun, iktidar birinci önermenin peşinden gitmekte ısrarlı, tek bir ekonomik-mali revizyon çalışması yok. Hala verimsiz teşvikler, destekler, sübvansiyonlar… Halk geleceğini göremez, cebindekinin yarısını kaybederken, bunların sayesinde milyonlar biriktiren sektörler kim mi?  Bakın haberlere, hiç üstüne vazife olmadığı halde, çıkıp taraflı siyasi açıklamalar yapanlar, oyları yönlendirmeye çalışanlar var, onlar işte.

 

Neredeyse 8 aydır perişanız. Bakmayın hükümet ortağının istifa ettiğine. Sepetle su taşıma işini hep birlikte yaptılar…

 

Şu anda başımızda bir hükümet, bir idari sistem var mı? “Ne olacak halimiz” diye düşünen bürokratlar falan? Emin değilim.

 

Başı kesik tavuk gibi, sadece önümüzdeki Pazar’a kilitlendik gidiyoruz. Oysa tehlike büyük. Zaman geçmeden, hayalleri değil, gerçekleri ortaya koyarak, radikal dönüşümler, bir nevi devrimler planlayacak kadrolara ihtiyaç var… Hem de acilen.

 

 

 

YERİN KULAĞI VAR

TATAR SÖYLEDİKLERİNİN FARKINDA MI:

Seçim süresi boyunca UBP adayı Tatar hep “iki ayrı devletli” bir çözümü savundu durdu. Bir de hem BM parametrelerini değiştireceğiz” dedi, hem de döndü “Türkiye’nin garantörlüğü sulandırılamaz” dedi. Gerçekten Tatar bunları bilerek söylüyorsa, o zaman Türkiye’nin “garantör ülke” sıfatının da otomatikman ortadan kalkacağını da bilmeli. Çünkü o dediklerini yaparsan, garantörün de kalmaz. Yok eğer Tatar’ın kastı, “Türkiye’ye bağlı bir alt yönetim” ise söylesin de bilelim…

 

TAÇOY’UN HESABI TUTAR MI:

Hasan Taçoy katıldığı bir tv programında olası hükümet senaryolarıyla ilgili olarak, UBP-DP-YDP koalisyonunun olabileceğini söylemiş.  21 UBP, 3 DP ve 2 de YDP 26 eder. Tamam da Özgürgün ne olacak, hakkındaki davalar ortadayken gelip oy mu kullanacak. Bir de Serdar Denktaş konusu var, böyle bir hükümete destek verir mi, sanmıyorum. Bu durumda sayı 24’e düşer. Ama bundan da önemlisi Tatar ne olacak? Onu cumhurbaşkanı değil de Başbakan olarak mı saydı Taçoy bu hesabı yaparken? Olacağından değil ama, hani bir söz var “köprüyü geçene kadar ayıya dayı de” misali. Seçim bitene kadar YDP ve DP’nin ağzına bir parmak bal çalmanın ne zararı olabilir ki…

 

ARIKLI NADASA BIRAKTI:

Çok değil 3 gün önce sandıklar açıldıktan sonra; “Birileri meydanı boş bulup bizim tarlayı sürmüş” demişti. Ve bundan kastı da UBP adayının kendi seçmeninin oylarını almasıydı. Ama söylediklerinin mürekkebi bile kurumadan dün ikinci turda UBP adayı Tatar’ı destekleyeceklerini açıkladı. Belli ki Arıklı, Tatar’ın sürdüğünü iddia ettiği tarlayı nadasa bırakmış… Üstüne bu desteğin karşılığı olarak da devlette kadro talep etmiş. Oldu olacak cumhurbaşkanının resmi görüşmecisi olsun.

 

LİDER BAŞKA, TABAN BAŞKA:

YDP Gazimağusa İlçe Başkanı Mehti Uysal; “Türkiye bu seçimlerde açıkça Tatar lehine tavır koymuş ve YDP tabanı da bu telkinleri dikkate alıp Sn. Tatar’a oy vermiştir”. Kavgada gitmez. Dün de yazmıştım, aslı varken, kopyasını ne yapsın insanlar da haklı.  Bu noktadan sonra yapılacak en iyi iş, Arıklı’nın partisinin kapısına kilit vurmasıdır. Sonunda olacak olan da o.

 

 

 

HP’DE İŞLER KARIŞTI:

Hiç kuşkusuz seçim sonucunun en çok etkilediği parti HP oldu. Hem kurucu başkanları Özersay, hem de geçici başkanları Senin “bırakıp gitmekten” bahsediyorlar. Ne beklerlerdi yani, 2018’deki gibi insanların umut diye sandıkta kendilerine yönelmesini mi? Kahve bile içmem dedikleri UBP ile ortaklık kurdukları gün toplumdaki güvenlerini yitirmişlerdi. Şimdi tek çareleri seçim sonrası “istifa ettik” dedikleri hükümete geri dönmenin yollarını aramak. Ha, UBP buna ne der bilemem ama, biraz zor…

 

KENDİ GÖZÜNDEKİ MERTEĞİ GÖRMEZ…:

YDP Başkanı Erhan Arıklı’ya göre, BM Genel Sekreterinin açıklamaları “müdahale” imiş. Hem de “çok  çirkin bir müdahale”… Hani bir söz var, Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür” diye. İşte Arıklı’nın bu sözleri de aynı o mesele. Hani insan gülsün mü, ağlasın mı bilemedim…

FOTO GÜNDEM:

KÖTÜ YÖNETİM BUDUR, BAŞKA ARAMAYIN:

Pandemi nedeniyle kapanan işyerlerinin çalışanlarına İstihdam Destek Merkezi Fonu’ndan verilen 1500 liralık katkıların bundan böyle işverenin hesabına yatırılacak olmasına “rezalet” demiştik dün. Kaç işveren bunu işçinin hesabına yatıracaktı ki? Meğer tam da öyleymiş. Bu kararı alınmasına sebep olan Çalışma Bakanı Faiz Sucuoğlu dün televizyonda itiraf etti, turizm sektöründe bir işveren, 250 işçisi için aldığı 750 milyonu işçilerin hesabına yatırmamış. Bunun cezası da varmış ama, kim uygular ne zaman uygular. Arkadaş parayı bir güzel kullanmış, işçiler mağdur. Kim suçlu şimdi? Devletin parasını saçma bir kararla dağıtan değil mi? İşte böyle yönetiliyoruz. Bilin diye yazdım…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar